Til Cuma köyünde tarih tekerrür ediyor

Süryani halkından Meryem Xano, Mart Şimon Klisesi’nin hikayesini anlatarak, bu hikayenin bugüne çok benzediğini ve tarihin tekerrür ettiğini söylüyor.

SORGUL ŞÊXO

Hesekê– Til Temir ilçesine bağlı Til Cuma "Helemon" köyü, Habur Nehri kıyısındaki en güzel köylerden biri. Anketlere göre 2011 yılından önce köyün nüfusu 3 binin üzerinde ve toplam 400 haneydi. Til Cuma, 33 Asuri köyü arasından farklı olduğu için köy “Çin Halkı” lakabı verilmiş. Suriye’de çatışmaların başlamasıyla birlikte, Til Cuma köyünde göç dalgası başladı ve köyün nüfusunda gözle görünür bir şekilde azalma yaşandı. IŞİD’in saldırıları en çok Asuri halkını etkiledi. Bu saldırıyla birlikte ikinci göç dalgası başladı ve bu sefer göç edenlerin sayısı çok daha fazlaydı.

Hem coğrafi hem de tarihi ve kutsal olarak farklı özelliklere sahip olan Til Cuma’da bulunan Mart Şimon Kilisesi köyü daha da dikkat çekici hale getiriyor. Til Cuma köyünden 76 yaşındaki Meryem Xano, bize hem köyünün hem de kilisenin hikayesini anlattı.

Korona toplu ayinleri engelledi

Ayinlerini ve dini törenlerini Mart Şimon Kilisesi'nde yaptıklarını belirten Meryem Xano, “Korona salgını ile birlikte yaklaşık iki yıldır kalabalık bir şekilde kilisede toplanamadık. Bu nedenle, bayram ve dini törenlerimizi Til Temir'deki Meryem El-Ezra kilisesinde gerçekleştiriyoruz. Her kilise bir nesil ile tanınır. Köydeki kilisemizde Bênişe Mart Şimon adıyla biliniyor” dedi.

Mart Şimon’un hikayesi

Meryem Xano, Mart Şimon'un hikayesini anlatıyor: “Mart Şimon aslen Yahudi’dir ve 7 çocuğu vardı. Aslen Yunan olan Antyokos adındaki kral, Mart Şimon ve 7 çocuğuna Hristiyan dininde günah olan domuz eti yedirmeye karar veriyor. Ancak Mart Şimon bunu kabul etmiyor ve ağır bedeller ödemesine rağmen boyun eğmiyor. Mart Şimon, dinini ve Hristiyan inancını her şeyin üstünde tuttuğu için kendisi ve çocuklarına yönelik her türlü işkenceyi kabul etti. Mart Şimon’nun çocuklarını parçalara ayırarak, kaynattılar. Ancak her şeye rağmen Mart Şimon pes etmedi ve onlara boyun eğmedi.”

Mart Şimon anısına bayram

Mart Şimon'un tarihsel yönünü de anlatan Meryem Xano, “M.Ö 160-164 yıllarında yaşanmış. Mart Şimon’a bir Hristiyan olmamasına rağmen, Hristiyan dinine olan inancından kaynaklı, kilisede önemli yer verilmiştir. Onu ve 7 çocuğunu anmak için her 15 Ekim ve 3 Mayıs günü Mart Şimon Günü olarak kutlanır" diye belirtti. Mart Şimon bayramında onun anısına yemek yaptıklarını söyleyen Meryem Xano,”Bu günde onun anısı için hazırlık yapıyoruz. İçli köfte, yaprak sarma, et gibi yemekler hazırlıyoruz. Burada en önemli yemek ise Herise’dir. Kesinlikle yapılması gereken bir yemektir. Deniliyor ki Mart Şimon kendi bayramında kilise duvarında görünüyormuş. İnançlı olanlar onu görüyormuş. Gidip geliyormuş ve çocukları da onun ardından yürüyormuş. Biz de onun anısına her yıl kutlama yapıyor ve yemekler veriyoruz” diye konuştu.

“Onurlu ölümü onursuz yaşama tercih ederiz”

M.Ö. yaşanan Mart Şimon olayı ile şuan Hristiyan halkının yaşadıklarını birbirine yakın olarak gören Meryem Xano, “Bugün yaşananlar Mart Şimon ve 7 çocuğunun hikayesi çok benziyor. Sanki tarih tekerrür ediyor. Mart Şimon’un onlara boyun eğmesi için çocukları parça parça edildi. Ancak yine de Mart Şimon onlara boyun eğmedi. Şimdi de Türk devleti aynı şeyi yapıyor. Padişah Antiyokos bugün Türk devletine çok benziyor. Nasıl ki Mart Şimon o zaman boyun eğmedi, bugün bizlerde boyun eğmeyeceğiz. Saldırıları sadece Hristiyan halkına yönelik değil aynı zaman da Kürt, Arap ve diğer halklara da saldırıyorlar. Bunu kabul etmeyeceğiz. Onurlu yaşamı boyun eğmeye tercih ederiz” ifadelerini kullandı. 70 yıldır bu topraklarda yaşadığını ve köyün bir karış toprağını bile dünyaya değişmeyeceğini dile getiren Meryem Xano, savaşa değil barışa gönül verdiklerinden söz etti.

“Toprak kurudu”

2011 yılından önce köy halkının durumunda değinen Meryem Xano, “Köyün durumu Suriye krizinden önce çok farklıydı. Suriye krizinin başlamasıyla birlikte Türk devleti Habur Nehri’nin suyunu kesti. Bu nedenle tarım geriledi ve topraklar kurudu. Bölgedeki savaş yurttaşların psikolojisini etkiledi. Çok sayıda kişi Avrupa’ya gitti. Cebhet El-Nusra, IŞİD ve şimdi de Türk devletinin saldırıları nedeniyle göç edenler geri gelmek istemiyor” dedi.