Fransa’da Kadın Hakları Bildirgesi’nden Rojava’da Toplumsal Sözleşme’ye 8 Mart  

Fransa’da Kadın Hakları Bildirgesi’ni yazan Olympe De Gouges’den; Rojava’da devrime imza atan Toplumsal Sözleşme ile de inşaya devam eden kadınlara, 8 Mart mücadele ve direniş ile ilmek ilmek örülmeye devam ediyor.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Kadınlar yüzyıllardır dünyanın her yerinde her noktasında var olma mücadelesi veriyor ve direniyor. Evde, sokakta, iş yerinde, babaya, abiye, eşe, diktatörlere, patrona, sömürenlere direnen kadınlar kendi yaşamlarını kendileri kuruyor ve yıllar öncesinden bugünün kadınlarına devredilen ‘özgürlük’ mirasını koruyor.

Kendini yaşamın her alanında örgütleyen erkeklik her zaman daha fazla şiddet üreterek kendine ayrıcalıklı bir yaşam kurmayı amaçladı. Devletler bu ayrıcalıklı yaşamın otoritesini kurarken kadınlar daima sömürülen birer köleler olarak görüldü. Kadın Hakları Bildirgesi’ni yazdığı için 1793 yılında ölüm cezasına çarptırılan Olympe De Gouges’den; 1834 yılında Lowell pamuk fabrikasında çalışan genç kadınların ölümüne, Rojava’da halkı için savaşan Arin Mirkan’dan İran’da başörtüsü yüzünden katledilen Jina Mahasa Amini’ye, dört duvar arasına sıkıştırılmış kadınlardan barış isteyen annelere, tekstil atölyelerinde solan gençlikten tarlaya giderken can veren tarım işçisi kadınlara, gerçekleri yazdığı için tutuklanan gazetecilerden yıllardır cezaevlerinde rehin tutulan siyasetçi kadınlara kadar biliniyor bu şiddet. Ancak kadınlar daha da çoğalarak ve birlikte mücadele ederek yaşamın, kadının ve özgürlüğün yan yana geldiğinde hayatın nasıl değişebileceğini her fırsatta gösteriyor. 8 Mart Kadınlar Günü bu değişim ve direnişin izlerini bu yıl yine daha güçlü bir şekilde fısıldıyor. 

Kadınları 8 Mart’a götüren tarihsel süreç nasıl yaşandı? Kadınlar nasıl örgütlendi? Yıllar için de 8 Mart nasıl tüm dünya kadınlarının sahiplendiği bir tarih haline geldi? Haberimizde bu sorulara odaklanacağız ve tarihin sayfalarından bugüne kadınların direniş tarihini hatırlayacağız. 

Kadınların ilk örgütlü eylemleri

Kadınların toplum içinde değişim yaşamaları kolay olmadı. Kadınların evlerinden çıkıp sanayiye girdiği dönem emek ilişkisiyle birlikte mücadele de bir özgürlük eğilimi olarak gelişmeye başladı. Kadınların ilk örgütlü eylemi Papalığa karşı 1642 yılında Uluslar Topluluğu Parlamentosu’na verilen dilekçeler olarak kabul ediliyor. Kadınlar bu dilekçelerle din adamlarının baskısına karşı çıktı ve din karşısında erkeklerle eşit koşullarda olmak istediler.

1647 yılına gelindiğinde ikinci dilekçe “Hizmetçi Kızlar” tarafından verildi. “Hizmetçi Kızlar”, dilekçe eylemiyle çalıştıkları evlerde kendilerine yapılan baskı ve uzun süreli çalışma sürelerine itiraz ediyorlardı. Bu yıl içinde Lilburne adında tutuklu bir kadının serbest bırakılması için de bir dilekçe eylemi gerçekleştirildi. Kadınlar dilekçelerinde, “Sessizce oturup evimizde mi kalalım?” derken o dönem bir tepki verme biçimi olarak dilekçe eylemleri önemli yer tuttu.

Olympe De Gouges ile haklar

Kadınların haklarının dahi konuşulmasının yasak olduğu bir dönemde yaşamda eşitliğin yanı sıra yasalar karşısında da eşitlikten söz etmek mümkün değildi. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden sayılan Fransa’da bile 1960 yıllarında Napolyon’un gerici yasaları hüküm sürüyordu. Evli kadınların mülk üzerinde söz hakkı yokken çocukların da vesayeti babaya aitti. Kürtaj yasaktı. Çalışan kadınların ücretleri erkeklere göre oldukça düşüktü. Üstelik kadınların çalışmaları erkeklerin iznine bağlıydı. Fransa’da Devrimle birlikte oluşturulan Fransız Ulusal Meclisi’nde İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin temelini oluşturan İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi okundu. Bildirge metninde ‘insanlar’ kelimesi sadece erkekleri temsil ediyordu. Olympe De Gouges, 1791 yılında insanlık tarihinin ilk kadın hakları bildirgesi olan “Kadın ve Kadın Yurttaş Hakları” bildirgesini yayımladı. Olympe De Gouges, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini” savunarak Fransız Devrimi’nin kadınlara karşı duyarsızlığını eleştirdi. Bu eleştiri Olympe De Gouges’un adını tarihin sayfalarına kadın hakları mücadelesini ilk olarak başlatan kadın olarak yazdı. Olympe De Gouges, yazdığı “Kadın Hakları Bildirgesi” nedeni ile 1793 yılında ölüm cezasına çarptırıldı.

Fabrika Kızları

1834’te Massachussets’te bulunan Lowell Pamuk Fabrikası’nda çalışan kadın işçiler, diğer adıyla Fabrika Kızları ücret kesintilerine direndiler ve bu direniş kadın grevlerinin öncüsü oldu. Gün ışığını görmeden çalıştırılan Fabrika Kızları, koşullar nedeniyle genç yaşta hastalanıp ölüyorlardı. On binlerce kadın işçinin ücretlerinde yüzde 15 oranında kesinti yapılmak istenince kadınlar grev kararı aldı. Grev başarısız oldu. İşçilerin çoğu işlerine geri dönmek zorunda bırakıldı. Bu grev tecrübesinin ardından 1836’da işçilerin pansiyon kiralarının arttırılmak istemesi karşısında Lowell fabrikaları, kadın işçilerin yeni protesto ve grevlerine sahne oldu. Ancak bu kez patronlar geri adım atmak zorunda kaldı.  Eylemlerin ardından Amerika Birleşik Devletleri’nde çalışan kadınların ilk birliği olan Lowell Kadın İş Reform Örgütü (The Lowell Female Labor Reform Association, LFLRA) kuruldu. Fabrika Kızları’nın mücadeleleri Amerika’da kadın işçilerin mücadelesinin dönüm noktasıydı ve tüm işçilere ilham oldu.

Ve 8 Mart

ABD'nin New York kentinde 8 Mart 1857 tarihinde 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesinin ardından çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129 kadın işçi can verdi. Katliamın ardından işçilerin cenaze törenine 10 bini aşkın kişi katıldı. Bu tarih kadınlar için dönüm noktasıydı.

Bir yıl sonra Amerika Sosyalist Partisi 8 Mart'ı Ulusal Kadınlar Günü ilan etmişti. Bu özel günü uluslararası hale getirme fikri ise Clara Zetkin'e aitti.

Clara Zetkin’in önerisi

26- 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde II. Enternasyonal’e bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın “Internationaler Frauentag” (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi. 7 farklı ülkeden katılan 100 kadın, Clara Zetkin'in önerisini oybirliğiyle kabul etti.

Tüm dünya kabul etti

Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda (3. Enternasyonal Komünist Partiler Toplantısı) gerçekleşti. Adı da “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak belirlendi.

Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında kimi ülkeler anmanın yapılmasını yasakladı. 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde anmaların yapılmaya başlamasıyla 8 Mart daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. 16 Aralık 1977 tarihine gelindiğinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart'ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak anılmasını kabul etti.

Türkiye’nin ilk 8 Mart’ı

Türkiye’de 8 Mart’ın anma ve kutlamalarının gerçekleştirilmesi kolay olmadı. Kadınlar 8 Mart günü alanlarda olmak için de mücadele verdi. Türkiye’de 8 Mart ilk olarak 1921 yılında Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi kadınlar Rahime Selimova, Cemile Nuşirvanova kızkardeşler ve Naciye Hanım öncülüğünde dönemin koşullarında gizli bir şekilde kutlandı. Türkiye'de kamuya açık olarak kutlanan ilk 8 Mart ise 1975 yılında gerçekleştirildi. Bu kutlama İlerici Kadınlar Derneği (İKD) tarafından düzenlendi.

Beyaz Eşarplı kadınlar

Kadınlar 1980 askeri darbesine kadar kutlamalara devam etti. Darbeyle verilen zorunlu aranın ardından kadınların toplanmaları da yasaklandı. Yasaklamalar üzerine İKD'li kadınlar “Beyaz Eşarplı” eylemler düzenlemeye başladı. Beyaz eşarp; geçim sıkıntısı, zamlar, işsizlik ve ülkedeki kaosa karşı bir simge olarak kullanılıyordu. Türkiye’nin her yerinde beyaz eşarp protestonun aracı oldu. Kimi yerlerde kadınların beyaz eşarp takmaları yasaklandı. 1984 yılına gelindiğinde kadınlar kutlamalara yeniden başladı. Bu tarihten itibaren de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde şiddete, katliamlara, taciz ve tecavüz, emek sömürüsü ve savaşa karşı kadınlar hep alanlarda oldu.

Kürt kadınların 8 Mart tarihi

8 Mart’ı kutlamak Kürt kadınlar için her zaman baskı aracı olarak kullanıldı. Kürt kadınların mücadele kararlığı tüm dünyaya örnek olurken onlar bu mücadeleye 1919’da başladı ve günümüzde 8 Mart’ı yüzbinlerle ifade edilen mitinglerle yaygın eylem ve etkinliklerle kutluyor. Sadece kadın olmalarından değil kimliklerinden dolayı da mücadele etmek zorunda olan kadınların ilk örgütlü mücadelesi 1919 yılında kurulan Kürt Kadınları Teâli Cemiyeti’ydi. Daha sonra cemiyetin yerini Devrimci Demokrat Kadınlar Derneği (DDKAD) almıştı. DDKAD, 8 Mart’ı ilk defa kutlayan Kürt kadın derneği olarak tarihe geçti. Dernek yöneticileri 12 Eylül 1980 darbesinden sonra 8 Mart’ı kutladıkları için Amed’de yargılanarak tutuklandı.

Kutlamalar yargı konusu oldu

Türkiye’nin batısında kutlamalara izin verilirken doğusunda kutlamalar yargı konusu oldu. 8 Mart, Kürt kadınlar tarafından ilk kez 1997 yılında kutlanırken, ilk 8 Mart mitingi ise 1998 yılında yapıldı. İlk miting nedeniyle yöresel kıyafetleri, renkleri, zılgıtları ile miting meydanına gelen kadınlar polis şiddetine maruz kaldı. 2001 yılında kadınlar cezaevlerinde yaşanan tecride dikkat çekerken 2002-2005 yılları arasında Kürt kadınlar her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü farklı talepler ile kutladı. Kadınların 2006 yılına sloganı ‘Şiddetsiz bir dünya ve barış için’di. Kürt kadınların 8 Mart kutlamalarının temasını Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a özgürlük, tecrit ve savaş karşıtlığı oluşturdu.

Rojava’da ilk 8 Mart

Direnen kadınların mücadele mirasını devralan Kürt kadınları, Rojava’dan İran’a, Irak’tan Kuzey Kürdistan’a erkek egemen zihniyete karşı direnmeye ve savaşmaya devam ediyor. Kürt kadınlar Rojava’daki devrimi ve tarihi direnişi tüm dünya kadınlarına bugün ilham ve umut oluyor. 

Rojavalı kadınlar ilk 8 Mart’ı 1987’de evlerinde gizlice kutladı. Halkı baskı altına alan Baas rejimi nedeniyle kadınlar 8 Mart'ı kutlamak için Kuzey ve Doğu Suriye’nin Qamışlo kentindeki bir evde gizlice toplanır ve 8 Mart planlarını oluştururdu. Kadınlar planlarını yaptıktan sonra evlerde gizlice 8 Mart'ı küçük gruplar halinde kutlarlardı. Sonra devam eden yıllarda kadınlar evlerinden meydanlara çıktı.

2004 yılında Qamişlo’nun Terteb köyünde bir araya gelindi. Yöresel kıyafetleri ile kutlama yapmak isteyen kadınlar gözaltına alınıp tutuklandı. Rejim tarafından tutuklanan kadınlardan Nazliye Keçel'in akıbeti hala bilinmiyor.

Saldırıya karşı büyük direniş

Rojavalı kadınlar tutuklama ve baskılarla yüz yüze olsa da mücadele kararlılıklarından vazgeçmedi ve 2005 yılında Yekîtiya Star Kadın Örgütü kuruldu. Kadınlar Yekîtiya Star olarak birçok etkinlik düzenledi. 2009 yılında 8 Mart’ı Kuzey ve Doğu Suriye’nin Derik kentinde kutlama kararı alındı. Yekîtiya Star organizasyonuyla 8 Mart’ı kutlayan kadınlar yeniden rejimin saldırısına maruz kaldı ama saldırıya karşı büyük bir direniş gösterildi. Yekîtiya Star üyesi Gulê Selmo mücadele eden kadınların sembolü oldu. Gulê Selmo, 13 Mart 2012'de Baas rejimi tarafından katledildi. Gulê Selmo, Rojava Devrimi’nde Yekîtiya Star'ın ilk şehidiydi.

Özerklik ilanı ve kutlamalar

2013 yılında daha geniş alanlarda kutlama yapıldı. Kobanê, Efrîn ve Cizre bölgesinde 8 Mart etkinlikleri düzenlendi. Kadınlar 8 Mart 2013 yılında Demokratik Özerklik ve öz savunmanın güçlendirilmesi kararı aldı. 21 Ocak 2014'te Cizre kentinde “Demokratik Özerklik” ilanında bulunuldu. Eşbaşkanlık sistemi hayata geçirildi ve kadınlar demokratik özerkliği desteklemek için Rojava’da 8 Mart'ı sokaklara çıkarak kutladı. 2013 yılında, “Rojava devriminin rengi kadınların rengidir” sloganıyla meydanlara çıktı.

Kürt kadınları sınırları aştı

2015 yılına gelindiğinde IŞİD Kobanê'ye saldırı düzenleyerek işgal etmeyi amaçladı ama direniş sayesinde başarılı olamadı. Kadın Koruma Birlikleri (YPJ), 26 Ocak 2015'te Kobanê'de IŞİD’i yenerek zaferini ilan etti. YPJ'li kadınlar, Arin Mirxan’a söz verdikleri gibi en yüksek zirveye ulaşıp Kuzey ve Doğu Suriye'deki kadınların hayallerini gerçekleştirdi. 8 Mart 2015'te Rojavalı kadınlar ve Nusaybinli kadınlar, Qamişlo-Nusaybin sınırında 8 Mart’ı kutladı ve bu kutlamada kadınların mesajı sınırların ihlali üzerineydi. Kadınlar 2016 yılında Minbic, Tabqa, Hesekê, Qamişlo, Kobanê ve Efrîn'de "Özgür Kadınla Demokratik Suriye'ye" ve "Kadın Özgürlüğü Özgür Toplumun Temelidir" sloganlarıyla 8 Mart’ı kutladı. Devrimin öncüsü kadınlar Rojava’dan tüm dünya ektikleri umut tohumlarının nasıl yeşerdiğini gösterirken direniş mesajlarını vermeye devam ediyor.