Günün Portresi: Kibele’nin annesi Hurri tanrıçası Kubaba

Anadolu’nun ana tanrıça kültü Kibele’nin tanrıça Kubaba’nın ilhamı ile farklı şehirlere yayıldığı ve isim değişikliğine uğradığı tahmin ediliyor.

Haber Merkezi- Günümüzde Kuzey Doğu Suriye sınırları içinde Fırat’ın doğusu ve batısının birleştiği noktada Şehba ve Kobane arasında tarihin en eski tanrıça kültürünün saklı olduğu ve bu tanrıçanın Anadolu’daki o çok bilinen tanrıçaların annesi olduğunu biliyor musunuz?

Geçmişin işgal ve istilalar nedeniyle adeta kendini toprak altına gizlediği bölgenin tanrıçanın ana damarlarından biri olduğu ve daha sonrasında birçok medeniyete ilham olan tanrıçaların kökeninin burada olduğu elde edilen bulgularla gün yüzüne çıkıyor. Özellikle Mare, Ezaz, Cerablus’ta antik kalıntılar ile Tişrin’de bulunan veriler, yine Girê İnanna (İnanna Tepesi) ve Şikefta Keçika (Kızlar Mağarası) gibi yerler bu verilerin daha fazla araştırılması gereğini ortaya koyuyor.

Günümüzde kadın direnişinin ana mekanlarından biri olan bölgede kadınların hala ziyaret ettiği mekanlar ve evlerinde taşıdığı tanrıça heykellerinin varlığı, tanrıçalar yurdunda ataerkil tarihin geçmişten bugüne unutturmaya çalışmasına rağmen kadın hafızasının hala güçlü olduğunu göstermektedir. Gelin biz tanrıçaların annesi Kubaba’dan söz edelim. 800 yüzyıl ticaret ve tarımla hüküm süren Karkamış Krallığı’nın ana tanrıçası Kubaba’dan bahsediyoruz. Hurri medeniyeti tanrıçası olan Kubaba, Hititler ve Frigler’in inanç sistemini de etkilemiş adı Kibele’ya dönüştürülerek tüm Anadolu’ya yayılmıştır.

Kubaba’nın ilhamı

Günümüzde ortaya çıkan birçok kalıntı ve arkeolojik kazılar Yukarı Mezopotamya ve Andolu’nun ana tanrıça kültü Kibele’nin tanrıça Kubaba’nın ilhamı ile farklı şehirlere yayıldığı ve isim değişikliğine uğradığı tahmin ediliyor. Kubaba’nın hüküm sürdüğü toprakların büyük bölümü bugün Rojava ve Kuzey Kürdistan’da yer alıyor. Şehba bölgesinde Cerablus, Bab’ı da kapsayan Kobane’ye kadar uzanan Kubaba’nın inanç sistemine evsahipliği yapan Karkamış Krallığı Kuzey’e doğru gittiğimizde ise Kilis ve Dilok’a varıyor.  Kubaba’nın uygarlığı olan Karkamış Krallığı hakkında en eski detaylı bilgilere ancak MÖ 17. yüzyılın sonlarında rastlanıyor.

Tabletlere yazılanlar…

Alalah, Ebla ve Mari kraliyet tabletlerinde verilen bilgilere göre Karkamış bu yüzyılın sonlarında bugün Şehba’ya bağlı bir kasaba olan Mari'ye bağlı krallık konumundaydı. Yaklaşık 800 yıl varlığını sürdürdüğü tahmin edilen medeniyetin temel inanç sistemi coğrafyanın avantajlarıyla birlikte ticaret ve tarım olduğu döneme ait tabletlere yazılıdır. Yine aynı tabletlerde kent halkının kereste ticareti yaptığı, Ugarit ve Mitanni kentleri ile ticaret anlaşmalarının olduğu yazmaktadır. Fakat aynı tabletlerde bahsedilen Karkamış Kralı Aplahanda'nın, Asur Kralı I. Şamşi-Ahad ve Babil Kralı Hammurabi ile birlikte anılması kentin ana tanrıça eksenli inanç sisteminin azaldığı döneme işaret eder.  Karkamış MÖ 9’uncu yüzyıldan itibaren bağımsızlığını yitirmiş ve Asurluların denetimi altına girmiştir. Şehir devletlerinin hızla yıkıldığı ve imparatorluklar çağının başladığı dönemde, MÖ 604'te Babil ve Mısır ordularının karşı karşıya geldiği yer Karkamıştır. Babil ordularının kazandığı bu savaş tarihte Karkamış Savaşı olarak geçer.

Kalıntılar talan edildi

Babil’in ardından Roma’nın hakimiyetine giren Karkamış’ta ataerkil imparatorluklar döneminde Kubaba’nın inanç sistemi yakılıp yıkılmış ve tanrıça eksenli yaşam yok edilmeye çalışılmıştır. Bölgede Kubaba’ya ait bir çok kalıntının bulunduğu Karkamış, Ortaçağ’dan sonra ise tamamen terk edilmiştir. 1699 yılında Haçlı Seferleri ile birlikte kent İngilizler ve Fransızlar tarafından kazılmıştır. Kubaba ve medeniyeti ile ilgili ilk arkeolojik bilgilere 1986'da rastlanır. Karkamış kent uygarlığının bulunduğu bölgelerde Britanyalı arkeologlar tarafından 1910'da kazı yapılmaya başlanır. Bu kazılarda çıkarılan Kubaba’ya ait heykel ve tapınak kalıntıları İngilizler tarafından Londra’ya kaçırılır. Son olarak Suriye rejimi 2006-2010 yılları arasında Ezaz, Bab ve Cerablus’un bazı bölgelerinde kazılar yaparak, Kubaba’nın resimlerinin bulunduğu para ve çok sayıda heykelcik çıkardı.

Bereket ve savaş tanrıçası

Kubaba’ya ait yazıtların bulunduğu tabletler günümüzde Kuzey Kürdistan’da Dilok şehrinde ve Türkiye’in başkenti Ankara’daki müzede sergileniyor. Bu yazıtlarda Kubaba’nın inanç sistemine ilişkin veriler mevcut. Bunlardan en çarpıcı olanı Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde 82 cm yüksekliğindeki tahminen M.Ö. 850-750 yıllarına ait olduğu tahmin edilen Kubaba’nın kabartmasının bulunduğu tablettir. Kabartmada sağ elinde bir nar, kayıp olan sol elinde ise aynaya benzer bir obje tutmaktadır. Başlığının ön tarafında görünen boynuz tanrıları betimleyen bir semboldür. En üstte kısmen korunmuş kısa bir yazıt görülmektedir. Karkamış Kralları’ndan Kamanis döneminde Kubaba’nın adına yapıldığı tahmin edilen yazıtta tanrıçanın bereket ve savaş tanrıçası olduğu belirtiliyor.

“Kubaba'nın tapınağı [...] İnşa ettim, kendimi heykelimi önde kurdum. Pinatean kalelerini Karkamiš'e ve yerleştiğim yıkılmış bölgelere maruz bıraktım. [...] Karkamiš Kraliçesi Kubaba için, ben hükümdar onurlu bir bölge kuran Ben Kamanis. Krallar ve ... lordlar ona dua etmek için gelecekler. O kötülüklere karşı koruyacak, ben O’nun (Kubaba) iyiliklerini kabul etmeyenlere karşı onun adına savaşacağım…”