Günün Portresi: Şirin Elemhuli İran rejimine meydan okudu
Özgürlük mücadelesi tarihinde Leyla Kasım’dan sonra idam edilen ikinci kadın isim Şirin Elemhulli, “Bana 'Kürtlüğünü inkar et' diyorlar, ben de 'öyle bir şey yaparsam kendi varlığımı inkar etmiş olurum' diyorum” sözleriyle başkaldırdı.
Haber Merkezi- Kürdistan parçalarında özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren kadınlar, geçmişten bugüne kadın özgürlük arayışı ve mücadelesinin en büyük sembollerinden oldu. Bunlardan biri de İran tarafından idam edilen Şirin Elemhuli’dir. Şirin Elemhuli ve arkadaşları Ferzad Kemanger, Ferhad Wekili, Eli Hayderiyan 9 Mayıs 2010 günü İran’da idam edildiler. Molla rejimine karşı özgürlük ve direnişin sembolü olan Şirin Elemhuli, Kürt özgürlük mücadelesi tarihinde Leyla Kasım’dan sonra idam edilen ikinci Kürt kadın oldu.
Kardeşlerinin kitaplarından okumayı öğrenir
Şirin Elemholli, 1981 yılında Doğu Kürdistan’ın Mako şehrine bağlı Dêmkışlak köyünde dünyaya geldi. 7 erkek, 2 kız kardeşi vardı. Kürdistan tarihinde önemli bir yere sahip olan Mako şehrinde ilk adımlarını attı. Okula gidemeyen Şirin Elemhuli, kardeşlerinin kitaplarından okuma ve yazma öğrendi. Her öğrenmeyle birlikte Kürt halkına uygulanan baskıları ve sistem çelişkilerini tanıdı. Bu çatışmalarla birlikte özgür yaşam ve kadının kaderi arayışına başladı.
Özgürlüşmek için evinden çıkar
Doğu Kürdistan’da 2006 yılında Türk devletinin Kürt halkı ve Kürt Halk Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik yaklaşımlarından kaynaklı başkaldırdı. Doğu Kürdistanlı kadınlar bu başkaldırının öncülüğünü yaptılar. İran rejimi gösterilere saldırarak, birçok Kürt gencini gözaltına aldı ve iki genç İran rejimi tarafından katledildi. Şirin Elemhuli, tam da bu süreçte özgür yaşamı tercih ederek, gerilla saflarına katıldı ve yaşamın her anını muhteşem bir mücadeleye dönüştürdü.
İntikam sözü verdi
Türk devleti ve İran rejimi 2008 yılında Kürt halkına karşı yeni bir saldırı konsepti geliştirir. Türkiye ve İran’ın 2008’deki ortak saldırılarında Şirin Elemhuli’nin yakın arkadaşları yaşamını yitirir. Şirin Elemhuli, İran rejimi zulmüne karşı arkadaşlarının ve Kürt halkının intikamını alma sözü verdi. Bu nedenle İran’ın başkenti Tahran Havaalanı’nda fedai bir eylem yapmaya karar verdi. Havaalanına yüz metre kala fark edilerek gözaltına alındı ve 25 Nisan 2008’de tutuklandı.
Gördüğü işkenceyi anlattı
Yaklaşık bir ay bilinmeyen bir yerde fiziki ve psikolojik işkenceye maruz bırakılan Şirin Elemhuli, tüm işkencelere rağmen teslim olmayarak, açlık grevine başladı. Şirin Elemhuli anılarında “Bana işkence yapanlar erkeklerdi ve beni bir tahtaya bağlamışlardı. Elektrik veriyor ve tekme tokat döverek işkence ediyorlardı. Farsça bilmediğimden kaynaklı ise daha çok baskı uyguluyorlardı” diyor.
“Şerefimi teslim alamazsınız”
İran rejimi Şirin Elemhuli’yi teslim almak için her türlü işkenceyi kullandı ancak Şirin Elemhuli, buna karşı dik durarak “Bedenimi teslim alabilirsiniz ama şerefimi hiçbir zaman teslim alamazsınız” diyerek İran rejimine karşı koydu. 6 aylık ağır işkencenin ardından Tahran’daki Evin Cezaevi’nin kadın koğuşuna götürülen Şirin Elemhuli, 19 Aralık 2009 tarihinde PJAK üyesi olmak suçundan idam cezasına çarptırıldı. Bu karara karşı imza kampanyası başlatılsa da 9 Mayıs 2010 tarihinde Ferzad Kemanger, Ferhat Wekili, Eli Heyderyan ve Mehdi İslamiyan ile birlikte idam edildi. Şirin Elemhuli, idam edildiğinde 28 yaşındaydı. Şirin Elemhuli ve idam edilen arkadaşları, “Ey Reqip” marşı ile İran rejiminin kararını karşıladı ve bu marş ile idam sehpasına gitti. Şirin Elemhuli, Kürt özgürlük mücadelesi tarihinde Leyla Kasım’dan sonra idam edilen ikinci Kürt kadını oldu.
Ardından mektup bıraktı
Şirin Elemhuli’nin ardından bıraktığı mektubu ise şu şekilde:
“Tutukluluk sürecim üç yıla doğru gidiyor. Yani üç yıl zorlu bir yaşam içerisinde geçti. Evin Cezaevi'nin demir parmaklıkları ortasında, iki yıl boyunca avukatsız ve hükümsüz yeri belli olmayan muğlak bir yerde yaşadım. Bu muğlaklık esnasında pastar güçlerinin işkencesinin altında oldukça acılı günler geçirdim. Bu süreçte her gün yargılamam hakkında verilen kararın belli edilmesini istememe rağmen, bu talebim cevapsız bırakılmıştır. Yargılamam sonucunda adaletsiz bir şekilde idamıma karar verilmiştir.
Sebebi Kürt olmam mı?
Acaba sebebi Kürt olmamdan mıdır? Eğer öyleyse ben de diyorum ki anamdan Kürt olarak doğdum. Kürt oluşum nedeniyle çok zahmetli bir yaşam içerisinde, her şeyden mahrum bırakıldım. Dilim Kürtçedir bu dille ailem, arkadaşlarım ve tanıdıklarımla ilişki geliştirdim ve bu şekilde büyüdüm. Bu yol ilişkilerimin köprüsü oldu. Şimdi de kendi dilim ile konuşmam yasaklanmıştır. Kendi dilimle okuyamıyor ve yazamıyorum. Bana 'Kürtlüğünü inkar et' diyorlar, ben de 'Öyle bir şey yaparsam kendi varlığımı inkar etmiş olurum' diyorum.
Savcı ve yargıçlara
Soruşturmamı yürüttüğünüzde kendi dilimle konuşma hakkına bile sahip değildim. İki yıl tutukluluğum sürecinde, Evin Cezaevi'nin, kadın bölümünde arkadaşların yoluyla Farsça dilini öğrendim. Ancak siz kendi dilinizle beni soruşturup mahkememi yürüttünüz ve yine kendi dilinizle hükmü belirlediniz. Bu öyle bir şekilde geçti ki etrafımda nelerin olup bittiğini bile bilemiyordum ve savunmamı yapamıyordum. Bana karşı yürüttüğünüz işkence gece uykularımın kabusu olmuştur. Bu soruşturma esnasında her gün yaşadığım acılı günler şimdi de benimle birlikte devam ediyor. İşkence esnasında kafamda aldığım darbeler nedeniyle kafamda hastalıkların oluşmasına yol açmıştır. Bazen bu ağrılar şiddetlenince etkisini gösteriyordu. Kendimden-geçip etrafımda neler olup bittiğini bilmiyor ve saatlerce öyle kalıyordum. Bu başımdaki darbeler ağır hastalıklara neden olurken, burun kanaması geçiriyordum. Bu kanama sonucunda kendime geliyor ve normal halime dönüyordum. Bu işkenceler esnasında bende oluşan hastalıkların diğer bir etkisi de, gözlerimin görme oranının düşmüş olmasıdır. Bu oran gittikçe düşüyor, gözlük istememe rağmen bu talebime cevap verilmedi.
Tüm Kürt çocuklarına karşı
Zindana ilk girdiğimde saçlarım simsiyahtı, ancak her geçen gün saçlarıma aklar girdiğini gördüm. Biliyorum bunu sadece bana ve aileme karşı yürütmüyorsunuz. Bu işkenceleri bütün Kürt çocuklarına karşı (Zeynep Celaliyan, Ronak Seferzade vs…) yürütüyorsunuz. Kürt anaları her gün çocuklarının akıbetini merak ediyorlar. Her telefon çalışında çocuklarının idam edildiğinin haberini duyma korkusuyla yaşıyorlar. Onlarla işbirliği yapmamı istediler. Bunun karşısında idamımın kaldırılabileceğini söylediler. Bu talepleri hangi anlama geliyor bilmiyorum. Daha önce onlara söylediklerim dışında farklı bir şey söylemiyorum. En sonunda onların dile getirdiklerini tekrar etmemi istediler. Ancak bunu yapmadım. Ben onların elinde bulunan bir tutuklu olarak, amaçlarını gerçekleşmeyene kadar, beni bırakmayacaklarını ya da idam edeceklerini söyleyerek 'asla özgürlük' sözlerini dile getirmişlerdir."