Dünya kadınlarının hakkı: Kürtaj

Güvenli kürtaj hakkı kadınların en temel yaşam hakkı. Kadınların kendi üzerlerinde baskı aracı haline gelen kürtaj hakkı ile ilgili en çok erkekler konuşuyor; kadınlar mücadele ediyor. Dünya kadınları, 28 Eylül tarihini Uluslararası Güvenli Kürtaj Günü olarak kutluyor.

 

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Kürtaj tüm dünyada kadınlar üzerinde baskı aracı haline gelen bir mesele. Yasaklanmasının yanı sıra kadınların güvenli ve sağlıklı kürtaj hakkına erişimi de tartışılan konulardan biri. Dünya kadınları, 28 Eylül tarihini Uluslararası Güvenli Kürtaj Günü olarak kutluyor. Peki gerçekten bu gün kutlanabiliyor mu? Özellikle pandemi döneminde ülkeler bu dönemi fırsat bilerek kürtaj kısıtlamalarına gidiyor? 28 Eylül kürtaj hakkı açısından kadınlara neler söylüyor?

28 Eylül küresel boyuta taşındı

Esasen Uluslararası Güvenli Kürtaj Günü, önceden Güvenli ve Yasal Kürtaj için Küresel Eylem Günü olarak biliniyordu. Kadınların,  özellikle son 20 yıldır her 28 Eylül'de kadınların hükümetlerinin kürtajı suç olmaktan çıkarması, güvenli ve makul fiyatlı kürtaj hizmetlerine erişim sağlaması ve kürtaj olmayı seçen kadınların karşı karşıya kaldığı yaftalama ve ayrımcılığı bitirmesi için çalıştığı bu tarih, ayrı bir mücadele alanı. Latin Amerika’da başlatılan kampanya sonucu ortaya çıkan bugünü 2011'de Kadınların Üreme Hakları Küresel Ağı (WGNRR), Latin Amerika'daki kadın hareketiyle dayanışmak ve dünyanın birçok ülkesinde çok sayıda kadının güvenli ve yasal kürtaj hakkından mahrum bırakıldığı gerçeğini dile getirmek için 28 Eylül'ü küresel bir boyuta taşıdı.

Her dört gebelikten biri sonlandırılıyor

Kürtaj, gebeliğe son veren tıbbi bir işlem olarak tanımlanıyor. Kadınlar ya da hamile kalabilen herkes için temel bir sağlık ihtiyacı olan kürtaj, ücretsiz bir sağlık hizmeti olarak sunulması gerekiyor. Uluslararası verilere göre dünyada her yıl dört gebelikten birinin kürtajla sonlandırıldığı tahmin ediliyor. Ancak dünyanın her yerinde aynı koşullar ya da yasal süreçlerden söz etmek olası değil. Kadınların önüne ya yasal engeller konuluyor ya da kürtaj hakkı doğrudan yasak olamasa bile baskı ile engellenmeler yaşanıyor. Kadınlar, yasaklamalar nedeniyle merdiven altı olarak tarif edilen tehlikeli alanlara itiliyor.

Dünyadan kürtaj istatistikleri

Güvenli olmayan koşullarda yapılan kürtajın tehlikelerine dikkat çeken Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO) 2020’de konu ile ilgili veriler paylaştı. Buna göre 2015-2019 yılları arasında yapılan her üç kürtajdan biri en düşük güvenlikli ya da tehlikeli şartlarda gerçekleştiriliyor. Dünya çapında bakıldığında, sağlıksız koşullarda yapılan kürtajların yarısından fazlasının Asya kıtasında, bunların büyük bir çoğunluğunun ise Güney ve Orta Asya'da gerçekleştirildiği tahmin ediliyor. Yine her dört kürtajdan üçü güvenli olmayan koşullarda Afrika ve Latin Amerika'da yapıldı. Güvenli olmayan koşullarda yapılan kürtajdan ölme riskinin en yüksek olduğu kıta ise Afrika. Öte yandan gelişmekte olan ülkelerde hemen her yıl yaklaşık 7 milyon kadın güvenli olmayan koşullarda yapılan kürtaj sebebiyle hastaneye yatırılıyor.

Pandemi döneminde kürtaj hakkı

Özellikle pandemi döneminde kadınlar bir yandan sağlıklı bir yaşam sürdürmeye çalışırken bir yandan da kürtaj hakları için mücadele ettiler. Bazı ülkelerde kadınlar haklarını koruyabilirken kimi ülkelerde ise kürtaj haklarından daha da uzaklaştılar.  Avrupa’daki en katı kürtaj yasasına sahip olan Polonya’da, sert olan kürtaj kuralları daha da sıkılaştırıldı. ABD’nin Teksas eyaletinde henüz birçok kadının gebeliğini bile fark etmediği bir evreden, yaklaşık altıncı haftadan itibaren yasaklayan kürtaj yasası yürürlüğe girdi. Arjantin’de hamileliğin 14. haftasına kadar kürtaja izin veren yasa tasarısı onaylandı.  Ekvador’da Anayasa Mahkemesi, tecavüz sonucu oluşan gebeliklerde kürtaj yaptırılmasını suç olmaktan çıkardı. Meksika Ulusal Adalet Yüksek Mahkemesi (SCJN) kürtajı suç sayan yasanın anayasaya aykırı olduğuna karar verdi.

Türkiye’de kürtaj

Türkiye’de kürtaj tartışmalarının uzun bir geçmişi var. Birinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan “nüfus sorunu” özellikle 1911’den başlayarak 1922’ye değin bu topraklarda yakıcı bir şekilde hissediliyor. Savaşın kayıpları, kıtlık ve salgın hastalıklar nüfusun ciddi oranda azalmasına sebep oluyor. Devletin kurulması sürecinde nüfus planlaması da önemli başlıklardan biri haline geliyor. İşte bu dönemde kürtaj yaptıranlara cezalar öngörülüyor. Zira nüfus artışı aynı zamanda beka meselesi olarak görülüyor. Öyle ki 1938 yılına gelindiğinde evlenme yaşı erkeklerde 17 kadınlarda 15 olarak düzenleniyor. Ülkede doğum kontrol ilaçlarının satılmasına yasak getiriliyor. Hatta doğum kontrolünü ya da kürtajı savunmak bile yasaklı konular arasına alınıyor.

Düşük veya kürtaj girişimleri ölümle sonuçlandı

Nesli koruma sevdasıyla alınan bu kararlar sonunda yine kadınların canları yandı. Birçok kadın düşük yapma yollarına gitti. Çoğunun düşük ya da kürtaj girişimi ölümle sonuçlandı. Evlerde her türlü sağlıksız koşulda türlü yöntemi deneyen kadınların sayısı artınca 1950’li yıllarda konu yeniden gündeme geldi. Ancak süreç öyle hızlı ilerlemiyor. 1965 yılında nihayet Nüfus Planlaması Hakkında Kanun ile nüfusu artırıcı politikalar terk edildi ve gebeliği önleyici alet ve ilaçların kullanımı yasak olmaktan çıkartıldı. Kürtaj hala yasaktı. Ancak anne ve bebeğin sağlığının tehlikede olması gibi durumlarda operasyon kabul edildi.

Yılda 25 bin kadın hayatını kaybetti

1970 yılına gelindiğinde yeni bir kürtaj tartışması esmeye başladı. Bu kez tartışanlar arasında kadın örgütleri vardı; hekimler de. Ortak raporlar hazırlandı ve devlete “tıbbi sosyo ekonomik ve moral değerlere dayanan kürtajı bir devlet hizmeti olarak saymak ve ücretsiz yapmak” zorunda olduğu hatırlatıldı. Örneğin o dönem 70’li yılların henüz başında 500 bin civarında düşük yapıldığı araştırmalara yansıdı. 1979 yılına gelindiğine yılda 25 bin kadının hayatını düşük nedeniyle kaybettiği tahmin ediliyordu. Yine Sağlık Bakanlığı’nın çalışmasına göre 1981 yılında 450 bin düşük vakasından 350 bini kadınların kendi tercihi ile olmuştu.

1 yılda 1 milyon kürtaj

27 Mayıs 1983’de 2827 sayılı “Nüfus Planlaması Hakkında Kanun” yayınlanarak aynı yılın Kasım ayında Türkiye’de kürtaj belirli kurallar dahilinde uygulanmaya başlandı. Yasaya göre hamileliğin ilk 10 haftasında kürtajın yasal zeminde yapılabilmesinin önü açıldı, tıbbi zorunluluk olması halinde 10 hafta sonrasında da yapılabilmesi sağlandı. Ancak eğitim, hastanelerdeki sıkıntılar ve toplumun baskısı nedeniyle bu hak da öyle hemen kullanılamadı. Zaman içinde kürtaj yaptıran kadınların sayısında hatırı sayılır oranda artış gözlendi. Bu artış Uluslararası Nüfus Planlaması Federasyonu’nun 1994’deki raporuna da konu oldu. Avrupa’da kürtajın en yaygın olduğu ülke Türkiye’ydi. Bir yılda 1 milyon kadının kürtaj yaptırdığı ifade ediliyor. Ancak bu rakamlarda ülkenin o dönem doğum kontrol yöntemlerinin kullanımının yaygınlaşmasında kadınlara ulaşmadığını da belirtmek gerekir.

Kürtaj değil 5 çocuk

Türkiye’de kürtaj yasal oldu ama siyasilerin kürtajla ilgili söylemleri hiç son bulmadı. Kadınların bedenleri üzerinden siyaset üretilmeye devam edildi. 2012 yılında bu tartışma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kürtaj cinayettir.” sözleriyle alevlendi. Hatta yasal sürenin 10 haftadan 4 haftaya düşürülmesi bile istendi. Haberin en başında da belirtildiği gibi Türkiye’de kürtaj hala yasal ancak siyasilerin açıklamaları, baskılar ve yaşanan ciddi muhafazakarlığın etkisiyle fiilen yasak. 2021’e de gelindiğinde Türkiye nüfusunun bekası kadınların dışında erkekler tarafından tartışmaya açılıyor. Ve bugün kadınlara 5 çocuk doğurmaları tavsiye ediliyor. Bu politikanın bir parçası olarak kadınların sosyal yardımlarla destekleneceği de belirtiliyor. Kadınların daha fazla çocuk doğurmaları için sezaryen doğum da en az kürtaj kadar ereklerin tartıştığı konular arasında.

Kadınlar ne istiyor?

*Kadınların kürtaj hakkı güvence altına alınmalı ve fiili yasaklama sonlandırılmalı.

* Kürtaj için 10 hafta olan yasal sürenin 12 haftaya çıkarılmalı.

* Tecavüz sonucu oluşan hamileliklerde kürtaj süresi en az 24 hafta olmalı ve bu konuda kadın beyanı esas alınmalı.

* Evli kadınların gebeliklerini sonlandırmak istediği durumlarda kadınların kararı esas alınmalı.

* Doktorlara kürtaj yapmama hakkı sağlayan düzenlemeler kaldırılmalı.

* İstenmeyen gebeliklerin önlenmesi için gerekli doğum kontrol araç ve ilaçlarının ücretsiz ve kolay erişilir olması sağlanmalı.