6-7 Eylül olaylarında fotoğrafların göstermediği kadın ve çocuklar

Yağmalanmış dükkanlar, sokak ortasına saçılmış eşyalar, ellerinde sopalarıyla insanlar… 6-7 Eylül olayları kadın ve çocuklar için fotoğrafların anlattıklarından çok daha fazlası.

Haber Merkezi – 6-7 Eylül olayları denildiğinde yağmalanmış dükkanların, sokaklarda eşyaların, ellerinde sopalarla bekleyenlerin fotoğrafları çıkıyor ortaya. Üzerinden 67 yıl geçti. 6-7 Eylül olayları bu fotoğraflardan, anlatılardan daha fazlası. Kadınlar için kapanmayan bugünlere kadar belki çok azı anlatılmış yaşanmışlıklar…

O gece 4 bin 214 ev, bin 4 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel ve bar gibi yerlerin bulunduğu 5 bin 317 mekanın saldırıya uğradı. 6-7 Eylül olayları ile ilgili uzun zaman insanların yaşadıklarından çok bu ve benzeri bilançolar paylaşıldı. Fotoğraflarda ise İstiklal Caddesi’nin üzerinde yağmalanan işyerleri ve İstiklal Caddesi üzerinde biriken yığınlar paylaşıldı. İnsan hakları örgütü Helsinki Watch’a göre olaylarda 15 kişi hayatını kaybetti; yüzlercesi yaralandı. Olaylarda sağ kurtulan Rumlar Yunanistan’a, Ermeniler Avrupa ve Amerika’ya göç etmek zorunda bırakıldı.

200 kadın tecavüze maruz kaldı

İstanbul’da gayrimüslimlere yönelik gerçekleştirilen bu utanç tablosunda kadınlar konuşulmadı. Erk zihniyet burada da kendini gösterdi. Pogromda yaşananları fotoğraflarıyla belgeleyen Ekümenik Patrikhane’nin fotoğrafçısı Dimitrios Kalumenos, Atina’da 1966 yılında İngilizce ve Yunanca olarak yayımladığı “The Crucifixion Of Christianity” (Hıristiyanlığın Çarmıha Gerilişi) kitabında o gece yaşananları anlattı. Yaşanan cinsel saldırı ve istismar olayları da anlatılanlar arasındaydı. Kitapta 200 kadının tecavüze uğradığı ve işkence edildiğine yer verildi. Kitapta şu ifadeler yer aldı:

“200 Rum genç kızına vahşice tecavüz ve işkence edildi (…) Bir yığın korkunç olayın içinden insanın tüylerini ürperten sadece üç tanesine değinelim:

1- Boğaz’da, Ortaköy’de, akabinde aklını yitiren 80 yaşındaki bir kadına tecavüz ettiler.

2- Boğaz’da, Arnavutköy’de, yaşlı ve sakat bir kadını öldürdüler ve demir bir çubukla kadının kafasının posasını çıkardılar. (O gece öldürülen başka Rumlar da aynı kaderi paylaştı. Binlerce Rum dövüldü, işkence gördü, yaralandı, kötü muameleye maruz kaldı, alaya alındı ve saldırıya uğradı. Çoğu daha sonra korkudan, yüksek ateşten, kalp krizinden, yaralardan, sinir krizinden, ruhsal bunalımdan, sıkıntıdan, kederden ve şoktan dolayı öldü.)

3- Şişli’deki Rum Kabristanı’nda yakın zamanda gömülmüş olan İliaskos’un mezarını açtılar ve onun cesedini bıçakladılar! Başka mezarları da kazdılar, kemikleri çıkardılar ve kafataslarına top muamelesi yapıp tekmeleyerek Türk futbolunun ilerlemesi ve gelişmesine önemli katkı sağlayan ünlü Rum futbolcu Lefter Küçükandonyadis’i alaya almak için ‘Lefter Gol, Gol, Gol!’ diye bağırdılar!”

Bu aktarılanların yetersizliğini ve o geceyi yaşayanların suskunluğunu Dimitrios Kalumenos gelecek nesiller için şu sözlerle anlattı: “Anlatmadığımız daha bir sürü dramatik olay var ve bazıları da asla anlatılmayacak, utanç içinde sessizliğe gömülecek!”

Yüzlerce kadın ve çocuk kabusu yaşadı

Olayların ardından cinsel saldırı ve istismar vakaları Yunan Konsolosluğu’na bildirildi. Kimi kaynaklar iki gün 400 kadının tecavüze maruz kaldığı bilgisini paylaştı. Cinsel saldırıların mağdurları aynı zamanda çocuklardı. Speros Vryonis 6-7 Eylül’ü konu alan “The Mechanism of Catastrophe” (Felaketin Mekanizması) kitabında atıfta bulunduğu 1995’te yayımlanan Leonidas Koumakis imzalı “The Miracle: A True Story” (Mucize: Gerçek Bir Hikaye) eserinde bu örneklere yer verdi.

“Akşam saat 7’de bir güruh sokağın ortasında altı yaşında küçük bir kızın etrafını kuşatıp onu Goril lakaplı yarı deli bir hamala teslim etti. Kapıcı kıza durmadan tecavüz ederken güruh şöyle bağırıyordu: ‘Rumların layığı budur. Öldür onu, öldür Rum köpeğini."

Dilek Güven’in “6-7 Eylül Olayları” kitabında Yorgos Adosoğlu ise yaşananları şu sözlerle anlatıyordu:

“Mesela evlerde kadınlara tecavüz ediliyordu. O gün çok tecavüz oldu. Kadınlar sonradan Yunan Konsolosluğu’nu haberdar ettiler. O zaman polisler sivil olarak bana geldiler, doktor olduğum için. Hastaneye gittik ama kadınlar susuyordu. Bunun üzerine polise sordum: ‘Evli misin?’ ‘Evet’ dedi, ‘Bir gecede 500 kişi senin karını ya da kızını taciz etse, sen ne anlatırdın?’ Susacağını söyledi.”