Zorunlu baş örtüsüne uymadığı için 74 kırbaç cezası aldı

İran’da Kürt kadını Roya Heshmati’ye zorunlu ‘baş örtüsüne’ uymayan fotoğrafını paylaştığı için 74 kırbaç cezası verildi. Kırbaçlandığı sırada ‘Jin, Jîyan, Azadî’ sloganı atan Roya Heshmati, ‘Biz direnişimizi sürdüreceğiz’ dedi.

Haber Merkezi- İran’ın Sine şehrinde yaşayan Kürt kadın aktivist Roya Heshmati’ye parkta başı açık  şekilde paylaştığı fotoğraf nedeniyle 74 kırbaç cezası verildi. Roya Heshmati’nin cezası Tahran 7’nci Bölge Savcılığı tarafından infaz edilirken, cezanın uygulama esnasında baş örtüsü düştüğü için yeni bir ceza ile tehdit edildi.

Roya Heshmati’nin kırbaç cezası infaz edilirken kafa, omuz, sırt, bacakları hedef alındı. İşkencede Jin, Jîyan, Azadî sloganı atan Roya Heshmati, onurlu bir mücadele yürüttüğü için cezanın kendisini etkilemediğini belirtti.

Bu sabah cezaların infazı için avukatıyla iletişime geçtiğini ve birlikte 7. Bölge adliyesine gittiğini belirten Roya Heshmati, cezayı ve uygulamayı şu şekilde aktardı: “Ancak giriş kapısında geri çevrildik ve infaz şubesine giderken başörtümü çıkardım.

Şubedeki yetkili ‘Başınızı belaya sokmamak için başörtünüzü takın’ dedi ama ben ‘Bu kırbaç için geldim, takmayacağım’ diye cevap verdim. Bir yere seslendiler, infazdan sorumlu görevli üst kata çıkıp ‘Başörtünüzü takın ve beni takip edin’ dedi. Ben ‘takmayacağım’ dedim. ‘O zaman ne yapacaksın? Seni nerede olduğunu bilecek şekilde kırbaçlayacağım ve sana yeni bir dosya açacağım, tekrar misafirimiz olman için yetmiş dört kırbaç daha atacağım’ dedi.

Her defasında baş örtümü çıkardım

Yine takmadım. Aşağıya indik ve alkol içtikleri için birkaç adam daha getirildi. Görevli adam ‘Giymeyecek misin?’ diyerek otoriteyle tekrarladı ama ben yapmadım. İki peçeli kadın gelip defalarca peçemi taktı ama her seferinde başörtümü çıkardım. Arkamdan kelepçeleyip atkıyı üzerime taktılar, ben de birkaç kez peçemi açtım.

Bodruma indik; sonunda demir yataklı bir oda vardı. Yatağın her iki yanında demir kelepçeler ve ayak bileği kelepçeleri vardı ve bu tarafa biraz daha yakın bir yerde şövaleyi andıran demir bir yapıyla tutturulmuştu. Burası bir ortaçağ işkence odasıydı.

Esaretimizin kara gecesi şafak vakti olacak

Hakim ‘Hanımefendi iyi misiniz? Bir sorununuz var mı?’ diye sordu. Sanki ben yokmuşum gibi cevap vermedim. ‘Hanımefendi, yanınızdayım’ dedi ama cevap vermedim. İnfazdan sorumlu olan adam ‘Ceketinizi getirin’ dedi. Ceketimi ve eşarbımı işkence odasının demir iskeletine astım. ‘Eşarbını tak’ dedi. Ben de ‘Yapmayacağım. Kuran’ı koltuk altına koy, sonra vur’ dedim.

Kadın gelip ‘Lütfen inat etmeyin’ dedi ve atkıyı başıma çekti. Hakim ‘Çok sert vurmayın’ dedi. Adam kararlılıkla omuzlarıma, sırtıma, kalçalarıma ve baldırlarıma vurmaya başladı. Kırbaçların sayısını unuttum ve fısıldadım: ‘Kadın adına, hayat adına: Esaret elbisesi yırtılmıştır. Esaretimizin kara gecesi şafak vakti olacak, bütün taze yaralar iyileşecek, bütün prangalar baltaya dönüşecek.’

Bu ülke herkesindir

Bitti ve dışarı çıktık. Acı çektiğimi düşünmelerine izin vermedim. Hakimin karşısına çıktık. Kapının önünde başımı açtım. Kadın ‘Lütfen şunu giyin’ dedi. Takmadım, hakim odasında yine eşarbı başıma çekti. ‘Biz de bu durumdan memnun değiliz ama bu bir cezadır ve infaz edilmesi gerekiyor’ dedi. Cevap vermedim.

‘Farklı yaşamak istiyorsan ülke dışında olabilirsin’ dedi. ‘Bu ülke herkesindir’ dedim. ‘Evet ama kanunlara saygı duymalısınız’ dedi. ‘Bırakın hukuk işini yapsın, biz direnişimizi sürdüreceğiz’ dedim. Odadan çıktık ve eşarbımı geri attım.”