YPJ savaşçısı: Her tilili bir Ezidi kadının kurtarıldığının işaretiydi

IŞİD’e karşı geliştirilen Rakka hamlesinde toplam 100 Ezidi kadın kurtarıldı. Hamleye katılan savaşçılardan YPJ’li Toprak Amanos, “Telsizden gelen her tilili bir Ezidi kadının kurtarıldığına işaretti” sözleri ile şahit oldukları vahşeti anlattı.

ROJBİN DENİZ

Şengal- IŞİD çetelerinin 3 Ağustos 2014’te başlattıkları 74’üncü fermanın üzerinden 9 yıl geçmesine ve binlerce IŞİD çetesinin yakalanmış olmasına rağmen halen sağlıklı ve yaygın bir yargılama yapılmadı. Sadece bazı ülkeler kendi vatandaşları olan birkaç IŞİD çetesini yargıladılar. Bu yaklaşım soykırımın kalıntıları, mağdurları ve şahitlerinin zamanın silen ve unutturan etkisine terk edilmeye çalışıldığını düşündürüyor.

74’üncü fermanı yani IŞİD’in Şengal’deki soykırımını yaşayan Êzidîler ve onların hawarına koşan, Kuzey ve Doğu Suriye’de IŞİD’e karşı gerçekleştirdikleri hamlelerde yüzlerce Êzidî kadını kurtaran YPG, YPJ savaşçıları fermanı ve sorumlularını unutturmamakta kararlı.

Bunlardan biri de Rakka’da IŞİD’e karşı geliştirilen hamlede 28 Êzidî kadını kurtaran YPJ savaşçısı Toprak Amanos.

Çocukluğunda başlayan arayışları O’nu Kadın Savunma Birlikleri’ne (YPJ) kadar götüren Toprak Amanos, korkularını aşarak IŞİD’in yüreğine korku düşüren savaşçılardan olur. Mücadelesine verdiği anlam Rakka’da IŞİD’in köleleştirdiği kadınların kurtarılmasıyla daha da derinleşir.

2016 sonbaharında başlayan Rakka hamlesine katılan Toprak Amanos, Rakka’da girdikleri kıyasıya savaşta tek hedeflerinin IŞİD’in köleleştirdiği Êzidî kadınları kurtarmak ve 74’üncü fermanın intikamını almak olduğunu söylüyor.

Kadınlar için aralıksız mücadele edeceği sözünü yerine getirmeye çalışan Toprak Amanos, hamle sürecinde Rakka’da karşılaştıkları insanlık dışı manzaraları anlatarak, "Artık IŞİD’lileri hak ettikleri şekilde yargılayarak, ferman ve yaptıklarının hesabı sorulmalı" diyor.

Nenem yanılmadı: Önderlik Kürtler ve halklar için çok şey yaptı

Toprak Amanos, 2013 yılında kuruluşundan itibaren YPJ’de yer alan bir kadın savaşçı. Aslen Efrinli olan Toprak Amanos, çocuk yaşta ailesiyle birlikte Lübnan’a taşınır. Toprak’ın Kürtlük, Efrin ve özgürlük mücadelesine ilgisi nenesinden dinlediği hikayelerle gelişir. Nenesinin anlattığı hikayelerde en fazla Apoculardan bahsettiğini dile getiren Toprak, konuşmasını sürdürüyor: "Tabi ben nenemin hikayelerinin çok az bölümüne yetişebildim, nenemi erken kaybettik. Fakat annem de nenemin anlatımlarını sürdürdü. Bana sürekli devrimcilikten ve kadınlarla ortak mücadele ruhundan bahsediyordu. Babamın baskıcı yanlarını görünce anneme hak veriyordum.  Annem bende bir hayal dünyası yaratmıştı. Ben bu hayalimde kadınların sosyolojisi üzerine okuyacak ve sonra kadınlarla birlikte mücadeleye katılacak yani Apocu olacaktım. Babam beni okuldan alarak bu hayalimi yarım bıraktı bunun için babama çok öfkeliydim. Sonra beni evlendirme girişimi oldu. Buna ben ve annem karşı çıktık. Gençlik çalışması üzerinden Halebe eğitim için geldim. Aklımda nenemin Önderlik üzerine anlattıkları kalmıştı, nenem Önderliği görmüştü ve onun Kürtler ve diğer halklar için çok şey yapacağını daha o dönem söylemişti. Nenem ben yanılmam demişti. Evet nenem yanılmamıştı ve Rojava Kurdistan’da tüm halkları içine alan bir devrim oldu ve bu Önderlik sayesinde gerçekleşti. Bende artık bu devrimin bir neferiydim."

Sadece düşmanı değil içimdeki korkuyuda yendim

Toprak Amanos, duygularını paylaşırken gözlerinin içi gülüyordu. Mavi gözleri verdiği mücadelenin haklılığını ve özgürlüğe olan tutkusunu yansıtıyor ve kadınlara ilham olan devrimin bir neferi olmanın gururunu taşıyordu. Kadınların yaşamının, iradesinin gasp edildiği bir sistem gerçeğinde diğer arkadaşları gibi Toprak Amanos’un da dünyanın en vahşi gücüne karşı korkusuzca mücadele eden bir kadın savaşçıya dönüşmesi birdenbire olmuyor. Toprak devrim ve mücadele içinde korkularıyla nasıl yüzleşip güçlendiğini ise şöyle anlatıyor: "Rojava ve Suriye'nin kuzeyi ve güneyinde IŞİD'in yönelimleri çok yoğundu.  Kobaneye saldırı ve yine bir çok alanın IŞİD tarafından işgal edilmesi durumu vardı. Ben o süreçte eğitime katıldım. Her yer savaş alanıydı ve arkadaşlar benim eğitimsiz katılmamı istemiyorlardı ve bu yeni katılan herkes için geçerliyidi. Eğitim bittikten sonra arka cephelerde kaldım. Benim savaşım herşeyden önce kadınlar için olacaktı. IŞİD’in kadınları barbarca katletmesi ve kaçırıp köleleştirmesi haberleri geldikçe bende dizginlenemeyecek bir öfke gelişiyordu. Bir zaman sonra savaşa katılmaya kendimi hazır hissediyordum ama hala savaş korkumu atlatamadığımdan ürkek yaklaşıyordum.  

İlk defa savaş mevsizine gitmiştim. Mevzide uyuya kalmıştım. Önderlik arkadan omuzuma elini koyarak, ‘Toprak düşman etrafı sarmış senin bomba atman gerek’ dedi. Ben bu rüyayla kalktığım gibi etrafımda düşmanı gördüm ve hemen bombamı attım. Bu hamleyle düşmanı geri püskürtmüş ve aynı zamanda bir çok şehadetin önüne geçmiş oldum. O gün sadece düşmanı değil içimdeki korkuyuda yenmiştim."

Düşmanın yüreğine kor gibi düşen bir savaşçı olur

İlk savaşının ardından Toprak Amanos’un cesareti ve savaş tecrübesi gittikçe daha fazla artar. Şehba, Halep, Minbic, Tişrin, Tabka, Kerami ve Rakka ve sonrasında Derazor’da IŞİD ve Türk devleti güdümündeki diğer çetelere karşı geliştirilen hamlelerde yer alır.  Artık savaştan korkmayan ve düşmanın yüreğine kor gibi düşen bir savaşçı olmuştur.

Toprak Amanos, "Sadece ben değil hepimiz böyleydik. Kadın ordusunu ikinci kez Rojavada kurduk. Erken bir şehadeti kendim için kabul etmeden,  kadınlar için durmadan  savaşmalıydım. Savaş beni korkutmuyordu kadınların intikamını almadan erken şehit düşmekten korkuyordum" diyor.

Rakka hamlesi ve Êzidî kadınların özgürleştirilmesi

Toprağın hikayesi, IŞİD’in ‘başkenti’ olarak gördüğü Rakka’nın özgürleştirilmesi hamlesinde, Êzidî kadınların hikayesiyle buluşur. Rakka IŞİD’in Şengal’den kaçırıp köleleştirdiği Êzidî kadınlar için o süreçte bir kırım merkezidir. Toprak Amanos, YPJ’ye katılırken kendine verdiği kadınlar için mücadele etme sözünü gerçekleştirdiğini en fazla da Rakka’da hisseder. Toprak’da Rakka Hamlesi’nde Êzidî kadınları özgürleştiren savaşçılardan biridir.

Toprak Amanos, Rakka hamlesinde tanık olduklarını şöyle dile getiriyor: "Rakka hamlesi benim için çok farklıydı. IŞİD'in merkezi ve IŞİD orada çok ciddi hazırlık yapmıştı. Rakka'nın altında bir şehir kurmuştu, esas Raqqa yer altındaydı. Onun dışında özel savaş argümanlarını kullanıyordu. Raqqayı saran ezan sesleri, bazen müzik sesleri bizi yanıltmak ve psikolojik baskı uygulamak üzerinden ayarlanmıştı.  Hamlemizin ismide Êzidî kadınları kurtarma hamlesiydi. Bundan geri dönüş olamazdı. Biz çok idealı ilerliyorduk.  Raqqaya girmiştik.  İlk olarak bir eve girdik iki katlıydı. İçeride olan IŞİD'lileri vurduk, içeri girdiğimizde odalarda zincirlenmiş kadınları bulduk. Ev bir zindan gibiydi. O evde 4 kadın vardı. 20-13-14-16 yaşlarındaydılar. İlk olarak erkek arkadaşlar girdi ve kadınlar korkup bağırmaya başladılar korktu. Sonra bizi görünce rahatladılar. Onlara korkmayın 'biz YPJ'yiz sizi kurtarmak için geldik' dedik ve onları sorduğumuzda 'biz Êzidîyiz, Şengaliyiz' dediler.

‘IŞİD Êzidî kadınları zincirlemişti’

İlk gördüğüm kadın 14 yaşında hamileydi. Ayakları kalın zincirlerle ranzaya bağlanmıştı. Tek başına bir odada tutuluyordu. Hemen yanındaki oda da yine aynı şekilde zincirlenmişti ve Êzidî olduğunu söyleyen bir başka kadın vardı. Sonra  evin üst katına çıktık, orada da iki ayrı odada zincirlenmiş iki Êzidî kadını vardı. Onlara işkence yapmışlardı. Çok korkmuşlardı. Biz biraz konuşunca rahatladılar. Onlara Şengal özgürleşti deyince hayır orası tamamen IŞİD'in eline geçti sizin yanlışınız var dediler. Yani Şengal'in özgürleştiğine  inanmadılar. Savaş koşullarında daha uzun konuşmamız imkansızdı.   Burası neresi dediler biz Rakka deyince şarşırdılar bize burası Musul demişlerdi.  Tabi hala savaş yeni başlamıştı biz o 4 kadını hemen çıkarttık.

Rakka’nın içlerine doğru giderken karşılaştığımız manzaralar karşısında öfkemiz gittikçe büyüyordu. Karşılaştığımız Arap kadınlarda oldu, onlarda ‘Bizi de kurtarın. bizi bu cehennemin içinden alın’ diyorlarıdı. Tabi biz başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere yardıma ihtiyacı olan herkesin yardımına koştuk ve onları o cehennemden kurtarmaya çalıştık.  Rakka’nın içine doğru ilerliyorduk. Sonra IŞİD arkadan etrafımızı kuşattı. O esnada derinden kadın çığlıkları geliyordu. Biz ‘IŞİD bize psikolojik  savaş yapıyor hemen harekete geçmeyelim’ dedik. Tekrar tekrar çığlıklar gelmeye devam etti. Biz bu çığlıklara karşı kayıtsız kalamadık ve çığlıkların geldiği  yöne doğru gittik. Bir evden geliyordu. Ben ve yanımda bir kadın arkadaş daha vardı. İkimiz eve doğru gittik kapıyı açınca duvara zincirlenmiş yüzü kan içinde bir kadın gördük. Gördüğüm gibi tekrar geri gittim. Bunun bir pusu olabileceğini düşünerek bir süre bekledik ve sonra tekrar eve girdik. Kadın bizi görünce çok sevindi ve ‘Beni kurtarın’ dedi.  Şengal’in Koço Köyü’nden olduğunu söyledi. Kız kardeşini sordu ve ondan bahsetti. 'Benim kız kardeşim 25 yaşındaydı ve onu Musula görütürüp sattılar' dedi. Kendiside 16-17 yaşlarındaydı ve 4 IŞİD'liye verilmişti. O ev bir hücre gibi kullanılıyordu ve IŞİD o kadını cezalandırmıştı. Onuda dışarı çıkarttık ve arkadaşlara teslim ettik.

‘Kara Stadyum’da 20 zincirlenmiş kadını kurtardık’

Sonra şimdiki adı Meeleba Reş (Kara Stadyum) olarak anılan stadyumdan da 20 Êzidî kadını kurtardık. 25 IŞİD'li oranın nöbetini tutuyordu. onlarla bir çatışma yaşandı sonuç olarak o 25 tanesini öldürdük. Kontrollü olarak zindana girdik. Kapılar kalın demirdi ve pencerelere şiş yapmışlardı. İçeri girdiğimizde karşımızda korkunç bir manzara vardı. Büyük bir yerdi. Küçük hücreler oluşturulmuştu. İşkence odaları, sorgu odaları, kadınları pazarladıkları odalar vardı. Bir çok kadın tekli hücrelerde kalın zincirlerle duvarlara kilitlenmişlerdi. Bazılarıda gurupça kalıyordu. Ayak bileklerine bağladıkları zincirler çok kalın olduğu için kıramadık. Anahtarlar olmadığı için zincirlere mermi sıkarak onları kurtarıyorduk. Daha güvenli alanlara o durumda gönderiyorduk ve zincirler tümden ancak gönderdiğimiz alanlarda çıkarılabiliyordu.

Trajedi ve travma

Sarışın bir kadın vardı yüzü yuvarlak, bizi görünce yüzündeki acı perdesi yırtılmış ve gerçek olan yani güler yüzü açığa çıkmıştı. Bize ilk olarak o güvendi. Onları kurtamaya gittiğimizi söylemdiğimizde o inandı daha önce YPJ'yi duymuştu. Rakka’ya dönük operasyon olacağını IŞİD'liler kendi arasında konuşurken duymuştu. O konuşmalarda  bir çok Êzidî  kadının Derezor’a götürdüklerini de duymuştu.  Elinde bir  çocuk vardı. Birden öfkelenerek, ‘Bu çocuk benim değil onların, onu almak istemiyorum’ dedi. O zindanda 5 çocuk vardı ve 6 kadında hamileydi. Ortalama 13-20 yaşlarında kadınlardı. Aynı zamanda 8 yaşlarında Êzidî çocukları da vardı. Bir çoğunun yanında, çocuk vardı. Ellerindeki çocuklara öfkeyle yaklaşıyorlardı. ‘Bunlar bize yapılan tecavüzlerin sonucunda bu dünyaya geldiler, onları istemiyoruz’ diyorlardı. Tabi biz kadınları sakinleştirmeye çalışıyorduk. Hemen hemen hepsi Êzidî olduğunu ve Şengal’den getirildiklerini  biliyordu. Fakat aralarında 2 küçük kız vardı onlar Müslüman olduklarını söylüyorlardı. IŞİD onları uzun süre farklı yerlerde tutmuş ve inanç konusunda eğitmişti.

Duvarlarda kaçırılma ve ölüm tarihleri yazılıydı

Zindanın kuytu köşelerinde kadınların kurumuş bedenleri, parçaları bulunuyordu. Bir ölüm evi gibiydi ve her köşesi ölüm kokuyordu. Sonbahar bile örtememiş o derin kokuyu. Duvarlarda yazılan yazılar vardı. Yazmasını bilen kadınlar oraya geliş tarihilerini ve bazılarının ölüm tarihlerini yazmışlardı. Ezdalık inancının semboleri çizilmişti. örneğin bir duvarda belliki orada o kadına çok işkenceler yapılmıştı ki izleri hala duruyordu. Duvarda bir güneş ve içinde kubbe çizilmişti. Herşeye rağmen o kadınlar inançlarını bırakmamış ve bunun için direnmişlerdi.

Bizimle kalıp IŞİD’e karşı birlikte savaşmak isteyenler oldu

Hepsi siyah elbiseliydi bir tek bir kadın beyaz elbiseliydi. Bu kadın biz orayı almadan önce bir IŞİD'liye satılmış ona beyaz elbiseler bunun için giydirilmişti. Satılan kadına beyaz elbise giydirip zindanın üst katındaki hücrede o IŞİD'li gelip onu alıncaya kadar bekletilirdi. Neyse ki biz o IŞİD'liden önce ulaşmıştık. Onları IŞİD barbarlarının elinden kurtarmakla, tarihi sorumluluğumuzu  yerine getirdiğimizin farkındaydık. O anlar bunun için çok anlamlıydı.  YPJ'li olduğumuzu söyledik ve kendi bayramığımızı gösterdik. Tabi aynı zamanda orada tüm IŞİD amleplerini söküp gözlerinin önünde yakıyorduk. Bu yaklaşımımız onlara daha fazla güven veriyordu. Bize sıkıca sarılıyorlardı ‘Sizleri asla unutmayacağız’ diyorlardı. Sonra bazıları kalmak istedi, ‘Bırakın bizde sizinle birlikte IŞİD’e karşı savaşalım ve intikamımızı alalım’ dediler. Fakat onları bu durumda savaşın içine sokmak çok akıllıca olmazdı.  İşkence görmüş, yıpranmış ve belki uzun süredir açık havayı bile görememişlerdi. Onlara bırakın biz sizin ve tüm kadınların yerine intikam alalım dedik ve oradan gönderdik.

Her tilili bir Êzidî kadının kurtarılışının habercisiydi

Zindanın hepsini kontrol ettik. Bizim bulunduğumuz bölge tamamen temizlenmişti. Cihazlarımız  savaş boyunca hiç susmamıştı. Mahalle mahalle alıp gidiyorduk. Cihazlarımızdan tilili sesleri geliyordu. Bu bizim işaretimizdi. Her tilili bir Êzidî kadının kurtuluşunun habercisiydi. Altı ay boyunca biz Rakka’yı karış karış IŞİD'lilerden temizleyinceye kadar bu durum sürdü. Tabi artık sadece Êzidî kadınlar değil Arap ve başka milletten olan kadınlarında kurtuluşu olmuştu. Kadınlar büyük bir umut ve mutlulukla bize sarılıyorlar yine ellerimizi, yüzümüzü öpüyorlardı. IŞİD'lilerin zorla giydirdikleri siyah çarşafları çıkartıp yakıyorlardı.  O kadar kadını bir arada ve mutlu görmek tarif edilmesi güç bir duyguydu.

Ev kontrollerinde  4 Êzidî kadını daha bulduk. Hepsi evliydi ve bir tanesinin çocuğu vardı. Êzidî olduklarını biliyorlardı. Ayrıca bir kadında Araptı, Bağdatlı olduğunu söyledi. Êzidî kadınlar bizi gördükleri gibi bize doğru koşarak  ‘Biz Êzidîyiz’ diyerek bize sarıldılar. Onlar bizi daha iyi tanıyorlardı. IŞİD'lilerin bir çok konuşmasına tanık olmuşlardı. ‘Biz sizin YPJ'li olduğunuzu biliyoruz. Rakka’da savaş olacağınıda duymuştuk. Kurtulduğumuz için çok mutluyuz’ diyorlardı. Tabi bizde onlar kadar mutlu olmuştuk."

Rakka hamlesinde fermanda kaçırılan 100 kadın kurtarıldı

Toprak Amanos ve beraberindeki kadın savaşcıların oluşturduğu operasyon kolu 28 Êzidî kadını kurtarmıştı.  Toprak, anlamı kadınlar için derin olan böylesi bir hamleye katıldığı için kendini çok şanslı hissettiğini belirtiyor.  Rakka Êzidî kadınları kurtarma hamlesine  anlam yükleyen bir diğer nokta bu hamleye Şengal YJŞ'e ve YBŞ güçlerininde katılmış olmasıydı. Şehit komutan Zerdeşt ve Pir Çeko'da bu hamlelerde bire bir yerini alan Êzidî  öncüleriydi.   

Toprak Amanos ve daha yüzlerce kadın savaşçı, Êzidî kadınları kurtarmak için büyük bir öfkeyle Rakka’nın üstüne üstüne gitmişlerdi. IŞİD,  Kobane ve Şengalden sonra Rakka’da kadın savaşçıların öfkesinde 3’üncü kırılmasını yaşamıştı.  Her kurtarış büyük umut yaratıyordu.  Rakka Êzidî kadınları kurtarma hamlesinde toplam 100 Êzidî kadın kurtarıldı. 

‘Çeteler yargılanarak hakikatler açığa çıkartılmalı’

Toprak Amanos son olarak 74’üncü Êzidî Fermanı olan Şengal Soykırımı’nın 9’uncu yıl dönümünde artık insanlığa ve kadınlara büyük acılar yaşatan IŞİD’lilerin yargılanması gerektiğini söylüyor. Toprak Amanos, " Fermanın üzerinden 9 yıl, Rakka hamlesinin üzerindende 6 yıl geçti. IŞİD büyük kırılmasını Kuzey ve Doğu  Suriye topraklarında yaşadı.  74’üncü fermanın intikamı bir yere kadar alındı ama hala tamamlanmadı. IŞİD ve onu yaratanların yargılanması ve hakikatlerin tarih sayfalarına adaletli yargı organlarıyla geçmesi gerek.  Bunun için IŞİD'in Rojavada yargılanması önemli bir süreç. Tabi buna uluslararası güçlerin destek sunması gerekiyordu. Neticede IŞİD'e karşı mücadele tüm dünya, insanlık için verildi. Bu anlayışla yaklaşılması geriyordu. Ama öyle görünüyor ki birey hakları üzerinden açılan mahkemelerle bir topluma, inanca, coğrafyayaya yapılan soykırımın  üstü kapatılmaya çalışılıyor.  Egemen ve despot güçlerin ikiyüzlülüğüne yabancı değiliz ama onlar bizim Kadın Özgürlük Mücadelemize yabancı olabilirler. Bütün dünya kadınları bizi tanıyor. Bu tüm dünya kadınlarının özellikle Êzidî-Kürt kadınların intikamını almadan ve özgürlüğünü sağlamadan durmak yok demek" diyor.