Yemen’de dijital şiddete karşı kampanya: Korku duvarları yıkılacak

Yemen’de Kaçırılanların Anneleri Derneği, kadınları ve kız çocukları dijital şiddetten korumak amacıyla bir kampanya başlattı. Kampanyanın önemine dikkat çeken kadınlar, bu tarz kampanyaların korku duvarını yıktığını belirtti.

RAHMAN ŞANZUR

Yemen- Kaçırılanların Anneleri Derneği, Yemen’in çeşitli şehirlerinde farkındalık afişlerini asmak üzere kapsamlı bir kampanya başlattı. Dernek, giderek artan dijital şiddet vakalarıyla mücadele etmeyi ve kadınların çevrimiçi ortamlarda güvenli ve özgüvenli bir şekilde varlık göstermelerini sağlamayı amaçlıyor. Dört gün önce başlatılan kampanya, “Sivil ve Feminist Alanın Korunması ve Barış Sürecinde Kadınların Rolünün Artırılması” projesinin bir parçası. Proje, toplumsal korku ve yetersiz yasal araçlar arasında sıkışan birçok kadın için dijital bir koruma platformu oluşturmayı hedefliyor.

Son yıllarda Yemen’in birçok kentinde, özellikle kadın öğrenciler, aktivistler ve dijital medyayı iş, eğitim veya sosyal etkileşim için kullanan kadınlar arasında çevrimiçi şantaj vakalarında artış gözlemlendi. Yerel kuruluşlar, her yıl yüzlerce şikayet aldıklarını bildiriyor. Ancak mağdurların çoğu, skandal ya da aile ve toplum tepkisinden korktukları için şikayette bulunamıyor. Aktivistler, şantajcıların çoğu zaman ellerinde gerçek kanıt olmadığını, bunun yerine görüntüler veya uydurma hikayeler kullandığını belirtiyor. Yine de mağdurlar korku ve sessizlik baskısı altında kalırken, bu durum şantajların tekrarlanmasına yol açıyor.

Dijital şantaj Yemen’de yaygınlaşıyor

Sivil aktivist Alhan Al-Shaibani, dijital şantajın Yemen’de yaygınlaştığını ve kadınları hedef alan en tehlikeli araçlardan biri haline geldiğine dikkat çekerek, “Çevrimiçi şantaj, failin mağdura boyun eğdirmek ve teslim olmaya zorlamak için fotoğrafları, videoları veya kişisel bilgileri kullandığı, kadınlara yönelik bir dijital şiddet biçimidir” dedi. Şantajın yayılmasında en önemli etkenin korku olduğunu vurgulayan Alhan Al-Shaibani, “Korku, bir kadının durumu bildirmekten çekinmesine yol açar. Skandaldan, ailesinden veya toplumdan korkarken, şantajcı da bu korkunun kendisine güç sağladığını fark eder” ifadelerini kullandı.

‘Donanımlı gerçek birimlere ihtiyacımız var’

Dijital şiddete maruz kalan kadınların atması gereken ilk adımın, durumla tek başına yüzleşmemek için ailelerine durumu anlatmak olduğunu vurgulayan Alhan Al-Shaibani, ardından varsa ilgili makamlarla iletişime geçerek gerekli önlemlerin alınması gerektiğini söyledi. Alhan Al-Shaibani, “Bir kadının yapması gereken ilk şey, ailesine bilgi vermek ve ardından suçu durdurmak için ilgili makamlara başvurmaktır. Ayrıca dijital şiddete karşı her şehirde uzmanlaşmış merkezlerin kurulması gerekiyor. Dijital şantajla mücadele için yalnızca şikayetleri alıp kapatan ofislere değil, teknik, psikolojik ve hukuki ekiplerle donatılmış gerçek ve etkili birimlere ihtiyacımız var” sözlerine yer verdi.

‘Kadınların yanında olmaya devam edeceğiz’

Alhan Al-Shaibani, aktivistlerin dijital şiddete maruz kalanlara destek olmak ve davaları takip etmekte önemli bir rol üstlendiğini ancak bireysel çabaların tek başına yeterli olmadığını vurguladı. Alhan Al-Shaibani, “Aktivistler olarak kadınların ve kız çocuklarının haklarını savunmaları için yanlarında duruyor, hiçbir şantaj vakasının karşılıksız kalmaması için çalışıyoruz. Kadınlar haklarından vazgeçmemeli, bu tehlikeli olguyu durduracak çözümlere ulaşana kadar onların yanında olmaya devam edeceğiz” dedi.

Alhan Al-Shaibani, sokaklarda yer alan reklam panoları, dijital medyada paylaşılan içerikler, atölye çalışmaları ve eğitim kurslarının birlikte hareket ederek güçlü bir farkındalık sistemi oluşturduğunu belirtti. Alhan Al-Shaibani, sözlerinin sonunda, “Toplumun, sivil toplum kuruluşları ve aktivistler tarafından düzenlenen atölyeler, kurslar ve farkındalık programlarıyla etkileşime girmesini umuyoruz. Aynı şekilde, sergilenen farkındalık afişleri ve dijital medyada yayımlanan materyallerin, basın haberleriyle birlikte mesajın iletilmesine katkı sağlamasını ve bu çabaların hem toplumda hem de dijital şiddete maruz kalanlar arasında gerçek bir farkındalık yaratmasını diliyoruz” ifadelerinde bulundu.

‘Psikolojik sorunlara neden oluyor’

Psikolog Şeyma Es-Sema’i de söz konusu olguyu psikolojik açıdan değerlendirerek, çevrimiçi şantajın kadın ve kız çocuklarının ruh sağlığı üzerinde bıraktığı ağır etkilere dikkat çekerek, yaşanan durumu kendi uzmanlık perspektifinden şöyle aktardı:

“Bir kız çocuğu çevrimiçi şantaja maruz kaldığında, kaygı ve depresyon gibi belirgin psikolojik sıkıntılar hemen ortaya çıkıyor. Bazı durumlarda şok evresine kadar ilerleyen ağır bir sarsıntı yaşayabiliyor. Zamanla insanlardan uzaklaşmaya, özgüvenini ve özsaygısını yitirmeye başlıyor; çevresine duyduğu güven sarsılıyor ve olumsuz düşünceler zihnini işgal ediyor. Damgalanma korkusu, derin bir izolasyona sürüklüyor. İnsanların yanında daha içine kapanık, daha kaygılı hale geliyor, ailesine ya da arkadaşlarına güvenmekte zorlanıyor ve özsaygısı çökmeye başlıyor. Eğer kız çocuğu güvenli bir ortam ve psikolojik destek bulamazsa, bu durum gelecekle ilgili karamsar düşüncelere dönüşebiliyor ve karar verme yetisini etkileyebiliyor. İleri aşamalarda ise düşünce kalıpları tamamen değişiyor ve uzun vadeli psikolojik bozukluklar gelişebiliyor.”

Çeşitli kampanyalar ile farkındalık yaratıyorlar

Şeyma Es-Sema’i, Kaçırılanların Anneleri Derneği’nin çevrimiçi şantaja karşı başlattığı kampanya da dahil olmak üzere şehirde yakın zamanda yürütülen farkındalık çalışmalarının dikkate değer ve son derece önemli adımlar olduğunu vurguladı. Şeyma Es-Sema’i, “Bugün şehrin dört bir yanında çevrimiçi şantajın tehlikelerine dikkat çeken kampanyalar görüyoruz. Bunlar gerçekten çok değerli girişimler. Bu mesajların farkında olmalı, amaçlarını düşünmek için durmalı ve toplum olarak onları nasıl destekleyebileceğimizi tartışmalıyız. Farkındalık çalışmalarına katılmamız, kız çocuklarının bu olgunun kurbanı olmasını engellemeye katkı sunmamız ve toplumun bu tehlikenin ciddiyetini anlayıp buna karşı durmanın gerekliliğini kavramasına yardımcı olmamız büyük önem taşıyor” diye kaydetti.

‘Çalışmalar kadınların yalnız olmadığını gösteriyor’

Medya öğrencisi Hanin Al-Haddouri ise genç kadınların bu kampanyalara ilişkin izlenimlerini aktararak şunları söyledi:

“Çevrimiçi şantajla ilgili farkındalık kampanyaları kadınlar ve genç kızlar için çok önemli. Birçoğumuz bu konu hakkında konuşmaktan çekiniyoruz, ama bu kampanyalar korku duvarını yıkıyor ve bizi yaşadığımız durumları ihbar etmeye teşvik ediyor. Sokaklardaki reklam panoları, kadınların yalnız olmadığını; onları destekleyen, seslerini duyan ve bu mücadelede yanlarında duran insanların olduğunu hissettiriyor.”