‘Türk devleti Kuzey ve Doğu Suriye’de işlediği suçlardan yargılanmalı’
Türk devleti ve ona bağlı çeteler; işgal ettiği kentlerde kaçırma, işkence, katletme gibi olaylarla insan haklarını ihlal ediyor. Avukat Beşira Cemal Al Din Türk devletinin yaptıklarından dolayı yargılanması gerektiğini vurguladı.
DELAL RAMADAN
Hesekê- Türk devleti Kuzey ve Doğu Suriye’nin topraklarına sürekli saldırılarda bulunuyor. Özellikle işgal ettiği bölgelerde ise işkence, katletme, insan kaçırma, paralı askerleri için yerleşim yerleri yapma, ağaç kesme gibi olayalar ve demografyayı değiştirmek için hak ihlalleri gerçekleştiriyor.
2016 yılından bu yana Türk devleti, Özerk Yönetim sistemini engellemek için Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine işgal saldırıları gerçekleştirdi. İlk olarak Ezaz, Bab ve Cerablus şehirlerini işgal etti, 2018 yılında Efrin kantonunu 2019 yılında ise Serekaniye ve Gire Spi’yi işgal etti. Bu kentlerde yasaklı silahlar kullandı, halkı kaçırdı, işkence ve yağma yaptı. Binlerce yurttaşın topraklarını bırakıp göç etmesine neden oldu.
Kuzey ve Doğu Suriye Avukatlar Birliği Eşbaşkanı Avukat Beşira Cemal Al-Din, konuya dair yaptığı değerlendirme de Türk devletinin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini vurguladı.
‘İnsanlığa karşı korkunç suçları işlemek için çeşitli silahları kullandılar’
Kuzey ve Doğu Suriye Avukatlar Birliği Eşbaşkanı Avukat Beşira Cemal Al-Din Türk devletinin başka devletlerden aldığı yeşil ışık ile bölgeyi işgal ettiğini belirterek şunları söyledi: "İnsanlığa karşı en korkunç suçları işlemek için çeşitli silah ve uçakları kullandılar. Binlerce aile öldürme ve kaçırma olaylarını gördükten sonra şehirlerini ve evlerini terk etti. Kalanlar ise bu zulümden kurtulamadı. Özellikle de bu ihlallerden en fazla etkilenen kadınlar oldu."
İnsan hakları örgütlerine çağrı
Sivillere, özellikle de kadınlara yönelik bu ahlak dışı uygulamaları şiddetle kınayan Beşira Cemal Al-Din, "Avukatlar olarak, bölgelerimizin işgalini sürekli kınıyoruz ve tüm insan hakları örgütlerini Türk işgalinin uygulamalarına ve bölge halklarına yönelik düşmanca politikasına son vermek için gerçek rollerini oynamaya çağırıyoruz. Sivillere ve toprağa karşı işlenen suçlar konusunda herhangi bir caydırıcı önlem alınmadı. Bu sessizliğin nedenini merak ettik, ancak herhangi bir cevap alamadık. Bizler Türk devleti ve onlara bağlı çeteler tarafından işgal edilen bölgelerin asıl sakinleriyiz, bu nedenle insan hakları örgütleri hak sahiplerinin yanında durmak ve ezilen halkların taleplerine cevap vermekle yükümlüdür” dedi.
‘İşgal sonrası hak ihlalleri çok arttı’
Beşira Cemal Al-Din bu bölgelerin işgalinden sonra hak ihlallerinin çok fazla arttığını kaydederek şunları belirtti: "Bu bölgelerin işgalinden bu yana, kadın ve çocuklara yönelik cinayet, kaçırma ve tecavüz suçları çok fazla arttı. Türk işgali sadece bununla sınırlı kalmıyor, bölgedeki istikrarı bozmak için altyapıyı, sivilleri ve öncüleri hedef alan insansız hava araçlarıyla demokratik ulus projesinin ve özyönetim sisteminin uygulanmasını engellemeye çalışıyor. Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını hedef alıyor ve insanlık iddiasında bulunan uluslararası kuruluşlar hala pasif bir duruş sergiliyor.”
‘Türk devleti işgal ettiği bölgelerden çekilmeli’
İnsan hakları savunucuları ve kadın örgütlerine çağrı yapan Beşira Cemal Al-Din, Türk işgalinin işlediği tüm suçlardan sorumlu tutulup yargılanması gerektiğini ve tüm işgal ettiği bölgelerden çekilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca Beşira Cemal El-Din bölgedeki tüm kadınları devrimlerinin kazanımlarını korumak için mücadeleyi yükseltmeye çağırdı.
‘Türk işgali, büyük ülkelerin gizli işbirliğinin açık bir kanıtıdır’
Serekaniye Yerinden Edilmişler Komitesi üyesi Zehra Sammu da Türk devletinin ve çetelerinin Serekaniye’yi işgal etmesinden sonra kadınlara ve çocuklara karşı öldürme, kaçırma, tecavüz ve işkence dahil olmak üzere korkunç ihlaller gerçekleştirdiği belirterek, “Özerk Yönetim altında tüm haklarından faydalandıktan sonra en kötü adaletsizlik, zulüm ve ötekileştirme biçimlerine maruz kaldı halk. Tüm bunlar dünyanın gözü önünde gerçekleşmektedir ki bu da sivillere karşı daha fazla suç ve ihlal işlemesine izin veren Türk işgali, büyük ülkelerin gizli işbirliğinin açık bir kanıtıdır" dedi.
“Serekaniye kentinde, yerli nüfusun çoğu yerinden edildi” diyen Zehra Sammu, bölgedeki Kürt halkının çok az kaldığına işaret ederek, şunları söyledi: “Kadınlar baskı ve korku nedeniyle bu bölgelerden günlük olarak kaçıyor. İşgalden bu yana, Türk devleti tarafından desteklenen düzinelerce paralı asker grubu bölgede bulunmakta ve sivillerin evlerine yerleşmelerine ve özel mülklerine el koymalarına izin verilmektedir, bölgenin asıl sakinleri şehirlerinden ve evlerinden kaçarak, birkaç kilometre uzaktaki kamplarda yaşamaktadır."
Türkçe dayatması
Zehra Sammu, konuşmasına şöyle devam etti: "Tüm haklarından mahrum bırakıldılar, kültürleri ve mirasları çarpıtıldı, okullarda da Türkçe onlara dayatıldı. İşgal edilen bölgelerdeki kadınlar, şehirlerinin özgürleştirilmesi talebinde ısrar etmeye, mücadelelerini yükseltmeye, seslerini ve taleplerini birleştirmeye ve bunları dünyadaki tüm kadınlara ileterek Türk işgalinin suçları hakkında bilgilendirmeye çağırıyorum."
‘Şehrimizi kurtarmak için mücadele ediyoruz’
"Sözde Sultan Murad Taburu, evime el koydu, tüm mülklerimizi yağmaladı ve talan etti. Sonra karargah olarak kullandı” diyen Zehra Sammu, ailesiyle birlikte göç ettikleri şehirde yaşamak zorunda kaldıklarını dile getirerek, “Bu sadece benim durumum değil, şehirdeki tüm kadınların durumu, acı verici ve tarif edilemez bir duygu olmasına rağmen, hala şehrimizi kurtarmak için mücadele ediyoruz ve talebimizden asla geri adım atmayacağız. Serekaniye şehri tüm bileşenler ve dinler arasında bir arada yaşama modeliydi, bu yüzden faşist Türk devleti, onu kendi politikaları ve çıkarları için bir tehdit olarak gören egemen kapitalist ülkeler onu işgal etti” diye belirtti.
Zehra Sammu, "Bölgelerimize güvenli bir şekilde geri dönmeyi ve Türk işgalinin pençesinden kurtarmak için için tüm kadınlarla ortaklaşmayı istiyoruz” diyerek sözlerini sonlandırdı ve bölge halkını Türk işgalinin planlarını bozmak ve işgal ettiği tüm alanları özgürleştirmek için birleşmeye ve işbirliği yapmaya çağırdı.