Tunus’ta kadın hakları savunucusuna ağır ceza: Şeyma İsa açlık grevine başladı
Yürüyüşe katıldığı için tutuklanan kadın hakları savunucusu ve muhalif siyasetçi Şeyma İsa’ya verilen 20 yıllık hapis cezasının ardından, siyasetçi açlık grevine başladığını duyurdu. Kadınlar Şeyma İsa için eylem yaptı.
ZOUHOUR MECHERGUI
Tunus- Kadın hakları savunucusu, siyasi aktivist Şeyma İsa, başkent Tunus’taki Manuba Cezaevi’nden açlık grevine başladığını duyurdu. Şeyma İsa, “Mücadele durmaz… özgürlüklerin bastırılmasına hayır” sloganıyla düzenlenen bir yürüyüşe katıldığı sırada gözaltına alınmasının ardından tutuklandı.
Şeyma İsa, iktidara muhalif diğer siyasetçiler gibi, “devlet güvenliğine karşı komplo kurmak” suçlamasıyla hakkında verilen 20 yıl hapis cezasının infazına başlanması için tutuklanmıştı. Bu gelişme, davada verilen istinaf kararının ardından yaşandı; söz konusu kararla Şeyma İsa hakkında daha önce verilen 18 yıllık ceza 20 yıla çıkarıldı. Aynı davada diğer sanıklar hakkında da 5 ila 45 yıl arasında değişen hapis cezaları verilirken, bazılarının mallarına da el konuldu.
‘İfade özgürlüğü gibi anayasal hakkının ihlal edilmesi kabul edilemez’
Bu çerçevede kadın aktivistler, Şeyma İsa’nın gözaltına alınma biçimini kınayarak, açlık grevine girmesinden bu yana başına gelebilecek her türlü olumsuzluğun sorumluluğunu yetkililere yüklediklerini açıkladı. “Müsavat” (Eşitlik) Örgütü Koordinatörü ve hak savunucusu Delila Mahfuz, “Siyasi şiddet ve tutuklama, bugün Tunuslu kadınların maruz kaldığı şiddet biçimlerinden biridir. Çünkü onlar sessizlik ve korku duvarını yıkmış, kamusal alana ve siyasal yaşama anayasal bir hak olarak katılmış özgür seslerdir” dedi. Delila Mahfuz, kadının yüksek ve özgür bir ses olması gerektiğini vurgulayarak, “Tutumu nedeniyle şiddete uğratılması veya ifade özgürlüğü gibi anayasal hakkının ihlal edilmesi kabul edilemez. İktidar toplumun yarısının sesini susturursa nasıl devam edebiliriz?” diyerek tepkisini dile getirdi.
‘Sesimiz asla susmayacak’
Delila Mahfuz, Şeyma İsa ve tutuklu bulunan tüm kadınlar ile zorla sürgün edilenlerle dayanışmasını yineleyerek, onların “düşünce mahkûmu” olarak serbest bırakılması için mücadelenin sürdürülmesi çağrısında bulundu. Delila, “Bir Tunuslu kadın olarak sesimiz asla susmayacak; son düşünce mahkûmu kadın serbest bırakılana kadar tüm mücadele alanlarında yankılanacak. Sesimiz, baskıcı ve otoriter düzene karşı güçlü bir devrim çığlığıdır” ifadelerini kullandı.
Kadınlar ilk hedef alınan kesim
Ayrıca, mevcut sistem gibi gerici, sağcı, otoriter ve faşist rejimlerin kadınlardan korktuğunu belirten Delila Mahfuz, Habib Burgiba döneminden bu yana kadınların siyasi çıkarlar için araçsallaştırıldığını, Zeynel Abidin Bin Ali döneminde ise muhalif tüm özgür feminist seslerin hapse atılarak susturulmaya çalışıldığını hatırlattı. “Bugün özgür seslerin sayısı katlanarak arttı. 2011 yılında uğruna on yıllarca mücadele ettiğimiz özgürlük hayali mutlaka gerçekleşecek. Artık özgürlüğün, baskı, zorbalık ve ayrımcılıktan arınmış demokratik bir sistemin temeli olmasının zamanı gelmiştir” diyen Delila Mahfuz, Tunuslu kadınların, tek taraflı biçimde hazırlanan anayasa yoluyla ilk hedef alınan kesim olduğunu; seçim sürecindeki rolleri dışlandığını, yatay ve dikey eşitlik ilkesinin ortadan kaldırıldığını, gençlerle birlikte siyasetten dışlandıklarını vurguladı.
Delila Mahfuz, kadınların uydurma ve ağır dosyalarla yargılanıp hapsedilmeye devam edildiğini belirterek, “Susmayacağız; kadınların ve halkın özgürlük ve haklarını geri almak için tüm gücümüzle mücadele etmeyi sürdüreceğiz” diye konuştu.
Sivil toplum faaliyetleri engelleniyor
Anayasa hukuku araştırmacısı ve öğretim üyesi Münye Karriye ise, kadın siyasetçilerin sözleri ve görüşleri nedeniyle ihlallere maruz kaldığını belirterek, bunun 2017 yılında kabul edilen ve kadınlara yönelik her türlü şiddeti suç sayan 58 sayılı yasa ile açıkça çeliştiğini ifade etti. Söz konusu yasanın siyasi şiddeti de kapsamasına rağmen, kadınların kamusal alandaki faaliyetlerinin ve sivil toplum çalışmalarının engellendiğini, anayasal hakları olan “aktif yurttaşlık” rollerinin fiilen gasbedildiğini söyledi.
Münye Karriye, kadın aktivistler üzerindeki baskının siyasi tutumları nedeniyle onların siyasal faaliyetten men edilmesi yoluyla sürdüğünü belirterek, “Baskı, kadının özgürce ve korkusuzca görüşünü ifade etme hakkını ortadan kaldırıyor” dedi.