Tecrit, Avrupa Konseyi yetkilileriyle görüşüldü

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın aile ve avukatları, İmralı Adası’ndan tüm Türkiye’ye yayılan tecrit politikalarını Avrupa Konseyi yetkilileriyle görüştü.

Haber Merkezi- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit politikalarına ilişkin Avrupa Konseyi yetkilileriyle bir görüşme gerçekleştirildi. Görüşmede Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha Milletvekili Ömer Öcalan ile Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Faik Erol bulundu. Görüşmelerin ardından Abdullah Öcalan’ın aile ve avukatları bir basın toplantısı düzenledi.

 ‘Tecridin politik ve idari bir karara dayandığını biliyoruz’

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Özgür Faik Erol, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’na 37 aydır kimseyle görüştürülmediğini hatırlatarak tecrit şartlarının Roben Adası’ndan daha ağır olduğunu söyledi. İmralı’da tecrit sisteminin mutlak iletişimsizlik haliyle sürdürüldüğünün altını çizen Özgür Erol, avukatlarının 2011 yılından bu yana Abdullah Öcalan ile görüşmesinin engellendiğini aktardı. Özgür Erol, “2021 Nisan’da aileler kısa bir görüşme yapıldı. Bu İmralı ile yapılan son temas oldu. O tarihten bu yana mutlak iletişimsizlik altında tutuluyorlar” dedi. Tecridin hiçbir hukuki dayanağının olmadığını ifade eden Özgür Erol, “Bu tecridin politik ve idari bir karara dayandığını biliyoruz. Tecridin Sayın Öcalan şahsında Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla çözümüne karşı uygulandığını biliyoruz” şeklinde konuştu.

 ‘Hukuksal bir kara deliktir’

Özgür Erol konuşmasına şu sözlerle devam etti: “AİHM Türkiye’den şartlı tahliye mekanizmasının oluşturulmasını istedi. Türkiye bu kararı hiçbir zaman uygulamadı, uygulamayı reddetti. Türkiye ve üyesi olduğu Avrupa Konseyi sınırlarında bir cezaevine, İmralı Cezaevi’ne çok uzun yıllardır, aile, avukatlar ve hiç kimsenin girmesine izin verilmiyor. Hiçbir haber alınamıyor. Bu haliyle İmralı Cezaevi gerçek anlamda hukuksal bir kara deliktir. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Denetim ve Yargı Organlarının hukuksal bir kara deliği görmezden gelen tutumu, Türkiye’de benzer mekan ve uygulamaların yaygınlaşmasına zemin sunuyor.”

 AİHM’den 13 yıldır sonuç alınamadı

27 Temmuz 2011’de başlayan avukat görüş engelini AİHM’e taşıdıklarını ancak 13 yıldır sonuç alamadıklarını belirten Özgür Erol, “13 yıl bu başvurunun sürüncemede bırakılmasını nasıl açıklayabiliriz. Hukuksal bir kara deliğin varlığına, politik ve diplomatik gerekçelerle bu denli uzun süre göz yumarsanız, onların kendini çoğaltarak, yayarak büyüdüklerine tanıklık edersiniz” dedi. Özgür Erol son olarak bu uygulamalara karşı İmralı’da genişletilmiş denetim mekanizmasının açılması gerektiği dile getirdi.

 ‘Bu durum işkence değil midir?’

DEM Parti Riha Milletvekili Ömer Öcalan da konuşmasında Türkiye’de hukuki sorunların yansıma merkezinin cezaevleri olduğuna işaret ederek “İmralı Ada Hapishanesini düşünün, ailesi yaklaşık 4 yıldır yakınını ziyaret edemiyor. Aile olarak hukuktan ve yasalardan doğan tüm haklarımız gasp edilmiştir. Hem milletvekili hem Sayın Öcalan’ın yeğeniyim; dünyanın neresinde böyle bir uygulama var? Dünyanın hangi hapishanesinde böyle bir tecrit var? Sayın Öcalan ve arkadaşların uygulanan bu durum işkence değil midir?” diye sordu.

Öcalan’dan çağrı

İmralı’daki uygulamaların Türkiye’nin her tarafında uygulandığına vurgu yapan Ömer Öcalan “Yıllardır Avrupa Konseyi önünde nöbet tutan bir halk var. Avrupa Konseyi içerisinde ne kadar görünüyor, ne kadar duyuluyor bilemiyoruz. Ne zamana kadar sessiz kalınacak, görünmezlikten gelinecek? Talepler meşrudur, insan haklarını savunanlar nöbettedir. Uluslararası kurumlara, insan haklarını savunan kurumlara, Avrupa Konseyi’ne, Avrupa Parlamentosu’na ve AİHM’e çağrıda bulunuyoruz. Türkiye’nin İmralı’da uyguladığı bu kanunsuzluğu durdurabilirsiniz. Bu noktada sorumluluk alabilirsiniz. Bu kurumların asli görevi de insan haklarını savunmak ve haksızlıklar önünde durmaktır. Aynı zamanda bu değerler, Avrupa’nın değerleridir, Avrupa dışında da insan hakları değerlerini savunmalılar” diye ifade etti. Ömer Öcalan konuşmasının sonunda tecride karşı mücadelelerine devam edeceklerini söyleyerek Avrupa Konseyi’nin Türkiye’ye karşı sorumluluğunu yerine getirmeye davet etti.