Süveyda’da zorla başörtüsü: Kimliğe müdahale ve özgürlüğe saldırı
Süveyda’da kadınların yaşadıkları baskı ve ihlallere her geçen gün yenisi ekleniyor. Zorla peçe veya başörtüsü taktırılması, Süveyda’daki kadınların fikirsel ve dini kimliğini değiştirmeye yönelik bir saldırı olarak görülüyor.

ROCHELLE JUNİOR
Süveyda- Suriye’nin Süveyda kentinden çıkmak ya da oraya girmek artık büyük bir risk taşıyor. Siviller özellikle kadınlar sık sık kaçırma ve saldırılara maruz kalıyor. Cihatçı Heyet Tahrir El-Şam’ın (HTŞ), Süveyda’ya girmesiyle birlikte kadınlar da bu saldırıların hedefi oldu. Kaçırılan kadınlar, serbest bırakıldıktan sonra da başka bir baskıyla karşılaşıyor. Kadınlara başörtüsü ve peçe takmaları dayatılıyor.
‘İnsanlığa karşı suç işleniyor’
Bu durum yalnızca bireysel bir baskı değil; kadınların özgürlüğünü ve onurunu hiçe sayan, onları ideolojik olarak yeniden şekillendirmeyi hedefleyen organize bir saldırı biçimi şeklinde değerlendiriliyor. Süveyda Kadınları Bilinçlendirme ve Güçlendirme Derneği kurucularından Riham Ferhat, yaşananları şu şekilde değerlendiriyor:
“Yaşananlar savaş ve insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Bu saldırılarda kadınlar en büyük hedef oldu. Kaçırıldılar, aşağılandılar, tecavüze uğradılar. Eşlerini, çocuklarını, kardeşlerini kaybettiler. Diğer toplumsal kesimlere kıyasla çok daha ağır bedeller ödediler. Neden özellikle kadınlar hedef alınıyor? Neden toplum üzerindeki baskı kadınlar üzerinden kuruluyor?”
Riham Ferhat, kadınlara yönelik çok yönlü aşağılayıcı uygulamaların olduğunu belirterek erkeklerin bıyıklarının zorla kesilmesinin de insan onuruna karşı işlenmiş bir suç olarak değerlendirdi.
Bebeği öldürüldü, başını örtmesi istendi
Riham Ferhat, yaşanmış acı bir olayı şu sözlerle anlattı:
“Bir annenin bebeği gözlerinin önünde öldürüldü. Kadın, kendisinin de öldürülmesini istedi ama bunu reddettiler. Bunun yerine ona sadece ‘Git başını ört’ dediler. Kadın, kucağında kanlar içinde yatan bebeğiyle yaşamak zorunda kaldı.”
Riham Ferhat, zorla örtünmenin yalnızca dışsal bir dayatma olmadığını, kadınların inanç ve düşünsel kimliğini değiştirmeye yönelik bir ideolojik saldırı olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:
“Bizim Dürzi inancımıza göre kadınların başörtüsü takması zorunlu değildir; yalnızca derin bir dini inanca sahipseniz takarsınız. Ancak bugün kadınlar, kontrol noktalarında aşağılanmamak için başlarını örtmeye zorlanıyor. Bu da gösteriyor ki saldırganlar, kadınların dini ve kültürel kimliğini değiştirmeye çalışıyor.”
‘Sığınma merkezlerinde mahremiyet yok’
Evlerini kaybedip sığınma merkezlerine geçen kadınların da zor koşullar altında yaşadıklarını anlatan Riham Ferhat, “Evlerini kaybeden aileler çok zor koşullarda yaşıyor. Bir aile tümüyle tek bir odada kalıyor. Kadınlar ne güvenlik ne mahremiyet hissedebiliyor. Bu baskılar, erkeklerin kadınlara yönelik şiddetini artırıyor. Bu da sürekli bir şiddet döngüsüne neden oluyor” şeklinde konuştu.
‘Çocuklar şiddetin tanığı oldu’
Özellikle çocukların ağır travmalar yaşadığını aktaran Riham Ferhat, “Çocuklar, anne babalarının öldürülmesine tanık oldu, kanlar içinde yürümek zorunda kaldılar. Bu çocuklar uzun vadeli psikolojik desteğe ihtiyaç duyuyor. Bu travmalar silinemez ama en azından etkilerini hafifletebiliriz. Çocuklar bizim geleceğimiz; onlara yardım etmezsek, geleceğimizi de kaybederiz” diye ifade etti. Riham Ferhat, psikolojik desteğin temel bir ihtiyaç olduğunu vurgulayarak “Kadınlar, erkekler ve çocuklar için stres atma etkinlikleri, grup terapileri ve çocuklara özel rehabilitasyon programları olmalı” dedi.
Riham Ferhat, son olarak insanlığa karşı işlenmiş bu suçlara karşı sorumluların yargılanmasını istedi.