Sudanlı kadınların mücadelesi: Haklar, gelenekler ve barış süreçleri

Sudanlı insan hakları savunucusu Rabeh Sadık Al-Mehdi, Sudanlı kadınların içerisinde bulundukları iç savaştaki pozisyonlarını, erkek zihniyetinin yaratımı olan geleneklerin içerisindeki sıkışmalarını, mücadele azimlerini ve barışa katkılarını anlattı.

HANAN HARITE 

Fas – Sudanlı kadınlar uzun yıllardır siyasi ve sosyal hareketlerde önemli roller üstlenmiştir. Özellikle Nisan 2023’te ordu ve Hızlı Destek Güçleri arasında başlayan çatışmalar ve buna bağlı olarak gelişen milyonlarca insanın yerinden edildiği, taciz ve tecavüzün bir savaş silahı olarak kullanıldığı, açlığın, yoksulluğun yaşandığı savaş sürecinde dünyanın en büyük insani krizi yaşanırken, kadınlar direnişlerine devam etmişlerdir. Halk ayaklanmalarına katılmaktan hak ve özgürlük mücadelesinin ön saflarında yer almaya kadar, Sudanlı kadınlar her zaman değişimin bir parçası olmuştur. Ancak, tam anlamıyla eşitliğe ulaşmalarının önünde hâlâ büyük engeller bulunmaktadır.

Sudan Ulusal Ümmet Partisi'nin liderlerinden ve insan hakları savunucusu olan Rabeh Sadık Al-Mehdi, Sudanlı kadınların mevcut durumu, elde ettikleri kazanımlar ve karşılaştıkları zorluklar hakkında görüşlerini paylaşarak, geleneklerin kadınlar üzerindeki etkisini ve savaş sonrası barış sürecindeki rollerini değerlendirdi.

Sudanlı kadınların kazanılan siyasi hakları

Sudanlı kadınların, diğer bazı ülkelerle kıyaslandığında, siyasi haklarını daha erken elde etmeleri konusuna değinen Rabeh Al-Mehdi, 1964 Ekim Devrimi’nin kadınların siyasi mücadelesinde önemli bir dönüm noktası olduğunu belirterek, “Bu devrim, Sudanlı kadınlara oy kullanma ve seçimlere katılma hakkı tanıdı. O dönemde birçok ülkede kadınlara bu haklar henüz verilmemişti. Bunun yanı sıra, Sudanlı kadınlar eşit ücret mücadelesi de verdi ve bu mücadele günümüzde hâlâ devam ediyor” dedi.

İslam'ın kadınların özgürlük mücadelesi üzerindeki etkisine de değinen Rabeh Al-Mehdi, dini yorumların çelişkili roller oynadığını ifade etti. Rabeh Al-Mehdi bazı geleneksel yorumların kadınların özgürlüğünü kısıtladığını, ancak adalet ve eşitlik temelinde yapılan diğer yorumların ise kadınların güçlenmesine katkı sağladığını dile getirerek, “Sudan'daki kadın hareketi, dini metinleri insan hakları ve toplumsal adalet ilkeleriyle uyumlu olacak şekilde yeniden yorumlamaya çalışıyor” diye belirtti.

Çocuk evlilikleri, kadın sünneti ve silahlı çatışmaların etkileri

Toplumda yaygın olan erken yaşta evlilik ve kadın sünneti gibi sorunlarla ilgili olarak Rabeh Al-Mehdi, Sudan’da bu konularda farkındalığın arttığını ve özellikle kuzey bölgelerinde bu uygulamaların azalmaya başladığını ifade etti. Ancak, bu zararlı geleneklerin tamamen ortadan kalkması için daha fazla çaba gerektiğini vurgulayan Rabeh Al-Mehdi devamında şunları söyledi:

“Sudan'daki mevcut durumda, kadınlar silahlı çatışmalar nedeniyle büyük acılar çekti ve bu süreçte cinsel saldırı, tecavüz ve ağır insan hakları ihlallerine maruz kaldı. Sudan'da kültürel çeşitlilik ile tarihsel miras iç içe geçmiştir ve bu nedenle kadınlar yalnızca şiddet veya hukuki ayrımcılıkla değil, aynı zamanda katı toplumsal roller dayatan geleneklerle de mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Kadınlar, süregelen bu geleneksel beklentiler nedeniyle bağımsızlıklarını tam anlamıyla elde edemiyorlar."

Sudan’da siyasal ve toplumsal sistemlerin tarih boyunca kadınların statüsünü şekillendirdiğini söyleyen Rabeh Al-Mehdi, köleliğin resmî olarak kaldırılmış olmasına rağmen, kadınlara yönelik algıların hala bu eski sistemlerden etkilendiğini dile getirdi. Rabeh Al-Mehdi, “Günümüzde kölelik sona ermiş olsa da toplumun bazı kesimlerinde kadının refahı, onun toplumsal hayata katkısı ile değil, kendine ve dış görünüşüne ne kadar vakit ayırabildiği ile ölçülmeye devam ediyor” dedi.

Geleneklerin kadınlar üzerindeki etkisi

Sudan’da gelenek ve kültürel değerlerin kadınların toplumsal rollerini nasıl şekillendirdiğine dair konuşan Rabeh Al-Mehdi, bazı geleneklerin kadınlar üzerindeki baskıyı artırdığını, özellikle süslenme ve sosyal etkinliklere katılma zorunluluğunun kadınların hem zamanını hem de maddi kaynaklarını tükettiğini ifade etti.

Sudan'da süslenmenin kadın kimliğinin temel bir parçası olduğunu söyleyen Rabeh Al-Mehdi, kına, geleneksel buhar banyosu (dukhana) ve özel kokuların düğünler ve diğer sosyal etkinliklerde önemli bir yer tuttuğunu dile getirdi. Ancak bu uygulamaların sadece estetik bir tercih olmadığını, aynı zamanda kadınlar için ekonomik ve psikolojik bir yük oluşturduğunu vurgulayan Rabeh Al-Mehdi, "Kadınlar, bu geleneklere uymazlarsa toplum tarafından eleştirilecekleri veya dışlanacakları korkusuyla bunları yerine getirmek zorunda hissediyorlar. Örneğin, bir mühendis arkadaşım, yoğun iş temposuna ve çocuklarına bakma sorumluluğuna rağmen, her perşembe süslenme ritüellerini yerine getirmek zorunda hissettiğini anlattı. Bunun sebebi ise toplumun beklentilerine uymak ve eleştirilmekten kaçınmaktı” diye belirtti.

‘Kadınlar yasal ve siyasi hakları talep etmeye devam ediyor’

Bütün bu zorluklara rağmen, kadınların geleneklere karşı durmaya başladığını belirten Rabeh Al-Mehdi, bazı sivil toplum örgütlerinin kadınları zararlı gelenekler konusunda bilinçlendirmek için çalıştığını da anlattı. Rabeh Al-Mehdi toplumsal değişimin zaman alacağını ve uzun vadeli çabalar gerektirdiğini kaydederek, "Kadınlar yasal ve siyasi haklarını talep etmeye devam ediyor, ancak en büyük mücadele, onlara nasıl yaşamaları gerektiğini dikte eden geleneklerden kurtulmak. Gerçek değişim yalnızca yasalarla değil, toplumun kültürel yapısını değiştirmekle mümkün olacaktır. Kadınların değeri toplumsal normlara uymaktan değil, yetenekleri ve başarıları üzerinden ölçülmesi gerekiyor” dedi.

Kadınların barış ve yeniden inşa sürecindeki rolü

Sudan’daki savaş sonrası süreç hakkında konuşan Rabeh Al-Mehdi, kadınların barışın sağlanmasında ve ülkenin yeniden inşasında kritik bir rol oynayacağına dikkat çekti. Çatışmaların en çok Darfur, Mavi Nil ve Sennar bölgelerini etkilediğini, burada kadınların ciddi insan hakları ihlallerine maruz kaldığını vurgulayan Rabeh Al-Mehdi şunları söyledi:

“Kadınlar tarafsız kalarak, politik ve sosyal gruplar arasında köprü kurabileceklerine inanıyor, barış sürecinde kadınların rolünü güçlendirmek için uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç var. Birleşmiş Milletler'in 1325 sayılı kararının uygulanması gerekiyor. Kadınların barış müzakerelerine etkin bir şekilde katılmalarını sağlamak gerekmektedir.”

Son olarak, Sudan’daki kadın hareketinin geleceğine dair iyimser olduğunu dile getiren Rabeh Al-Mehdi, Sudanlı kadınların mücadele azmi ve değişim gücüne sahip olduklarını söyledi. Kadınların güçlendirilmesinin yalnızca bir hak meselesi olmadığına dikkat çeken Rabeh Al-Mehdi, aynı zamanda Sudan’ın istikrarı ve kalkınması için temel bir gereklilik olduğunu belirtti.