Sudan’daki çatışmaları anlattı: Kadın bedeni savaş alanına dönüştürülemez!

Sudan’da kadınlar ve kız çocukları, savaş ve toplumsal baskılar nedeniyle şiddetin birçok türüne maruz kalırken, Avukat Şeyma Tac El-Sir, “Kadınların bedeni savaş alanına dönüştürülemez” diyerek yaşananlara tepki gösterdi.

SALMA AL-RAŞİD

Sudan- Sudan’da devam eden çatışmalar, kadınlar ve kız çocuklarını hem doğrudan şiddetin hem de artan gıda güvensizliği ve toplumsal baskıların etkisi altında bırakıyor. BM Kadın Birimi, ülkedeki durumu bir “cinsiyet acil durumu” olarak tanımlarken, Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm kampanyası kapsamında ajansımıza konuşan Avukat Şeyma Tac El-Sir, BM başta olmak üzere tüm ulusal kuruluşları Sudan'da kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü şiddeti durdurmak için çalışmaya çağırdı.

Şiddet çatışma bölgeleriyle sınırlı değil

Şeyma Tac El-Sir, 2003’te başlayan Darfur çatışmasında kadınların ve kız çocuklarının cinsel, ekonomik, sosyal ve siyasi şiddetin her türüne maruz kaldığını belirterek, bu şiddetin çatışma bölgeleriyle sınırlı kalmayıp mülteci kamplarında da sürdüğünü vurguladı. Savaşın son yıllarında çatışmanın başkent Hartum’a taşındığını ifade eden Şeyma Tac El-Sir, Hızlı Destek Güçleri (RSF) ve Sudan ordusunun yargısız infaz, tecavüz, cinsel taciz, keyfi tutuklama ve zorla kaybetme gibi çeşitli ihlallerde bulunduğunu açıkladı.

‘Kadınlar ve kız çocuklarına tecavüz edildi’

RSF'nin çeşitli Sudan şehirlerindeki evlere yağma amacıyla baskın düzenlemesinin ardından çok sayıda kadın ve kız çocuğuna tecavüz edildiğini dile getiren Şeyma Tac El-Sir, "Sudan ordusunun kontrolündeki bölgelerde ise güvenlik güçleri kadınlara ve kız çocuklarına karşı farklı şiddet biçimleri uygularken, şehirlerden ayrılamayan kadınlara da suçlamalar yöneltildi. Ekonomik zorluklar, hareket kısıtlılığı ve taşınması zor çocuklar ile yaşlılar yüzünden göç edemeyen kadınlar, RSF ile iş birliği yapmakla suçlandı” ifadelerinde bulundu.

“Kadınların bedeni savaş alanına dönüştürülemez” diyen Şeyma Tac El-Sir, Hartum ve El Faşer’deki çatışmaların ardından halkın göçe zorlandığını söyledi. Şeyma Tac El-Sir, “Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik saldırılar ve tecavüzler, toplumsal damgalanma korkusu ile birleşerek, nesiller boyu süren bir etkide evlerinden toplu ve bireysel göçlere yol açtı. Bu zorunlu göç, birçok Sudanlı ailenin geçim kaynaklarını ellerinden aldı” dedi.

‘Gözaltı merkezlerinde işkence ve tecavüz yaşanıyor’

Keyfi tutuklamalarla birlikte yaşanan hukuki şiddeti anlatan Şeyma Tac El-Sir, "Birçok kadın ve kız çocuğu, çatışmanın her iki tarafı tarafından da tutuklanma tehlikesiyle karşı karşıya. Birçok kadın, Hızlı Destek Güçleri tarafından Sudan ordusuna koordinat sağlamakla suçlanıyor ve Sudan ordusu da onları Hızlı Destek Güçleri ile iş birliği yapmakla suçluyor. Kadınlar ve kız çocukları güvenli alanlar aramak için hareket ederken, Sudan ordusu mensupları tarafından cinsel tacize maruz kalıyorlar. Gözaltındakiler, gözaltı merkezlerinde işkenceye ve cinsel şiddete maruz kalıyor ve hareket özgürlüklerinden mahrum bırakılıyorlar" şeklinde konuştu.

‘Şiddet ve tecavüz vakaları belgelendi’

Sudanlı ailelerin çoğunun tecavüz korkusuyla çocuk yaşta evlilik ve reşit olmayanların zorla evlendirilmesine başvurduğunu dile getiren Şeyma Tac El-Sir, “Bazı izleme raporları, Hartum savaşı sırasında ordu mensupları tarafından kadınlara yönelik cinsel şiddet vakalarını belgeledi. Bunlar arasında Omdurman’da gerçekleşen birkaç zorla evlilik vakası ve Kampala’daki mülteci kamplarında gerçekleşen bazı zorla evlilik vakaları da yer alıyor” dedi.

Şeyma Tac El-Sir, birçok Sudanlı ailenin tecavüze uğrayan kız çocuklarına ve kadınlara çeşitli şekillerde şiddet uyguladığını belirtti. Şeyma Tac El-Sir, sözlerinin devamında, “Bu kadınların serbestçe hareket etmeleri engellendi ve tecavüz sonrası gerekli sağlık hizmetlerine, doğum kayıtlarına ve eğitim imkanlarına erişimleri sağlanamadı. Ayrıca, ailevi ve toplumsal baskılar nedeniyle bazı kadınlar intihara sürüklendi. İzleme raporları, annesiyle birlikte beş yaşında bir çocuğun, annesinin yanında üç ay boyunca yakıcı madde ile işkenceye maruz kaldığını da ortaya koydu” diye belirtti.