Sudan’da iç savaşın iki yılı geride kaldı: Kadın bedeni araç olarak kullanılıyor
Sudan’daki iç savaşta kadın bedeninin savaş aracı olarak kullanıldığını belirten Anna Motivani, “Bu şiddet yalnızca fiziksel değil, kadınların kimliklerine, onurlarına ve varlıklarına yönelik bir yok etme aracı olarak kullanılıyor” dedi.

MERVAT ABDEL QADER
Sudan- Sudan’ın başkenti Hartum’da Sudan ordusu ile Hızlı Destek Güçleri (RSF) arasında 15 Nisan 2023’te başlayan çatışmaların üzerinden iki yıl geçti. Zamanla birçok Sudan eyaletine yayılan bu iç savaş, ülkede büyük bir insani krize yol açtı.
11 Milyondan fazla insan yerinden edildi
Çatışmalardan en çok etkilenen kesimlerin başında ise kadınlar geliyor. Kadınlar, yerinden edilme, evsizlik, açlık, cinsel şiddet gibi ağır insani hak ihlalleriyle karşı karşıya kalıyor. Bu süreçte pek çok kadın hem fiziksel hem de psikolojik işkenceye maruz kalarak yaşam mücadelesi veriyor. Birleşmiş Milletler (BM) raporlarına göre, bu yıkıcı çatışma sonucunda 11 milyondan fazla kişi ülke içinde yerinden edildi. Komşu ülkelere sığınmak zorunda kalan mülteci sayısı ise 3 milyonu aştı. Bu zorla yerinden edilenlerin yüzde 88’ini kadınlar ve çocuklar oluşturuyor. Bu veri, çatışmanın özellikle savunmasız gruplar üzerindeki yıkıcı etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor.
‘Modern tarihin en ağır insani krizleri yaşanıyor’
BM Kadın Birimi Doğu ve Güney Afrika Bölge Direktörü Anna Motovani, iki yılı aşkın süredir devam eden çatışmanın Sudanlı kadınlar ve kız çocukları üzerindeki yıkıcı etkilerine dikkat çekti. Anna Motovani, 14 milyondan fazla sivilin yerinden edildiği bölgelerdeki bazı kadınlarla doğrudan görüşme fırsatı bulduğunu belirterek, yaşananların modern tarihin en ağır insani krizlerinden biri olduğunu vurguladı.
"Yerinden edilenlerin yarısından fazlası kadın” diyen Anna Motovani, krizin kadınlar üzerindeki orantısız etkisine dikkat çekti.
‘Kadınlar geçim kaynaklarını kaybetti’
Sudanlı kadınların ülke ekonomisinin yeniden canlanmasında önemli ortaklar olduğunu kaydeden Anna Motovani, “Ancak çatışmalar nedeniyle birçok kadın işini, işletmesini ve geçim kaynağını kaybetti. Şimdi ise hem kendilerini hem de çocuklarını etkileyen ciddi bir kıtlıkla karşı karşıyalar. BM’nin verilerine göre; şu anda dünya genelinde 26 milyon insan kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya. Bu kişilerin 18 milyonu ciddi düzeyde gıda güvensizliği yaşıyor ve bunların 14 milyonu çocuklardan oluşuyor. Bu sadece rakam değil, her biri acı çeken, desteğe ihtiyaç duyan bir hayat anlamına geliyor” ifadelerinde bulundu.
‘Belirsizliğin ortasında ayakta kalmaya çalışıyorlar’
Kadın ve kız çocukların yaşadığı sorunları anlatmaya devam eden Anna Motovani, “Kadınların ve kız çocuklarının yaşadığı acılar, yalnızca çatışmanın kendisinden değil, aynı zamanda gıda dağıtımındaki toplumsal normlar, maddi kaynakların yetersizliği ve sosyal destek eksikliği nedeniyle daha da derinleşiyor. Bu kadınlar aileleri için çalışıyordu, küçük işletmeler yönetiyor, işe gidiyorlardı. Ancak çatışma patlak verdiğinde tüm bunlar çöktü. Evlerini terk etmek, sahip oldukları her şeyi geride bırakmak zorunda kaldılar. Şimdi belirsizliğin ortasında ayakta kalmaya çalışıyorlar. Yerinden edilmiş kadınların kaldığı kamplarda ise durum son derece endişe verici. Temel sağlık hizmetlerine erişim çok kısıtlı ve sanitasyon olanakları yetersiz. Bugün bu kamplarda her 85 aileye sadece 3 hijyen tesisi düşüyor. Bu, kadınların sağlığı ve onuru için büyük bir tehdit anlamına geliyor” şeklinde konuştu.
‘1,2 milyondan fazla hamile kadın tehlikede’
Çatışmalardan en çok etkilenen bölgelerde hastanelerin yaklaşık yüzde 80’inin ya tamamen kapandığını ya da baskılar nedeniyle işlevsiz hale geldiğini dile getiren Anna Motovani, “Bu durum, özellikle hamile kadınlar için felaket niteliğinde. Hayati önem taşıyan sağlık hizmetlerine ulaşamıyorlar, su, yiyecek ve ilaç bulmak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Anne ölümleri hızla artıyor. Kadınların cinsel ve üreme sağlığı hizmetlerine erişimi neredeyse yok denecek kadar az. Bu yalnızca bireysel değil, kuşaklar boyu sürecek etkiler yaratabilecek bir kriz. Şu anda 1,2 milyondan fazla hamile ve emziren kadın, yetersiz beslenme nedeniyle hem kendi sağlıklarını ve yaşamlarını hem de çocuklarının hayatlarını tehlikeye atacak bir durumla karşı karşıya. Bu kriz kadınlar üzerinden derinleşiyor ve dünyadan acil dayanışma bekliyoruz” sözlerine dikkat çekti.
‘Cinsel suçlar silah olarak kullanılıyor’
Konuşmasının devamında Sudan’da kadınlara yönelik yaşanan cinsel şiddet suçlarına değinen Anna Motovani, konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Sudan’daki iç savaşta cinsel şiddet ve tecavüz, ne yazık ki yalnızca bireysel saldırılar değil, tüm bir halkı aşağılamak, kadınları ve toplumu yok etmek amacıyla bir silah olarak sistematik şekilde kullanılıyor. Birleşmiş Milletler’e ulaşan raporlar, tecavüz, toplu tecavüz ve faillerin elinde maruz kalınan diğer cinsel şiddet biçimlerinin ardından temel hizmetlere yönelik başvurularda yüzde 288 oranında bir artış olduğunu gösteriyor. Bu, yaşananların boyutunu gözler önüne seriyor. Ancak bildiğimizden çok daha fazlası yaşanıyor. Pek çok kadın, maruz kaldıkları şiddeti bildirmiyor. Toplumun bunu hâlâ bir utanç olarak görmesi, mağdurlara yüklenen damga, kadınları susturuyor. Hatta birçok durumda, tecavüze uğrayan kadınlar aileleri tarafından bile dışlanıyor, yalnız bırakılıyor. Onlardan utanılıyor. Bu kabul edilemez. Kadın bedenleri adeta savaş alanına dönüşmüş durumda. Bu şiddet yalnızca fiziksel değil, kadınların kimliklerine, onurlarına ve varlıklarına yönelik bir yok etme aracı olarak kullanılıyor. Bu durum, acil müdahale ve küresel dayanışma gerektiren bir insanlık suçudur.”
‘Kadınlar en temel yardımlardan mahrumlar’
Hızlı Destek Güçleri'nin kontrolündeki Darfur'daki kadınlara ulaşamamaktan duyduğu derin üzüntüyü dile getiren Anna Motovani, “Bu kadınlar, gıda kaynaklarından, tıbbi yardımdan ve hatta tecavüz veya cinsel şiddet sonrasında ihtiyaç duyduğu tıbbi bakım hizmetlerinden mahrum bırakılıyor. Ayrıca, hamile kaldıklarında ve çocuklarını güvenli bir şekilde doğurabilmek için temel sağlık hizmetlerine erişimleri yok. Bu kadınlar, hayatta kalmak ve sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için en temel yardımlardan bile yoksun kalmış durumdalar” dedi.
Yerinden edilmiş kamplardaki kadınların adalet ve mahremiyetlerini bu kadar korkunç bir şekilde ihlal eden faillerin hesap vermesini talep ettiklerini belirten Anna Motovani, “Bu kadınlar, korunma talep ediyor, kendilerinin güvende olmasını, çevrelerindeki diğer kadınların aynı acıları yaşamamasını istiyorlar. Ayrıca, yabancı ülkelerin Sudan'ın iç işlerine müdahale etmemesini ve barış müzakerelerinde kendilerinin de yer almasını talep ediyorlar” diyerek sözlerini tamamladı.