Sözcü Nûjiyan Gunay: Ferman asimilasyon politikaları ile devam ediyor

Almanya Êzidî Kadın Meclisi Sözcüsü Nûjiyan Gunay, Êzidî kadınların Şengal ve diasporada geniş çapta örgütlendiklerine ve benzersiz direniş sergilediklerine dikkat çekerek, fermanın asimilasyon olarak devam ettirildiğini söyledi.

RONAHÎ ZERDEŞT

Şengal – KDP ve Irak hükümetinin anlaşması ve ihaneti sonucu 3 Ağustos 2014'te DAİŞ çeteleri Şengal’e saldırdı. DAİŞ saldırısında binlerce Êzidî katledilirken, binlerce kadın kaçırılarak köle pazarlarında satıldı ve binlerce Êzidî de yerlerinden edildi. Ferman sırasında tüm dünya, Êzidîlerin DAİŞ saldırısında insanlık dışı yöntemlerle katledilişini izledi. Ancak Kürdistan özgürlük hareketi savaşçıları ve Rojava Kürdistan güçleri Êzidîleri kurtarmak için Şengal'e giderek uluslararası güçlerin planlarını bozdu. Özgürlük savaşçılarının gelişinin ardından dağlara sığınan Êzidîler de DAİŞ'e karşı mücadeleye ve topraklarının savunulmasına katıldı. DAİŞ saldırılarına Êzidî halkı, Êzidî kadınların öncülüğünde örgütlenirken, öz savunma güçlerini de oluşturmaya başladı. Êzidîler meclislerini, komünlerini, askeri güçlerini oluşturdu.

Êzidî kadınlar, son 10 yıldır Özerk Yönetim çatısı altında Êzidî Kadın Özgürlük Hareketi (TAJÊ) öncülüğünde örgütleniyor. Fermanın üzerinden 10 yıl geçmesine ve fermanın birçok ülke tarafından soykırım olarak kabul edilmesine rağmen, Irak hükümeti fermanı bir soykırım olarak kabul etmezken, Özerk Yönetim’in kurum ve kuruluşlarını da tanımıyor. Son olarak da Êzidî Özgürlük ve Demokrasi Partisi (PADÊ) de kapatılarak, Şengal’in özerkliği ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Ancak son 10 yıldır Êzidî toplumu kadınların öncülüğünde tüm özel savaş politikalarına karşı direnişlerini sürdürüyorlar.

Almanya Êzidî Kadın Meclisi (SMJÊ) Sözcüsü Nûjiyan Gunay, fermanın 10’uncu yıl dönümünde Êzidî halkının yaşadıklarını ve çalışmalarını ajansımıza değerlendirdi.

‘Êzidî kadınlar benzersiz bir direniş yürütüyor’

Sözlerinin başında Êzidîlere yönelik DAİŞ çeteleri tarafından yapılan saldırılarda hayatını kaybedenleri saygı ve minnetle anan Nûjiyan Gunay, fermanın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen henüz adaletin sağlanmadığına dikkat çekerek, “Şengal’in yarasından hala kan akıyor. Yine de Êzidî toplumu, özellikle Êzidî kadınlar hem yurt içinde hem de yurt dışında varlığını ve iradesini kabul ettirmek için benzersiz bir direniş ve mücadele yürütüyor. Fermanın ardından Êzidî toplumu fermana ve DAİŞ çetelerine karşı nasıl bir cevap vereceğini bilmiyordu. Fermanla birlikte Êzidî kadınlara yönelik saldırılar kapsamlı ve acı vericiydi. Êzidî kadınlara yönelik yapılan saldırılar her Kürt kadının kalbinde derin bir yara açtı” şeklinde konuştu.

‘Êzidî toplumu örgütlü değildi’

Ferman öncesinde Şengal'deki Êzidî kadınların iradeli ve örgütlü olmadıkları için bu kadar ağır bir saldırıyla karşı karşıya kaldıklarına dikkat çeken Nûjiyan Gunay, sözlerine şöyle devam etti: “Êzidî toplumu örgütlü değildi ve özellikle Êzidî kadınların iradesi kendisi dışında herkesin elindeydi. Êzidî toplumun iradesi 3 Ağustos 2014'te geri çekilme ve Êzidî toplumunu DAİŞ'in kollarına bırakma kararı alan güçlerin elindeydi. Bu güç Êzidî toplumunu DAİŞ’e sattı. Bugün geri dönmek isteyen bu güçler, ferman saldırıları hiç olmamış gibi kendilerini Şengal’in sahibi olarak görüyorlar. Fermanın üzerinden 10 yıl geçti ve ne Irak hükümeti ne de Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Êzidî toplumundan ve kadınlardan özür dilemedi. Bugün Şengal'in nasıl yeniden hakimiyet altına alınacağı konusunda dünyayla birlikte geniş kapsamlı bir siyasi çalışma yürütüyorlar. 9 Ekim Anlaşması bunlardan birdir. Şengal’e geri dönme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar. Özür dilemek yerine Êzidî toplumunun iradesini boşa çıkarmak istiyorlar."

Diasporadaki kadınlar Êzidî Kadın Meclisi’nde örgütleniyor

Êzidî kadınların, Êzidî Kadın Özgürlük Hareketi (TAJÊ) çatısı altında yurt içinde ve dışında örgütlülüğünü genişlettiğini kaydeden Nûjiyan Gunay, “Êzidî kadınlar tüm saldırıları TAJÊ aracılığıyla karşılık veriyorlar. Ayrıca yurtdışındaki Êzidî kadınlar, Êzidî Kadın Meclisi çatısı altında kadın kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerini büyütüyorlar. Êzidî Kadın Meclisi çatısı altında Êzidî kadınlar, diasporada hem örgütlendiler hem meclislerini kurdular hem de komünlerini kurdu. Êzidî kadınlar farklı kurum ve kuruluşlarla da diplomatik çalışmalarını yürüttüler. İnsan hakları örgütleriyle, söz sahibi kadınlarla çalışıyor ve ilişkilerimizi güçlendiriyoruz. Bu temelde bu fermana nasıl cevap verebileceklerini, adaleti hangi esas ve yöntemle nasıl yapabileceklerini ve fermanı gerçekleştirenlerin nasıl yargılanacağı üzerinden çaba ve imkânlarını kullanıyorlar” dedi. 

‘İstediğimiz gibi cevap verdiğimizi söyleyemeyiz’

Çalışma ve faaliyetlerin ilk günden bugüne bu esaslar üzerinden yürütüldüğünü kaydeden Nûjiyan Gunay, “İstenildiği gibi cevap verdiğimizi söyleyemeyiz. Her ne kadar diasporada kendi hareketimizi kurmuş olsak da özellikle Kuzey Kürdistan’daki Êzidîlerin birçoğu 50-60 yıldır Almanya'da yaşıyor ve hareket sayesinde kendilerini örgütlemiş durumdalar. Êzidî kadınlar fermana meydan okuyabilecek ve cevap verebilecek şekilde kendilerini örgütleyememişlerdi. Bu dönemde böylesi bir fermanın uygulanacağı aklımıza gelmemişti. 21’inci yüzyılda kadınlar köle pazarlarında nasıl alınıp satılabiliyor? Bu kimsenin aklına gelmezdi. 3 Ağustos'tan sonra sadece Êzidî toplumu değil, insanlık da en kritik ve zor dönemini yaşadı” sözlerine dikkat çekti.

‘Çığlığımızı duyarak bizi soykırımdan kurtardılar’

KDP’nin Şengal’i nasıl DAİŞ’in ellerine teslim ettiğini ve kendilerini kimin kurtardığını hiçbir zaman unutmayacaklarını söyleyen Nûjiyan Gunay, “Özgürlük Hareketi, ulusal sorumlulukla Kürdistan’ın dört bir yanına koşuyor. Êzidî toplumu da Kürt halkının bir parçası olduğu için Şengal’in çağrısına koştular. Çığlığımızı duyarak soykırımdan kurtardılar. Aynı zamanda insanlığın onurunu da kurtardılar. Özgürlük Hareketi’ne her zaman şükran borçluyuz” diye kaydetti.

Ferman öncesi yapılan Amman Konferansı’nın araştırılması çağrısı

Nûjiyan Gunay, Ferman öncesi 1 Haziran 2014’te Amman’da yapılan uluslararası Konferansı hatırlatarak, o konferansta Şengal’e dönükte plan hazırlandığının altını çizerek, şöyle devam etti: “Uluslararası güçlerin planlarının hayata geçmesine Özgürlük Hareketi izin vermedi. Amman Konferansı’nda KDP, Şengal’i sattı. Ferman’dan önce orada bir karar alınmıştı. DAİŞ’in NATO silahları ile güçlendirilerek, Musul ve Şengal’e saldırması ve nasıl teslim edileceği planlandı. Musul’da NATO silahları eğer DAİŞ’in eline geçmeseydi, DAİŞ böyle bir soykırımı yapamazdı. Amman Konferansı’nın içeriğinin soruşturulmasını istiyoruz. Bir araştırma komisyonu kurularak, konferansta ne konuşuldu, nelerin kararı alındı açığa çıkarılmalı. Yine Musul’da yakılarak katledilen 19 Êzidî kadın içinde soruşturma yapılmalı. Yine Şengal’i terk eden peşmerge komutanlarının uluslararası mahkemelerde yargılanmasını istiyoruz. Bunu istemek bizim meşru hakkımızdır. Ayrıca DAİŞ destekçileri yargılanmalıdır. Bu uluslararası bir mahkemede yapılabilir.”

‘DAİŞ’lilerin yargılanması için uluslararası bir mahkeme kurulmalı’

Yurt dışında Ezidi kadınlar, Ezidi Kadın Meclisi Çatısı altında DAİŞ ve DAİŞ'e destek veren güçlerin yargılanması için çalışıyor.

Nûjiyan Gunay, bu konuyla ilgili uluslararası bir mahkeme kurmaya çalıştıklarını açıklayarak şu açıklamalarda bulundu: "Almanya'da çatı örgütü gibi çalışıyoruz.  Ancak Alman hukukuna göre suçlu olduğunu gösteren belgeyi masaya sermeniz gerekiyor. Çoğu zaman bu yasalar bu şeyleri önünü alıyor. Dolayısıyla adaletin sağlanması, suçluların yargılanması, Êzidî kadınların yaralarının sarılması ve aynı zamanda Avrupa için de tehlike olan tehdidin ortadan kaldırılması için, DAİŞ’in yargılanması gerekiyor. DAİŞ’in yargılanması uluslararası mahkeme kurulmazsa eğer uluslararası bir mahkeme kurulmazsa DAİŞ'in yargılanması Avrupa’da zordur, çünkü suçlarını kanıtlamak zor olurdu. Bunun için uluslararası özel bir mahkeme kurulmalı ve hukuka göre yargılanmalıdırlar. Bu konuda karşı çıkanlar var, destekleyenler var. Fermanı kabul etmeyen taraflar Kürdistan bölgesi yönetimi ve Irak'ın kendisidir. Neden kabul etmiyor, Irak Ferman’ı kabul etmişken hem DAİŞ'i hem de Ezidileri korumayanları yargılamalı. Çünkü kendileridirler, Şengal'i korumamışlardır, Şengal'i kendileri DAİŞ'in eline bırakmışlardır, bu bir noktadır. İkinci nokta ise Roma Antlaşması'dır, Irak'ın kendisi Roma Antlaşması'nı imzalamamıştır. Bunun üzerinde siyasi ve diplomatik boyutta çalışıyoruz. Irak'ın bu Ferman’ı bir ferman olarak kabul etmesi, siyasi, toplumsal ve adalet alanında büyük rol oynaması gerekiyor. Kürdistan Bölgesi'nden de adaletin sağlanması isteniyor ve bunun için için tüm gücünü kullanması talep ediliyor. Êzidî toplumunun adalet istemek için Kürdistan Bölgesi'ne gitmesine gerek yok. Elbette Ezidi kadınlar olarak bizden ne istenirse, elimizden ne geliyorsa onu yapacağız. Ferman’ın 10'uncu yılında Güney Kürdistan hükümetinin, Ezidi çocuklarının susuzluktan öldüğü dağlara gidip o kemiklerden özür dilemesi gerekirdi ama bunu yapmadılar."

Yurt dışı çalışmaları

Ezidi Kadın Meclisi Çatısı Sözcüsü Nûjiyan Gunay, Ezidi kadınları olarak yaptıkları çalışmaların Avrupa sınırlarında tanındığını ve kabul edildiğini belirterek, şunları söyledi: "Bugünlerde uluslararası toplumda da yaygınlaşıyor. Bilindiği gibi Birinci Ezidi Kadın Konferansı Avrupa Parlamentosu'nda yapıldı. O dönemde TAJÊ ve YJŞ konferansa davet edilmişti. O günden bugüne ilişkiler genişledi ve TAJÊ hakkında daha fazla bilgi edinme isteği oluştu. Ezidi Kadın Meclisi Çatısı’nın ve TAJÊ’nin çalışmaları ve faaliyetleri hakkında daha fazla bilgi edinme isteği arttı. Onlar genelde şu soruları soruyorlar; 10 yıl içinde Avrupa sınırları içerisinde, özellikle de Almanya'da Feman’ı kabul ettirecek öncü bir rol oynamayı nasıl başardınız?

Ezidi toplumu, özellikle de Ezidi kadınları, toplumlarında öncü rol oynuyor, bu seviyeye ulaştılar. Bu sorular her zaman sorulur. Bu kesinlikle gurur vericidir. Ama bazen yetmiyor, yük ağır, devletlerin ülkemiz üzerindeki planları kapsamlı. Geç kaldık, daha fazla çalışma yapılmalı, hızla çalışmalarımızı genişletmeli ve toplumumuza, hareketimize, ülkemize yapılan soykırıma cevap vermek için, Ferman’a cevap vermek için çalışmalıyız. Yani Şengal ile sınırlı kalmamalı, işgalcilerin ilk hedefinin Şengal olduğu doğru ama genişletilmesi gerekiyor, ondan sonra Rojava var. Güney Türkiye tarafından işgal edilmiştir. Şu anda Güney'deki gerçekliğimiz, Güney'in işgal edildiği, Türkiye'nin Güney'i kendi parçası olarak görüp öyle tanıttığıdır. Şengal’i satan güçler, partiler ve yetkililer bugün Güney'i satıyor, Türkiye'ye satıyorlar. Türkiye’nin önünü açtılar. Güney toplumu, özellikle de kadınlar için büyük bir tehdittir. Bu durum insanın canını acıtıyor çünkü halkımız, ülkemiz ve toplumumuzdur."

DAİŞ'in yargılanmasında TAJÊ’nin rolü

Nûjiyan Gunay, DAİŞ'in yargılanmasında ve adaletin tesis edilmesi konusunda TAJÊ’nin uluslararası düzeyde rolünü oynayabileceğini ifade ederek şöyle devam etti: "Çünkü Şengal’dedir, Ferman’ı kendisi görmüştür, belgeler onun elindedir. Bunun için de asli rolünü oynayabilir ve bizler de Kadın Meclisi olarak her zaman yanındayız. TAJÊ ile uluslararası toplum arasında aracı olma rolümüzü oynamaya devam edeceğiz. Avrupa Parlamentosu'nda Ezidi kadın meclisi konferansının yapıldığı günden bugüne kadar çalışmalar genişliyor. Bir hafta önce kadın haklarıyla ilgili bir konferansı yapılmış, zoom üzerinden TAJÊ’yede davetiye gönderilmiş, biz de Kadın Meclisi çatısı olarak davet edilmiştik. O konferansta TAJÊ ile iletişim kurmaya ve TAJÊ ile çalışma yapmaya ne kadar hazır oldukları ortaya çıktı. Ancak TAJÊ’nin Irak bölgesinde bir avukat aracılığıyla resmi çalışmanın yolunu bulması gerekiyor.  Sonuçta TAJĘ'nin yürüttüğü iş ve faaliyetler toplumun hizmetinedir. Ezidi kadınların hizmetindedir, sadece Ezidi kadınların değil, diğer toplumların kadınlarının da hizmetindedir. Bu çok önemli bir nokta, bunun için TAJÊ’nin hem uluslararası düzeyde hem de Irak tarafından kabul edilmesi gerekiyor. O yüzden TAJÊ’nin resmiyette tanınması için daha çok çalışması gerekiyor, resmileşirse girerse daha da genişleyecektir."

‘Ülkelerin soykırımı tanıması kağıt üzerinde kaldı’

Almanya başta olmak üzere birçok ülkenin soykırımı tanıdığını, fakat somut adım atmadığını hatırlatan Nûjiyan Gunay, konuyu şu sözlerle değerlendirdi:

“Birçok ülke soykırımı kabul etti. Bunlardan biri de Almanya. Fakat bu ülkelerin kabulü sadece kâğıt üzerinde. Soykırım tanındı ama uygulama tam tersidir. Almanya soykırımı tanıdı fakat Şengal’e karşı yapılan 9 Ekim Anlaşması’nı da onaylıyor. Şengal’i satma anlaşmasını yapanların yanında oldular. Özerk Yönetim, Şengal halkı, TAJÊ’nin yanında olmadılar. Êzidî toplumu kendi iradesi ile hareket edebilmelidir. Biz uluslararası arenada her zaman gündeme getiriyoruz. Çok az sayıda DAİŞ’li yargılandı. Bir elin parmağını geçmez. Bizim odaklandığımız çalışma DAİŞ’lileri yargılayacak uluslararası bir mahkemenin kurulmasıdır. Şengal’e dair kararı Şengal halkı verecektir. Özerk Yönetim’in yer almadığı hiçbir anlaşma uygulanamaz. Sorun da çözülemez. Öte yandan Şengal’in hava üstünü Tür devletinin saldırılarını engellemek için kapatmaları gerekiyor. Şengal’e ilişkin uluslararası bir konferans planlıyoruz. Şengal’in inşasını kapsayacak bir konferans olacak.”

‘İnancına, kimliğine bağlı Êzidîler topraklarını terk etmemeli’

Nûjiyan Gunay, Êzidî toplumuna ilişkin soykırım saldırılarından birinin de yerinden ederek, Avrupa’ya göçün önünün açılması olduğunu söyleyerek, "Aslında Êzidî toplumuna yönelik bilmemiz gereken bir tehdit daha var. Bu planlardan biri de Êzidîlerin topraklarından sürülmesidir. Êzidî toplumuna karşı olan güçler, Êzidî toplumunun kendi topraklarında, bulundukları yerde ve bölgede kolay kolay yok edilemeyeceğini çok iyi anlamış, sökülen bir ağaç gibi Êzidî toplumunu topraklarından koparıp dünyanın her yerine yaymak istemektedirler. Aslında Êzidîlerin dünya geneline göçü ile kültürü eriyor, kimliği eriyor, dili eriyor, dini eriyor.  Bizler Avrupa'da yaşayan dördüncü kuşak olarak bu gerçeğin tanığıyız. Dünyanın her yerinde Êzidî toplumu zulme uğramaktadır. Avrupa'daki Êzidîlerin fiziki olarak katledilmediğini ancak beyinlerinin yıkanıp katledildiğini söyleyebiliriz. 11 binden fazla genç kadın ve erkek toplumundan ve inancından uzaklaştı. Kültürüne, inancına ve kimliğine bağlı olan Êzidîler topraklarını terk etmemeliler. Êzidî halkımızın odaklanması gereken tek şey Şengal’in inşası ve gençlerin yurt dışına göçünü engellemek olmalı” dedi.

‘Her türlü işgal saldırısına ulusal birlikle karşılık verebiliriz’

Almanya Êzidî Kadın Meclisi Sözcüsü Nûjiyan Gunay sözlerini ulusal birliğin sağlanması yönündeki ümidini, “Kürdistan’a yönelik her türlü işgal, saldırı planlarına ulusal birlikle karşılık verebiliriz” sözleri ile dile getirdi.