SKM Üyesi Nur Pektaş: Rojava kadınların kanıyla inşa edildi, sahiplenmeliyiz

SKM Genel Meclis Üyesi Senem Nur Pektaş, “İşgalci savaşlara karşı kadınları özgürlük mücadelesine çağıran bir hatta ihtiyacımız var. Rojava, kadınların kanıyla, canıyla inşa edildi. Rojava'yı sahiplenmeliyiz” dedi.

AXÎN BAHAR

İstanbul- Türk devletinin desteklediği Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) ve farklı çeteler, 27 Kasım’da Halep’e girdi. Çeteler, Suriye ordusunun çekilmesi üzerine Hama’yı, Humus’u ve 8 Aralık sabah saatlerinde de başkent Şam’ı ele geçirdi.

Türkiye destekli çeteler, Kuzey ve Doğu Suriye’ye bağlı Minbic'e yönelik saldırıları aralıksız devam ediyor.

Sosyalist Kadın Meclisi (SKM) Genel Meclis Üyesi Senem Nur Pektaş, Suriye’de yaşananlara dair değerlendirmelerde bulundu.

‘Demokratik yaşamı ortadan kaldırmak istiyorlar’

Saldırılarda Türkiye’nin rolüne dikkat çeken Nur Pektaş, Türkiye’nin bölgesel olarak genişlemek ve kendi planlarını devreye koymak için harekete geçtiğini ifade etti. Nur Pektaş, “Cihatçı çeteleri bu amaçla destekliyorlar. Bizzat onlarla iç içe savaşıyorlar. Bu yolla aynı zamanda Suriye’de ana aktörlerden biri haline gelmek, karasal olarak da burada kendini var etmek, Rojava’ya dönük tasfiye saldırılarını içeriden yürütmek istiyorlar. Rojava’daki devrimi, halkçı, demokratik yaşamı, tümden ortadan kaldırmak istiyorlar. Çünkü Rojava’nın varlığını Bakûr için de tehdit unsuru olarak görüyorlar” dedi.

‘Türkiye, bölgesel genişleme hamlelerine rıza üretmeye çalışıyor’

Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarda Türkiye’nin çetelere güç verdiğini söyleyen Nur Pektaş,

“Türk devleti Astana sürecinden beridir HTŞ-ÖSO’nun garantörü konumunda. Bölgede onların hamiliğini yaparak söz sahibi olmak istiyor, bu iş birliğini de her gün daha da derinleştiriyor. Adımlarını çetelerin ezilmeyeceği, kalıcılaşacağı biçimde atıyor. Halep saldırısı ekseninde elbet ki Türk devleti yalnızca askeri ya da uluslararası diplomatik hamleler yapmıyor. Türkiye cephesinde Türk emekçi halkları arasında ırkçılık ve Kürt düşmanlığını da yükseltiyor, Türkçü -Turancı akımları öne çıkarıyor. Tüm bu bölgesel genişleme hamlelerine rıza üretmeye çalışıyor. Türkiye ve Bakûr cephesinde gelişen, ‘normalleşme’ adını verdikleri ama esasen Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etme amacı güttükleri bu süreci de Suriye’deki saldırılarla eş zamanlı olarak yürütüyor. Bir yandan barış adı altında Kürtlere ‘tasfiye olun’ diyor, kabul edilmediğinde ise kayyım atıyor, İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde derinleştirilen tecrit ile el yükseltiyor” diye belirtti.

AKP iktidarının kendi çıkarları için cihatçı çetelerle iş birliği yapmaktan çekinmediğini vurgulayan Nur Pektaş, HTŞ’nin “muhalif” olarak görülmesini de eleştirdi.

‘HTŞ’nin IŞİD artığı olduğunu unutturmak istiyorlar’

Nur Pektaş, konuşmasına şöyle devam etti: “HTŞ, El-Kaide ve IŞİD gibi tecavüzcü, katliamcı örgütler olarak biliniyor. Geçtiğimiz yıllarda bu cihatçı çetelere karşı hem bölgede hem de enternasyonal olarak geniş bir mücadele verildi. Bu nedenle şimdi HTŞ’yi yeni bir ambalajla, IŞİD artığı olduğunu unutturacak biçimde sunmaya çalışıyorlar. Medyanın da bunda payı oldukça büyük. Despotik, katliamcı Esad rejimine duyulan öfkeden yararlanarak, onu değiştirme isteğinden nemalanmaya çalışarak, HTŞ’yi ‘düzene muhalif’ olarak sunmaya çalışıyorlar. Oysa cihatçılara karşı direniş hafızası çok canlı, Suriye halklarını tekrar karşılarına almak istemiyorlar” ifadelerini kullandı.

‘Rojava Devrimi birleşik mücadeleyi ve sonuçlarını ortaya koyan bir örnek’  

Saldırılarla Rojava Devrimi’nin hedef alındığını belirten Nur Pektaş, başta bölgede yaşayan halklar ve dünya halkları için devrimin önemine vurgu yaptı. Nur Pektaş, “Rojava Devrimi halkların birleşik mücadelesini ve sonuçlarını ortaya koyan bir örnek. Rojava Devrimi bu yönüyle insanlığa umut olurken, aynı zamanda emperyalistler için de bir tehlike arz ediyor; KDP’lileşmeyi, kendi içinde burjuvazisini kurmayı, bölgede İsrail’in, Amerika’nın karakolu olmayı reddettiği ve özgürlükçü çizgisini koruduğu için hedef alınıyor. Barzani ailesine benzer biçimde İsrail’le, Türkiye ile ilişkiler geliştirmediği için bitirilmek isteniyor. Suriye’de dengelerin değiştiği her koşulda halkların yönelebileceği somut bir yön olarak Rojava varlığını koruyor. Bu nedenle yok etmek istiyorlar” dedi.

Kadınlara karşı savaş suçları

Saldırılarda en ağır savaş suçlarının kadın savaşçılara karşı işlendiğini kaydeden Nur Pektaş, dünyanın gözü önünde işlenen savaş suçlarına karşı uluslararası kamuoyunun sessizliğine de tepki gösterdi.

Nur Pektaş, “Bugün Batı emperyalizmi HTŞ’nin bu saldırısını bizzat destekliyor, Türk devleti ile onların desteklenmesi üzerine köklü bir iş birliğine dayanıyor. Bu savaş suçlularını işleyenleri ‘muhalif’ olarak tanıtıyor. Kadınlara dönük saldırılarının üzerini ise sis perdesi ile kapatmaya çalışıyor. Meşruiyetlerini sarsmaması için bunları basınla paylaşmıyorlar, engelliyorlar. Sessizliğin bir nedeni bu perdelemenin kendisi. Yaygın olarak bugünkü tabloda HTŞ’nin kadınları hedef alan yanı bilinmiyor, ya da özel olarak çıkarlar doğrultusunda bilinmemezlikten geliniyor” diye belirtti.

Birleşik mücadele vurgusu

Nur Pektaş, Suriye’de süregelen işgalci savaşın ancak halkların birleşik mücadelesiyle bitirilebileceğini belirterek, “Kadın özgürlük mücadelemiz işgalci rejimlere karşı toplumsal saflaşma yaratma ve işgalci rejimleri iç cepheden sarsmada çok özel bir alan. Bunun en yakın örneğini Jina Amini’nin ardından başlayan halk ayaklanması ile gördük. Kadın özgürlük mücadelesi işgalci rejimlere karşı dinamit görevini üstleniyor. Kadın özgürlükçü çizgisini Suriye iç savaşından Rojava Devrimi’ni yaratmasından gördük. Bu bakımdan kadın örgütleri olarak önümüze büyük görevler düşüyor” ifadelerini kullandı.

Kadın örgütlerinin derhal harekete geçerek, dayanışma içinde olmaları gerektiğini vurgulayan Nur Pektaş, “İşgalci savaşlara karşı kadın devrimi ihtiyacının vurgusunu yapan, kadın kitlelerini işgalci savaşa karşı özgürlük mücadelesine çağıran bir hatta ihtiyacımız var. Rojava kadınların kanıyla, canıyla inşa edildi; kadınlar olarak Rojava'yı özel olarak sahiplenmeli, Türkiye’nin, HTŞ-ÖSO’nun saldırılarına karşı mücadeleyi büyütmeliyiz. Kadın kitleleri arasında da bilinç bulandırmak için yaygınlaştırılmaya çalışılan Türkçü- ırkçı akımlara karşı mücadeleyi büyütmeli, birleşik mücadelenin gereklerini kavratmalıyız” dedi.

‘Türk-Kürt kadınların ortak mücadelesi gündemleştirilmeli’

Nur Pektaş, konuşmasını şöyle tamamladı: “Bu dönemde Türk ve Kürt kadınların ortak mücadelesini gündemleştirmeye, işgalci savaşla yükseltilen ırkçılığı ana gündem olarak ele alarak işlemeye ihtiyaç var. Buradan tüm kadınlara Rojava Kadın Devrimi’ni korumaya, yarattığımız bilinç ve ruhla işgalci savaşlara karşı harekete geçmeye çağırıyoruz.”