'Sincan Kadın Cezaevi’nde hasta tutukluların hayatı riske atılıyor'

DFG Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, Sincan Kadın Cezaevi’nde hasta tutukluların hayatının riske atıldığını ve tutuklulara "casusluk" dayatıldığını belirterek, "Bağımsız heyetler cezaevinde inceleme yapmalı" dedi.

 Haber Merkezi- Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda yürütülen soruşturma kapsamında 3 Mayıs'ta çıkarıldığı mahkemece tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Dicle Müftüoğlu, tutulduğu Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallerini kaleme aldı. Dicle Müftüoğlu, gönderdiği mektupta birçok hasta tutuklunun durumuna dikkat çekerek, cezaevi yönetiminin keyfi uygulamalarını anlattı.

Mezopotamya Ajansı’nda (MA) paylaşılan mektupta, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine her gün bir yenisinin eklendiğini belirten Dicle Müftüoğlu, “Cezaevlerinden yükselen bu hak arayışlarına kör, sağır ve dilsiz kalanlar, bunları yalan ve iftira beyanlar alarak tanımlamaktan vazgeçmeyerek, cezaevi yöneticileri ve personellerine cesaret vermeye devam ediyorlar” dedi.

‘Kendi yönetmeliğini uygulamayan bir anlayışla mücadele ediyoruz’

Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki kimi hak ihlallerini paylaşmak istediğini dile getiren Dicle Müftüoğlu, “Kendi yönetmeliğini uygulamayan, infaz yasasındaki ‘ve’, ‘veya’ bağlaçlarını uygulamada keyfi, tutsakların aleyhine kullanan, hak ihlallerine karşı yaptığımız başvurularda lehe olan kararları ‘şahsi bağlar’ denilerek emsal kabul etmeyen, aleyhte olan kararları emsal olarak gösterip genele uygulayan bir anlayışla mücadele ediyoruz” diye kaydetti.

‘Koşullu salıvermeler engelleniyor’

Tahliyelerin önünde engel olan İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararlarına dikkat çeken Dicle Müftüoğlu, şunları aktardı:

“Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde şu anda 14 politik kadın tutsağın ‘koşullu salıverilmeleri’ İdare Ve Gözlem Kurulu tarafından ertelenmiş, engellenmiştir. İdare ve Gözlem Kurulu’nun tahliyelerini 5 defa ertelemeden sonra, cezanın tamamını infaz edilmiş olarak çıkacaklar. İnfazları fiili olarak yakılmış oluyor. Bu 14 arkadaşımızın içerisinde 30 yıldır tutsak edilen Semir Demirdağ ve Nedime Yaklav da bulunmaktadır. ‘İyi halli olma’ ve ‘eşik puanı geçmedikleri’ gerekçe gösterilerek, bu kurul kararlarında haksız, hukuksuz ve beraatle sonuçlanmış ancak hala devam ediyormuş gibi gösterilen keyfi bir şekilde verilen disiplin cezaları da yer almaktadır.”

‘Tahliyeleri erteleyen yeni kararlar alınıyor’

Tahliyelerin engellendiğini belirten Dicle Müftüoğlu, “Mülakata çıkmayı reddetme, taraflı koğuşta bulunma, pişmanlık göstermeme, iyileştirme planını kabul etmeme, infaz süresinde genel ve kısmi aramalarda ve sayımlarda kurum idaresi ve personelinin çalışmalarını kolaylaştırıcı bir tutum ve davranış göstermeme, iyi hal sistemini ve iyi hal uygulamalarının yükümlülüklerini yerine getirmeyerek sistemi reddettiği gibi birçok gerekçe İdare Ve Gözlem Kurulu dönem değerlendirmesi denilen tahliyelerin ertelendiği, engellendiği kararlarda yerini alıyor. Mülakata çıkan, görüşme yaptıkları arkadaşlarımıza ‘Neden HDP’den Belediye Eş Başkanı oldun’, ‘Seni nasıl ikna ettiler’, ‘Ne tür çalışmalar yürüttün?’, ‘Pişman mısın’, ‘Çıkınca ne yapmayı düşünüyorsun’ gibi sözlü sorular sorularak, fiili mahkeme rolüyle yeni bir yargılama başlatıyorlar. Yine bu mülakatlarda ‘Muhteşem yararlılık’, ‘Bize bilmediğimiz içeriden bilgiler ver’ gibi söylemlerle açık bir şekilde casusluk dayatılıyor” diye ifade etti.

‘Özge Özbek’in hayatı riske atılıyor’

Hasta tutuklu Özge Özbek’e epilepsi ve beyin tümörü tanısı konduğunu, beynindeki tümör sayısının tespit edilmeyecek kadar çok olduğunun doktor tarafından rapora geçildiğini belirten Dicle Müftüoğlu, şunları aktardı:

“Özge Özbek yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle sık aralıklarla şiddetli baş ağrıları ve epilepsi atakları yaşamakta. Ring vb. araçlar bu atakları tetiklemektedir. Hem jandarma hem cezaevi yönetimiyle yapılan yazışmalarda ambulans veya kuruma ait sivil araçlarla hastaneye götürülme talebi ‘üç ayrı doktordan rapor alınması gerekiyor’ beyanı ile reddedilmiştir. Bu üç ayrı doktor raporunu alabilmek için de her hastaneye gidişte ringle gitmesi gerekecektir. Ring yolculuğunun ataklarını ve bu atakların beynindeki tümörlerde nasıl bir etki yarattığı bilinmezken, bu uygulama ile Özbek’in hayatı riske atılıyor. Geçireceği epilepsi ataklarında ring içinde müdahale edecek bir ekibin olmadığı da göz önünde bulundurulduğunda, bu durumun hayati öneme sahip olduğu anlaşılacaktır. Bu yaklaşım tutsakların sağlık ve yaşam hakkının cezaevi yönetimi tarafından nasıl ihlal edildiğini somutlaştırıyor.”

 ‘Yuh yuh şarkısı disiplin cezalarına gerekçe yapıldı’

Tutuklulara sık sık disiplin cezalarının verildiğini, bunun keyfi ve yalan beyanlarla gerekçelendirildiğini ifade eden Dicle Müftüoğlu, disiplin cezalarına ilişkin şunları anlattı:

“Zılgıt, halay çekme, türküler söyleme, bu disiplin cezalarına gerekçe yapılırken, slogan atmadığımız halde slogan attığımız iddia edilerek, günün vardiyası tarafından tutanak tutulup soruşturmanın başlatılması ve disiplin cezası verilmesi sağlanabiliyor. Tam bir işbirliği içindeki infaz hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemesi beyanlarımızı onaylıyor. Örneğin spor salonunda Aşık Mahsuni’nin ‘Yuh Yuh’ şarkısını söyledikleri için ‘devlet büyüklerini aşağılamakla’ arkadaşlarımız hakkında soruşturma başlatabiliyorlar. Yine Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde başlatılan disiplin soruşturmaları, savcılık tarafından iddianameye dönüştürülerek ‘propaganda’ ve ‘örgüt üyeliği’nden yeni dosyalar oluşturulup cezalar veriliyor. Cezaevi idaresi tarafından ‘kalın kapaklıdır, yırtmanız gerekli’ denilerek kapağı yırtılan, tahrip edilen, kitapları kendi imkanları ile tamir eden, diş macununun ve pirinçten yapılan bir karışımla cezaevine yasak eşya koymaktan hem disiplin soruşturması hem de dava dosyası açılan bir arkadaşımıza 1 yıl 8 ay hapis cezası verildi ve bu mizaha konu olabilecek ceza, İstinaf Mahkemesi’nce onandı. Disiplin soruşturmasından ‘cezanın kaldırılmasına karar verilmiştir’ sonucu çıkmasına rağmen, hapis cezası verilmekten kaçınılamamıştır.”

Görme kaybı olan Selver Yıldırım’ın sağlık sorunları derinleşiyor

Cezaevinde düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığına vurgu yapan Dicle Müftüoğlu, “İradesiz ve düşüncesiz bırakmaya çalıştıkları biz politik tutsak kadınların yargılamaları hiç bitmiyor. Cezaevi yönetimi kendisini, hâkim, savcı, polis, istihbarat yerine koyarak suç bulmaya, bulamadıkları yerde üretmeye devam ediyorlar” dedi.

21 yıldır cezaevinde tutulan Selver Yıldırım’ın sağ gözünü tamamen kaybettiğini, sol gözünde ise yüzde 70 görme kaybı olduğunu aktaran Dicle Müftüoğlu, “Ayrıca el ve kollarında kısmi bir işlev kaybı da bulunmakta. Arkadaşımızın sol gözünün görme kaybını önlemesi için ışıktan korunması, güneş gözlüğünü kullanması gerekiyor. Doktor tarafından güneş gözlüğü kullanması gerektiği reçete edildiği halde cezaevi yönetimi bunu kabul etmiyor ve arkadaşımızın yaşadığı sağlık sorununun da derinleşmesine sebep oluyorlar” diye kaydetti.

 ‘Oda değişim talepleri yeni bir cezalandırma yöntemine dönüşüyor’

Sincan Kapalı Cezaevinde oda değişimi taleplerinin de yeni bir cezalandırma yöntemine dönüştüğüne işaret eden Dicle Müftüoğlu, “Oda değişim taleplerimiz karşılanmadığı gibi, bu talebi olan arkadaşlarımıza ‘seni tek başına yen bir koğuşa götürelim’ diyerek, tüm arkadaşlarımızla bağını tamamen kopararak aleni izolasyon teklif ediliyor. 1 buçuk yıldır oda değişimi talebi kabul edilmeyen arkadaşımız Melike Göksu, hiçbir gerekçe sunulmadan ‘uygun görülmediği’ diyerek talebini reddeden cezaevi yönetiminin tutumundan kaynaklı açlık grevine başladı. Grevin 6’ncı gününde hasbelkader gerçekleşen savcı görüşmesinden sonra cezaevi yönetimi tarafından oda değişikliği yapıldı. Ne yazık ki hakkın ve hukukun bu denli ayaklar altına alındığı bir dönemde, böylesi bir basit talebin gerçekleşmesi için açlık grevine girmek zorunda bırakılıyorsunuz” dedi.

‘Bağımsız heyetler incelemeler yapmalı’

Dicle Müftüoğlu mektubun devamında şunları ifade etti: “Egemenlerin muhalifleri ıslah etme adı altında kurdukları zindanlar da tutsaklar iradesiz, hafızasız ve bilinçsiz bırakılmaya çalışılıyor. Bunun için de her türlü hukuksuzluğu dayatmaktan çekinmiyor. Sınırsız yetkilere donatılan cezaevi yöneticilerinin ve personellerin aktörü oldukları bu hak ihlallerinin son bulması adına sivil toplum örgütlerini baroları, kadın örgütleri, inan hakları kurumlarınca oluşturulmuş bağımsız tarafsız heyetleri Sincan Kadın Kapalı cezaevinde incelemeler yapmasını, sorumluların açığa çıkarılarak soruşturulmasını istiyoruz. Cezaevlerinde yaşanan bu hak ihlallerinin son bulması adına hak arayışımıza devam ederken sizlerin de dışarıdaki sesimiz, rengimiz olmanızı istiyoruz. Mücadele ve dayanışma ile.”