Sincan Cezaevi’nden mektup: Özgürlük için mücadeleye çağırıyoruz

Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan tutsaklar gönderdikleri mektupta, “tecridin ağırlaştırılması savaşın derinleştirilmesi demektir” diyerek her kesime mücadele çağrısında bulundu.

Ankara- Sincan1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde bulunan tutuklular, “PKK Lideri Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt soruna siyasi çözüm” başlıklı kampanya ve açlık grevlerine ilişkin kamuoyuna bir mektup kaleme aldılar.

Tutsakların direniş mesajı verdikleri mektupta şu ifadeler yer aldı:

 “Buradan tüm demokratik kamuoyuna ve ailelerimize sesleniyoruz. Hapishanelerde bulunan her hükümlü ve tutukluların anayasa da ve kanunlarda belirtilen çeşitli hakları vardır. Bu yasalara tabi olan ve Türkiye’nin toprakları içerisinde olan İmralı ada hapishanesi de dahildir. Orada tutulan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ve yanında bulunan arkadaşlarımız Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ağır tecrit altında tutularak ne aile ne de avukat görüşleri yapılmamaktadır. Herkese tanınan telefon hakları kendilerine tanınmamaktadır. CPT ve Avrupa Konseyinin defalarca ‘hak ihlali vardır’ denilerek gönderdiği raporlar ortadayken faşist gerici TC hükümeti ağır tecridi kaldırmamış gittikçe derinleştirmiş ve İmralı tecrit sistemini yaratarak tüm topluma yönelik tecrit sistemin yaygınlaştırmıştır.

 ‘Tecrit soykırımın parçası olan bir stratejidir’

Onlarca hasta arkadaşlarımız hapishanelerde yaşamını yitirmiştir, yitirmektedir. Adli Tıp Kurumu’nun ‘cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen binlerce arkadaşımız halen cezaevinde, yine cezası biten onlarca arkadaşımız halen hapiste tutuluyor. Oysa ağırlaştırılmış müebbet cezası almış denetimli serbestliğe tabi tutulan çete liderleri, uyuşturucu baronları, kadın katilleri, tecavüzcüler, Madımak’ta insanları canlı canlı yakanlar, domuz bağları gibi vahşi yöntemlerle insanları katleden hizbulkontralar bırakılıyor ama sadece politik düşünceleri hapiste tutmaya devam ediyorlar. Bu hukuksuzluk değil de nedir? Bu çifte standart değil de nedir? Bu eşitsizlik değil de nedir? Bu hak ihlali değil de nedir? İmralı tecrit sistemi faşist iktidarın geliştirdiği politik bir stratejidir ve genel Kürt soykırımın parçası olan bir stratejidir bu soykırım sistemi her yere yayılmıştır. Son yıllarda yürürlüğe konulan YGC ve S Tipi hapishanelerinin tamamı ile tecritte dayalı sistemsel hapishanelerdir.  İnsan toplumsal bir varlıktır ve dolayısıyla toplum ile vardır.

 ‘Özgürlük mücadeleye çağrı’

Bulunduğumuz hapishanede “Dem dema azadiyê ye”, (Ji Reber Apo rê azadî jî pirsgireka Kurd re çareserî) hamlesinin üzerimize yüklediği sorumluluğun farkında olarak kendimizi güçlü şekilde yüksek moral ve inançla katıyoruz. Hamle çerçevesinde yazdığımız bütün mektuplarımıza el konuluyor ve özellikle Önder Apo’ya ve İmralı’ya değindiğimizde mektuplarımıza el konuluyor. Kısacası Önder Apo’nun isminin geçtiği her mektuba el konuluyor. Devlet ve onun faşist kurumları sadece tecridi uygulamıyor, Önder Apo’nun isminin zikredilmesine dahi engel olmaya çalışarak Önder Apo’yu gündemimizden çıkarmaya çalışmaktadır. İyi bilmelilerdir ki hiçbir güç yeryüzünde (ve başka bir yerde) bize Önder Apo’yu unutturamayacaklardır. Mektuplarımıza el koyanlar, Önder Apo’yu gündemimizden çıkarmaya çalışanlar iyi bilsinler ki yanılıyorlar. Sonuç olarak başta ailelerimiz, halkımız olmak üzere tüm dostlarımızı Önder Apo’nun özgürlüğü için pratik ve politik mücadeleye çağırıyoruz. Her anlamıyla zengin yol yöntemlerle mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Tüm topluma ve dünyaya şunu diyoruz; Önder Apo üzerinde uygulanan tecridin ağırlaştırılması savaşın derinleştirilmesi demektir. Savaşın derinleşmesi ölümlerin derinleşmesi demektir. TC ve faşist rejimi ölümler üzerinden duygu sömürüsü yapmaktadır, ölümlerin sorumlusu yarattıkları politikalardır ancak öyle bir algı yaratıyorlar ki insanlar Kürt halkını ve temsilcilerini sorumlu tutuyor. Halkımız ve onun özgürlük hareketi başlattığı hamle ile bu oyunları bozmuştur.

 Her yerde direnen halkımızı ve yoldaşlarımızı selamlıyoruz. Zafer direnenlerin olmuştur her zaman. Direndik, direneceğiz ve mutlaka kazanacağız an Azadî an Azadî.”