‘Sayın Öcalan’ın mektubu Kandil, Avrupa, Kuzey ve Doğu Suriye’ye ulaştı’
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’dan Kandil, Kuzey ve Doğu Suriye’ye ve Avrupa’ya mektup gittiğini belirterek, “Kendileri de bunu açıkladı, biz de teyit ettik” dedi.
![](https://test.jinhaagency.com/uploads/tr/articles/2025/02/20250217-20250217-2j9a0265-jpg223a03-image-jpga91d0c-image.jpg)
Ankara- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin Genel Merkezi’nde devam eden Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına dair düzenlenen basın toplantısında güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Wan Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanmasına tepki göstererek konuşmasına başlayan Ayşegül Doğan, durumu, “kumpas” olarak nitelendirdi. Wan halkının kayyıma karşı direnişte olduğunu hatırlatan Ayşegül Doğan, “Oyuna, tercihine sahip çıkan ‘seçimim iradem’dir diyen ve bunun için hangi koşullarda olursa olsun kar, kış soğuk, yağmur demeden direnen ama buna rağmen çok sert saldırılara maruz kalan doğrudan kolluk güçlerinin darp ve gözaltı işkencesiyle karşı karşıya kalan, buna rağmen vazgeçmeyen herkesi özel olarak selamlıyoruz” diye belirtti.
‘Sandıkta kazanamadıklarını farklı yollarla ele geçirmeye çalışıyorlar’
DEM Parti’nin Wan’da halkın oyları ile 14 ilçeyi ve kent merkezini kazandığını, hemen ardından buna dönük saldırıların başladığını söyleyen Ayşegül Doğan, "Adeta ele geçirmeye çalıştılar; Van halkının bütün kazanımlarını, yüzbinlerce insanın oyunu ve tercihlerini yok sayarak belli rant odaklarına peşkeş çektiler. Ancak mesele yalnızca bununla sınırlı değil, çünkü kayyım demek şu anlama geliyor: Halkın temsilcisinin yerine bir vali, yani devletin bir temsilcisi getiriliyor ve bununla övünülüyor. Bunun bir darbe olmadığı iddia ediliyor. Ayrıca bunun bölgesel bir mesele olduğu öne sürülerek, 2016’dan bu yana sandıkta kazanamadıklarını farklı yollarla ele geçirmeye çalışıyorlar” sözlerini kullandı.
Halkın direnişi sonrası polisin gözaltı ve işkencesine tepki gösteren Ayşegül Doğan, “Türkiye’nin bir parçası değilmiş gibi bir takım görüntüler ortaya çıktı” diyerek tepkisini dile getirdi. Ayşegül Doğan, "Kent Uzlaşısı"na yönelik saldırılara da dikkat çekerek şöyle konuştu: "Kent Uzlaşısı adı altında yürütülen bir operasyonla, yıllardır söylediğimiz şey adeta ifşa edilmiş oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Kent Uzlaşısı soruşturması kapsamında gözaltılar yaptı, yetinmedi, tutuklamalar gerçekleştirdi. Peki, soruşturma kapsamına alınan Kent Uzlaşısı nedir? Gizli saklı bir şey miydi? Hayır, en iyi sizler biliyorsunuz. Seçim süreci boyunca Kent Uzlaşısı'nı konuştuk, seçimden sonra da ne anlama geldiğini tartıştık.”
‘Ortada bir delil var mı?’
Suça “delil” olarak gösterilen nedenlere dikkat çeken Ayşegül Doğan, şu ifadeleri kullandı: “Bir de illiyet bağı kurmaya çalışıyorlar. Verilen mesaj çok açık: Kürtler siyasi denge unsuru olabilirlermiş. Kent Uzlaşısı formülasyonu da bunun için bulunmuş. Ayrıca örgüt de bunun için açıklama yapmışmış! Kurulan illiyete bakar mısınız? Hukukla bir ilgisi var mı? Ortada bir delil var mı? Ama ne var? Siyasi bir kanaat ve yorum var. Peki, bu siyasi kanaat ve yorumla iş yapan kim? Güya hukukçular! Bu, ırkçılık değil de nedir? Başka bir anlamı olabilir mi bu kadar apaçık yapılan bir ırkçı girişimin? Kürtler kazanmasın, Kürtler seçilmesin, Kürtler konuşmasın, Kürtler hiçbir masada olmasın! Dünyanın hiçbir yerinde, 'aman, herhangi bir masaya Kürtler kendi kazanımları ve birlikte yaşadıkları halkların kazanımları için oturmasın' diye bir kaygı güdülmez.”
‘Süreci siyasi zemine çekecek bir hazırlık var mı?’
Ayşegül Doğan henüz adı konulmayan sürece de dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: “Bakın, devlet iktidarı, son gelişmelerle ilgili olarak, ‘Bunu bir sürece evriltecek kararlılığa sahip midir?’ diye soruluyor. Bu soru, Tekirdağ’dan Şırnak’a kadar her yerde soruluyor. Aynı soru, fakat farklı kesimler tarafından, farklı dillerde dile getiriliyor. Ancak insanlar aynı kaygıları taşıyor, kararlılık görmek istiyorlar. Niyetin ne olduğunu, sürecin sahiciliğini görmek istiyorlar. Yaşadıkları güvensizliğin telafi edilmesini bekliyorlar. Yine “Süreci hukuki ve siyasi zemine çekecek bir hazırlık var mı’ diye soruyorlar.
Sayın Öcalan’ın aylar önce gönderdiği bir mesajdı. Daha sonra bunun çeşitli şekillerde genişletilmiş hâline ilişkin mesajlar da geldi. Eğer bir demokratik siyaset hazırlığı varsa, o halde demokratik siyaset alanı neden bu kadar kuşatılıyor? ‘Operasyonlarla, yargı kumpaslarıyla ve kendinden olmayan herkese yargı eliyle bir tehdit, bir şantaj yaparak nasıl olacak?’ diye bize soruluyor.
Özgür çalışma koşulları oluşturulmadan, Sayın Öcalan bu tartışmalara nasıl bir katkı sunabilir?’ diye soranlara, ilgili bakanlıkların ve yetkililerin cevap vermesi gerekiyor. Bu tartışma sanki ülkede yokmuş gibi, bu ülkenin bakanlarını, yetkililerini ya da yöneticilerini ilgilendirmeyen bir konuymuş gibi davranmak ve bunu sürdürmek imkânsız."
Ayşegül Doğan, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmenin ardından Kandil’e mektup gönderilip gönderilmediğine dair tartışmalara açıklık getirdi. Ayşgegül Doğan, şunları söyledi: “Bu konuda doğrudan bilgi vermek isterim. Evet, Sayın Öcalan’ın mektubu Kandil’e, Avrupa’ya ve Kuzey ve Doğu Suriye’deki ilgili yetkililere ulaştı. Kendileri de bunu açıkladı, biz de teyit ettik. Mektup, Kandil’de KCK’li yetkililere, Kuzey ve Doğu Suriye’de SDG’li yetkililere ve Avrupa’da KCDK-E ile KNK’ye ulaştırıldı. Ayrıca, DEM Parti İmralı Heyeti dışında İmralı’da herhangi bir temasımızın olmadığının bilinmesini istiyoruz.”