Rûken Ehmed: Türk devletinin hedefi Rojava Devrimi’ni yok etmektir

TEV-DEM Eşbaşkanı Rûken Ehmed, Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’de halkın hizmet aldığı yerleri vurduğuna dikkat çekerek, “Türk devletinin hedefi Rojava Devrimi’ni yok etmektir. Halkımız büyük bir güçle saldırıları geri püskürtecektir” dedi.

RONAHÎ NÛDA

Qamişlo- Türk devleti, 4 Ekim'de Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırılarda bölgenin alt yapısına büyük zararlar vermişti. 23 Aralık’ta başlattığı saldırılarda da yine petrol, elektrik, matbaa, hastaneler, kontrol noktaları, pamuk, zeytin fabrikaları gibi halka hizmet eden çok sayıda tesisi hedef aldı. Saldırılara karşı öfke duyan halk, her gün alanlara çıkarak protesto eylemleri gerçekleştiriyor.

‘Amaç halkı göç ettirmek, çaresiz bırakmak’

Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) Eşbaşkanı Rûken Ehmed, saldırıları ve halkın saldırılara karşı direnişini ajansımıza değerlendirdi. Saldırılarda hayatını kaybedenleri anarak yakınlarına ve Kürt halkına başsağlığı dileyen Rûken Ehmed, yaralılara da acil şifalar diledi. Türk devletinin daha önce de Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef aldığına işaret eden Rûken Ehmed, “Son saldırılarda bölgenin altyapısı hedef alındı. Halkımız hedef alınan alt yapı merkezlerini en az zararla yeniden oluşturdu. Gerçekleştirilen ilk saldırı, halkı göç ettirmek, çaresiz bırakmak ve Özerk Yönetime karşı halkı ayağa kaldırmak amaçlıydı. Halklar şehitlerine sahip çıktı ve vurulan kurumları tekrardan hizmete koymak için çalıştı” dedi.

‘Vurulan yerler halkın yönettiği yerlerdi’

Halkın direnişine ve iradesine tahammülü olmayan Türk devletinin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırılarını tekrarladığını vurgulayan Rûken Ehmed, “İnsanlığın en büyük ayıbı olarak toplumun sağlık hizmetlerini ve alt yapıyı hedef aldı. Özerk Yönetim'in halk için açtığı diyaliz merkezi vuruldu. Vurulan yerler halkın yönettiği yerlerdi” dedi. Rûken Ehmed, Türk devletinin özgürlük savaşçılarına karşı başarısız olduğunu ve bu yenilgiyi kapatmak için Kuzey ve Doğu Suriye'ye saldırdığını belirterek, şunları söyledi:

"Türk devleti özgürlük savaşçılarına karşı başarısız oldu. Bu başarısızlıkları saklandı. Kuzey ve Doğu Suriye'ye saldırdı. Asker ailelerine biz onlardan intikam alıyoruz diyorlar, bunun üzerine bize saldırıyorlar. Bu saldırılar sonrasında halkımızın gösterdiği direniş, tutum ve toplanıp hedef alınan yerlerde nöbetler tutması, çadırlar açması bu saldırıları boşa çıkartmıştır."

‘Saldırılar kadın ve halk devrimine karşı hoşgörüsüzlüğü ortaya koydu’

Kuzey ve Doğu Suriye devriminin bir kadın devrimi olduğuna vurgu yapan Rûken Ehmed, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Son dönemde kadınlara saldıran zihniyete karşı, cinayetlere, göçe, uyuşturucuya karşı mücadele eden kadınlar özel savaş politikalarını boşa çıkarttı. 13 yıldan sonra tekrardan kadınlar kendi sistemini oluşturuyor. Özellikle son dönemde Toplumsal Sözleşme ile birlikte, devrim içinde halkların ve kadınların rolü ne olacağı, halkların eşitliği konusunda nasıl bir duruş sergileyeceği, göç karşısında nasıl bir tutum alınacağı konusunda toplumsal bir fikir birliği ortaya çıktı. Önder Apo'nun kadınlar için birçok çalışma yapması ve onları toplumun öncüsü haline getirmesinden kaynaklı kadınlar da Önder Apo'nun fiziksel özgürlüğü için rol oynamaya karar verdi. Dolayısıyla Türk devleti bu saldırıyla kadın ve halk devrimine karşı hoşgörüsüzlüğünü ortaya koydu. Kadın emeğine sahip çıkmak adına bu saldırılara boyun eğmeyeceğiz ve geri adım atmayacağız.

‘2018’den bu yana sivillere yönelik saldırılar durdurulmadı’

Saldırılarda yurttaşların hedef alındığına dikkati çeken Rûken Ehmed, şunları ifade etti: "Türk devleti devrimin başlangıcında Ceşil Hûr, Cebhet El-Nûsra, DAIŞ gibi örgütler ile bu halkı hedef aldı.  2018 yılından bugüne kadar Türk devletinin sivillere yönelik saldırıları durdurulmadı. Özerk Yönetim, Savunma Güçleri, Komün, Kongra Star ve daha pek çok kurumun önde gelen isimleri hedef alındı. Şu anda bile toplumu korkutmak istiyor. Türk devleti nasıl ki 90’lı yıllarda halkı korkutuyordu, göç ettiriyordu, koruculaştırmaya çalışıyordu ve hapishanelerde işkence yapıyordu; bunları bugün Kuzey ve Doğu Suriye’de yapmak istiyor. Bugün insanların çalıştığı bulgur, zeytin, un, mercimek gibi fabrikaları hedef aldılar. Neden hedef aldılar? Çünkü özgürlük hareketinin temelini toplum oluşturur. Kendi başının çaresine bakamayan, katliama açık bir toplum, Erdoğan önderliğindeki Türk devletinin faşizmiyle toplumu yok etmek ve iradesiz bırakmak istiyorlar, halkı geleceksiz bırakarak göç ettirmek istiyorlar. Tarihte şöyle bir söz vardır: 'Göç ölümün kardeşidir'. Bir topluluk göç edip topraklarından uzaklaştığında ölüm olur adeta. Göç her zaman irade ve özgüveni kırar. İnsanlar kendi topraklarında kimliklerini tanıyabiliyorlar. Son saldırılarda ve daha önceki saldırılarda da, halkımız özellikle de kadın ve gençler en üst düzeyde ülkelerine sahip çıktı.”

‘Toplumsal Sözleşme ses getirdi’

Özerk Yönetimin kabul ettiği Toplumsal Sözleşmeyi değerlendiren Rûken Ehmed, şunları aktardı:

"Toplumsal Sözleşme, Ortadoğu'da ve dünyada yankı buldu. Toplumsal Sözleşme ile ulus devletin ne ifade ettiği ortaya çıkmış oldu aslında. Ulus devletlerin dili, bayrağı, rengi ve politikası tektir ama Toplumsal Sözleşme ve Özerk Yönetim tüm renkleri içinde barındırır. Anlaşmada bütün yapıların kendi aralarında örgütlenme, anadillerinde eğitim alma hakkı olduğu gibi herkesin Özerk yönetim sisteminde komün, mecliste yer alma hakkı vardır. Okullarda Süryanice, Arapça ve Kürtçe öğretiliyor. Bu durum Kuzey ve Doğu Suriye'deki yapıları ve aynı zamanda Suriye yapısını da etkiliyor. Mesela birkaç aydır Şam hükümeti tarafından kuşatılan Siweda, çağrı yapıyor ve ‘biz de Özerk Yönetime katılmalıyız’ diyor. Eşbaşkanlık modeliyle inşa edilen kurullar, sağlık ve hizmet sistemleri kadınlardan ve gençliğe kadar önemli bir model oldu.”

‘Ulus devletler otoritelerini korumak için toplumla savaş halinde’

Bu modelin Ortadoğu'nun tamamına yayılabilmesi için büyük bir mücadeleye ihtiyaç olduğuna vurgu yapan Rûken Ehmed, “Çünkü otoriter sistemler modelimizi ‘ölüm’ olarak görüyor. Bu toplumsal sistem uygulanırsa devletler ortadan kalkacak, diktatör devletleri otoritelerini kaybedecektir. Bugün savaş hükümetle halk arasındadır. Toplum özgürlük, varoluş ve mücadele çağrısında bulunurken ulus devletler otoritelerini korumak için toplumla savaş halindedir. Toplumsal Sözleşme çok önemli bir dönemde yapıldı ki bu süreçte MSD’nin kongresin dede çok önemli kararlar alındı” dedi.

'Garantör devletlerin sessizliği insanlık suçuna ortak olduklarını göstermekte’

Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılara ilişkin sessizliğine tepki gösteren Rûken Ehmed, “Erdoğan liderliğindeki Türk devleti bir yandan Kuzey ve Doğu Suriye'ye saldırırken, bölgenin çocuklarını, kadınlarını, yurttaşlarını ve alt yapısını tanımazken bir yandan da Hamas ile İsrail arasında yürütülen savaş için dünyaya sesleniyor ve altyapıya, sivillere saldırmanın insanlık dışı olduğunu söylüyor! Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’deki hastanelerin, servislerin ve binalara yönelik saldırılarına karşı büyük bir sessizlik oluştu. Dünya bu saldırılara karşı sessiz, kendilerini Kuzey ve Doğu Suriye'nin savunucusu olarak gören ve QSD ile DAİŞ çeteleri ile savaşan Rusya ve Amerika gibi ülkeler sessiz. Halkımız kendisini garantör ülke olarak gösteren bu ülkelere karşı öfkeli. Bu halka karşı görevlerini yerine getirmelidirler, sessizlikleri onların Türk devletinin ortağı olduklarını ve bu insanlık suçuna ortak olduklarını göstermektedir” şeklinde konuştu.

‘Halk olarak bu soykırıma karşı durmak zorundayız’

Halkın 4 Ekim’den bu yana saldırılara karşı hız kesmeden direndiğine vurgu yapan Rûken Ehmed, “Önder Apo'nun fiziki özgürlüğü hamlesine de katılım olmuştu. Önder APO’nun özgürlüğü için halkın duruşu çok önemliydi. Türk devleti katliam, yok etme politikaları ile sistemimiz oturmasın diye saldırıyor. Halkımızın bundan daha güçlü olması gerekiyor. Halkımızın eylemleri kutsaldır ve savaşçılarına destek verir. Düşmanımız topyekun bir imha hamlesi başlattı, biz de halk olarak bu soykırıma karşı durmak zorundayız. Türk devletinin hedefi Kürt halkını ve Rojava Kürdistan devrimini yok etmektir. Halkımız büyük bir güçle saldırıları geri püskürtecektir” diye kaydetti.

Rûken Ehmed, şu çağrıyla konuşmasını sürdürdü: “Tüm halkımızı şehitlerine sahip çıkmaya, topraklarına bağlı kalmaya çağırıyoruz. Düşmanın yürüttüğü özel savaşa karşı halkımızın büyük bir direniş göstermesi gerekiyor. Topraklarımızda özgür olacağız. Ülkemizi hep birlikte koruyacağımıza dair halkımızdan beklentimiz var. Halkımızı, özellikle kadınları ve gençleri bu konuda öncülük yapmaya çağırıyoruz."