Rojhilat’tan yükselen ses: Savaşın değil, eşitlik ve özgürlüğün yanındayız
İran ile İsrail arasındaki çatışma gölgesinde, Doğu Kürdistan halkının talepleri, özgürlük, özyönetim ve kadın haklarının güvence altına alınması.

SOMA KEREMÎ
Ciwanro– İran ile İsrail arasında yükselen savaş atmosferinin ortasında, Rojhilat Kürdistan’da mevcut savaş durumuna karşı sesler yükselirken, aynı zamanda demokratik ve eşit bir geleceğe dair de mücadele çağrısı yapılıyor.
Kürt halkı, yapısal ve köklü değişimler talep ediyor. Onlar, savaş ve şiddetin yerine ifade özgürlüğü, karar alma süreçlerine katılım ve insan onuruna saygının esas olduğu bir yaşam arzuluyor. Halkın katılımına, sosyal adalete ve insan haklarına dayalı yeni bir toplumsal sistem arayışı, ancak dayanışma ve ortak mücadeleyle hayata geçebilir.
Rojhilat halkının talepleri
Rojhilat’ta yaşayan Kürtler, gelecekte ne ulusal ne etnik ne dinsel ne de cinsiyet temelli, ayrımcılığın hiçbir biçimine yer vermeyen bir sistem istiyor. Kadınların haklarının güvence altına alındığı, toplumsal ve siyasi hayatta gerçek katılımlarının sağlandığı bir düzen talep ediyorlar. Ayrıca, çok uluslu ve demokratik bir cumhuriyet çerçevesinde kültürel ve siyasi özerklik talepleri de öne çıkıyor.
Ciwanro’dan siyasi aktivist Ronak Moradî, İran'daki son gelişmeleri ve İsrail’le yaşanan gerilimi, “Bugün İran’da yaşananlar yalnızca askeri bir çatışma ya da dış politik bir gerilim değil. Bu durum, İran rejiminin hem içerde hem bölgede hem de uluslararası alanda yaşadığı yapısal bir krizin yansımasıdır” sözleriyle ajansımıza yorumladı.
Ronak Moradî, 47 yıllık İslam Cumhuriyeti’nin merkeziyetçi yönetim anlayışıyla halkları ve etnik grupları sistemli olarak ayrıştırdığını ve bu nedenle toplumsal adalete ulaşamadığını vurgulayarak, “Bu süreçte etnik, ekonomik ve kültürel uçurumlar daha da derinleşti. Devlet, halkın refahı ve sürdürülebilir kalkınma yerine baskı, yapısal yoksulluk ve kurumsal ayrımcılığı tercih etti. Kürtler, Beluclar, Araplar, Türkmenler ve diğer halklar temel haklarından mahrum bırakıldı” diye belirtti.
Ronak Moradî’ye göre, diğer ülkeler demokrasi, adalet ve kalkınma yolunda ilerlerken; İran hâlâ baskı, ideolojik propaganda ve halkın taleplerine kayıtsızlıkla kendi tarihi hatalarında ısrar ediyor. Bu hatalar, toplum üzerinde ciddi psikolojik ve sosyal etkiler bırakıyor.
Demokratik Özyönetim: Halkların kurtuluş yolu
Ronak Moradî, çözümün “Demokratik Özyönetim” modelinde yattığını savunarak, “Bu model, Kürt özgürlük hareketinin fikir önderi Abdullah Öcalan tarafından geliştirilen ve devlet merkezli milliyetçi yapıların dışındaki bir özgürlük anlayışına dayanıyor” dedi.
Ronak Moradî devamında şunları söyledi: “Bu yaklaşımda demokrasi, yukarıdan dayatılan bir sistem değil; halkın kendi içinde örgütlenmesi, sosyal dayanışma ve tabandan yukarıya doğru işleyen bir yapı ile mümkün kılınıyor. Abdullah Öcalan’ın ‘Demokratik Ulus’ kavramı da bu çerçevede şekilleniyor: Toplumsal adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği, halk meclisleri ve dayanışmacı ekonomi gibi temel ilkeler üzerine kurulu bir model.”
Ronak Moradî çağrı yaparak, “Gücünüz farkındalığınızda, örgütlülüğünüzde ve sivil direnişinizdedir. Korkmak yerine dayanışmayı seçelim. Özgür ve demokratik bir gelecek, yalnızca cesaret ve bilinçli katılımla inşa edilir. Ancak kendimize inandığımızda ve diğer halklarla birlikte adil bir dünya için mücadele ettiğimizde özgürleşeceğiz. Kürt, Fars, Arap, Beluc, Azeri, Mazeni, Gilak… Hepimiz el ele vererek özgür ve eşit bir İran için çabalamalıyız” dedi.