Haber Merkezi- Ortadoğu ve Kuzey Afrika Kadın İttifakı (NADA), Türk devleti ve ona bağlı çetelerin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına ilişkin bir açıklama yaptı. Saldırılara tepki gösteren NADA, Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınların ön saflarda yer aldıkları bir sistem kurduklarına işaret ederek, saldırıların hedefinde Özerk Yönetim’in olduğunu belirtti.

“Suriye’de Kadın Devrimi’ni korumak için birlikte olalım” başlığıyla yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Suriye’deki Baascı, baskıcı rejimin düşmesiyle birlikte, Suriyeliler farklı aidiyetleri, kimlikleri ve etnik kökenleriyle güven, istikrar ve özgürlük içinde yaşama umudu taşımış, herkes bölünme ve parçalanma döneminin sona erdiğini düşünmüştü.

2018 ve öncesindeki senaryo yeniden hayata geçirildi

Ancak son dönemde bazı Suriye şehirlerinde yaşanan olaylar ve ardından Kuzey ve Doğu Suriye’nin farklı bölgelerine yapılan hava ve kara saldırıları, felaket niteliğinde bir gerçeğin yaklaştığını işaret etti. Silahlı gruplar, başta Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) olmak üzere, Türkiye tarafından desteklenen farklı gruplar, 2018 ve öncesindeki senaryoyu yeniden hayata geçirdi. Öldürme, işkence ve artan şiddet, Fırat’ın doğusundaki bölgeyi hedef aldı. Zorla yerinden edilme ve göç, kaçınılmaz ölüme karşı yeniden gün yüzüne çıkarken, uluslararası toplum utanç verici bir sessizlik içinde kaldı. Bölgesel güçler ise susmayı tercih etti. Kadınlar ilk hedef oldu.

Kadınlar hedef alındı

Bu bölgelerde, Türkiye tarafından desteklenen Suriye Milli Ordusu (SMO), Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve IŞİD kalıntıları yeniden harekete geçti ve halkı, demokrasiye dayalı kendi kendini yönetme deneyimini yok etmeyi amaçlayan, suç odaklı bir ‘Müslüman Kardeşler’ projesi ve aşırıcı bir planla karşı karşıya getirdi. Bu durum, tehdit etme, korkutma, öldürme ve kaçırma yoluyla kadınları hedef alan bir baskıya itti.

Halk yaşam hakkı için mücadele ediyor

Bu tehlikeli projeye karşı, bölgede yaşayan halk, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin garanti ettiği yaşam hakkı için mücadele ediyor ve dış müdahalelere, özellikle de Türkiye’nin finansmanıyla hareket eden gruplara karşı direniyor. Türkiye, kadınları ön plana çıkaran ve bölgenin özgürleşmesinde, IŞİD’in elinden Êzidîler ve diğer halkları kurtarmada önemli rol oynayan bu benzersiz deneyimi hedef alıyor. Bu kadınlar, bölgenin ve dünyanın dört bir yanındaki kadınlar için ilham kaynağı haline geldi.”

Bu mücadele ortak bir davadır

NADA, açıklamanın sonunda ortak taleplerini şu şekilde sıraladı: “Suriye’deki Kadın Devrimi, özellikle de Kuzey ve Doğu Suriye’deki kadınların karşı karşıya olduğu büyük tehlikeler göz önüne alındığında;

*NADA İttifakı, kendi kendini yönetme deneyiminin, Suriye’de Kürtler ve diğer halkların uzun yıllardır maruz kaldığı zulüm ve haksızlıktan kurtuluş olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca, IŞİD’in yeniden bölgeyi işgal etme ve burada yaşayan halkların kaderini kontrol etme tehlikesini de hatırlatmaktadır.

*NADA İttifakı, tüm kadın örgütlerini, hareketlerini ve figürlerini, o bölgedeki kadınları desteklemek için kadın dayanışmasını güçlendirmeye çağırmakta ve burada doğan kadın devrimini korumaya davet etmektedir. Ayrıca, bu mücadelenin ortak bir dava olduğunu yeniden hatırlatmaktadır.

*Kuzey Afrika ve Orta Doğu’daki kadınları, Türk işgalinin ve Türk destekli cihatçı grupların suçlarını deşifre etmeye ve Suriye’deki Türk müdahalesinin sona ermesi için baskı yapmaya çağırmaktadır. Bu, tüm halklar için güvenli bir gelecek sağlamak, özellikle kadınlar için hayati öneme sahiptir.

*NADA İttifakı, Heyet Tahrir El-Şam’ın son zamanlarda kadınlara yönelik baskıcı yasalar koymaya başladığını, ahlak polisleri kurarak, kadınları kamusal alandan dışlamayı ve otoriter bir sistem kurmayı hedeflediğini hatırlatmaktadır. Bu, İdlib deneyimine dayanarak, kadınlar için karanlık bir geleceğin habercisidir ve halklar, kadınlar ve tüm azınlıklar arasında korku yaratmaktadır.

*NADA İttifakı, tüm uluslararası ve bölgesel insan hakları örgütlerini, Suriye halkının içinde bulunduğu sıkıntıya karşı destek vermeye çağırmaktadır. Eğer bu kriz daha da derinleşirse, bölgeyi ve genel olarak Ortadoğu ve Afrika’yı olumsuz etkileyecektir. Baas rejimine hayır, selefi ve cihatçı akımlara hayır! Jin, jiyan, azadî felsefesine evet!”