Mêrdin Eşbaşkan Adayı Sanatçı Devrim Demir: Direnişi her alanda sürdüreceğiz
Kültür sanat çalışmalarını sürdüren ve DEM Parti Mêrdin Büyükşehir Belediye Eşbaşkan Adayı olan Devrim Demir, “Önümüzde ne var bilmiyoruz ama ne olursa olsun bizim için esas olan direniştir. Bizler direnişimizi her alanda devam ettireceğiz” dedi.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Mêrdin- Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimler için birçok kentte seçim heyecanı başladı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) ön seçimle belirlediği adayları da birçok kentte coşkulu bir şekilde açılan seçim bürolarında halkla buluşuyor. Seçim heyecanının yaşandığı büyükşehirlerden biri de 8 yıldır kayyımla yönetilen Mêrdin. Yolsuzluk ve rüşvet olaylarıyla sık sık gündeme gelen Mêrdin Büyükşehir Belediyesi için DEM Parti’den Devrim Demir ve Ahmet Türk eşbaşkan adayları olarak seçildi.
Yaklaşık 16 yıldır kültür alanında çalışma yürüten Devrim Demir, 1984 Mêrdin Midyat doğumlu. 90’lı yıllarda ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Devrim Demir, konservatuar okuduktan sonra döndüğü Amed’de 10 yıldır Aram Tigran, Ma Müzik ve KASED’de çalışma yürütüyor. Devrim Demir, seçim çalışmalarına ve projelerine ilişkin ajansımızın sorularını yanıtladı.
‘Kendimi sorumlu gördüm bu yükü almak istedim’
*Mêrdin Büyükşehir Belediyesi 8 yıldır kayyımla yönetiliyor. Özel savaş politikaları yoğun bir şekilde uygulanıyor. Böylesi bir süreçte eşbaşkan adayı olmaya nasıl karar verdiniz?
Direniş çok yönlü bir alan. Bu direnişin her alanında da risk vardır. Bu mücadeleyi seçenler bu hakikatlerle bu yola giriyor. Ben kültür alanında çalışma yürüttüğüm dönemde Kürdistan belediyelerine atanan kayyımlar ilk olarak bu alanı ve kadın alanını hedef aldı. Bizler kültür çalışanları olarak saldırı altına alındık. Onlarca kurumumuz kapatıldı ve bizlere çalışmamız için alan bırakılmadı. Kurs verdiğimiz okullar kurumlar bu süreçte bir bir kapatıldı. Ama bu saldırılara rağmen büyük bir direniş ruhu vardı. Bu ruhla beraber bizler kurumlarımızı yeniden açtık ve eğitimlerimizi vermeye devam ettik. Bugün sadece Amed’de kültür alanında çalışma yürüten 6 tane kurum var. Bizler buraları yoktan var ettik. Büyük bir irade ve mücadele ruhu ile yeniden başladık.
Neden böyle bir süreçte böyle bir karar aldığıma gelecek olursak; bakıyoruz ki kayyımlar yaşamın her alanını sana dar etmek ve nefessiz bırakmak istiyor. Bunu da ilk olarak anadil, kültür ve kimliğine saldırarak yapıyor. Seni bütün hakikatlerinden uzaklaştırmak için yapıyor. Bunun için de elinden geleni yapıyor. Bu saldırılara karşı da büyük bir çalışma ve mücadele gerekiyor. Nasıl ki ilk kayyımlar atandığında büyük bir tepki oluşturduysak bugün de bu saldırılara karşı aynı noktada durmamız gerekiyor.
Sanatçıların direniş anlamında toplumda da rolleri var. Bu noktada toplumda yaşanan sorunlara ve süreçlere dair kendilerini de sorumlu görüyorlar. Bu sorunların çözümü noktasında da dönem dönem direniş alanlarını değiştirebiliyorlar. Kayyımın her alana nasıl zarar verdiğini görüyoruz, bu politikalara karşı biraz refleks geliştirmek ve bu yükü almak gerekiyor. Benim de bu süreçte yaptığım buydu, kendimi sorumlu gördüm ve bu yükü almak istedim. Önümüzde ne var bilmiyoruz ama ne olursa olsun bizim için esas olan direniştir. Bizler direnişimizi bu noktada her alanda devam ettireceğiz.
‘Çalışmalara yeniden başlamayacağız tecrübelerimizle kendimizi yeniden örgütleyeceğiz’
*Kadın, çocuk ve gençlere yönelik ne tür projeler yapacaksınız? Kültür alanında yapacağınız çalışmalar olacak mı?
Bizler çalışmalarımıza yeniden başlamayacağız. Tecrübelerimiz ve büyük bir hafızamız var. Bu hafıza ve tecrübelerle kendimizi yeniden örgütleyeceğiz. Kayyımlar bu süreçte topluma, toplumda önemli yere sahip kadın ve kültür alanına da ciddi saldırılar yürüttü. Kürt kadınlarının verdiği özgürlük mücadelesi ve buna dönük yaptığı çalışmalar ortada. Bugün bütün zorlu süreçlere rağmen alanda olan ve sürece öncülük eden kadınlar oluyor. Büyük bir irade ve kararlılığa sahipler. Her daim özgürlük yollarından yürüyorlar. Bu nedenle devlet ilk olarak kadını hedef alıp bu alana saldırıyor.
Öncelikle kadınlara ardından ise dile, topluma ve kültüre dönük saldırılar yürüttüler. Bu saldırılarla toplumdaki değerleri yok edip, bu örgütlülüğü zayıflatmayı amaçladılar. Bu saldırılar da yıllardır sistematik bir şekilde devam ediyor. Bugün dahi baktığımızda kültüre ve anadile dair yasaklamalar ile karşı karşıya kalıyoruz. Bizler bu saldırılara karşı eski tecrübelerimizi de önümüze alarak çalışmalar yürüteceğiz.
İlk olarak bütün belediyelerimizi kayyımlardan alacağız. Demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigmamızla alanları ve yerel yönetimleri yeniden inşa edeceğiz. Bu çerçeve ile alanda örgütleneceğiz. Yine kapatılan kadın kurumlarımızı yeniden açıp, yaşam evlerini hayata geçireceğiz. Kültür ve gençlik alanlarına dair çalışma yürüten kurumlarımızı yeniden aktifleştireceğiz. Bu kurumları daha da artırıp sahada olacağız. Son 8 yılda toplumda çok ciddi tahribatlar oluştu. Hem bu kurumların kapatılması hem de Kürdistan’da var edilen özel savaş politikaları ile bu tahribatlar daha da arttı.
Bugün baktığımızda her sokak başında madde kullanan gençler var. Bu durum 8 yaşa kadar inmiş durumda. Yine kadınlar üzerinde ciddi fuhuş ve madde kullanımı politikaları yürütülüyor. Hem kadınları hem de gençleri bu politikanın içine sıkıştırmak istiyorlar. Bu kirli politikalara karşı toplumu örgütleyip hem çalışma hem de hizmet alanlarımızı genişleteceğiz. Bu da bizim ilk hedeflerimizden biri olacaktır.
‘Halkın desteği ile projelerimizi hayata geçireceğiz’
*Mêrdin çok dilli çok kültürlü bir kent. Ezidi, Süryani, Kürt ve Arap halkları bir arada yaşıyor. Bu kültürü koruma ve yaşatmaya yönelik nasıl çalışmalar yapmayı düşünüyorsunuz?
Tarihten bu yana bu halklar beraber bir yaşam sürdürdü. Ardından 90’lı yıllarda Kürdistan’da başlatılan savaşın ardından kentteki bazı kesimlerin azaldığını görebiliyoruz. Hem Ezidi hem de Süryani halkları özellikle bu süreçten sonra kentten göç etmek zorunda kaldılar. Bu insanlar son süreçte kentte yeniden dönüşe başladılar. Bunu yaparken dahi sistemin bazı engellemeleri ile karşı karşıya kalabiliyorlar. Bu sistem çok renkli, çok sesli ve çok dilli bir kent istemiyor. Ulus devlet sistemi ile kendini var eden iktidarlar hep tek tipten yana tavır yürütüyor. Bunun için de halklar arasındaki bu farklılıkları ortadan kaldırıp dağıtmak istiyorlar. Bizlerin ilk hedeflerinden biri de kendi topraklarına dönmek isteyen yurttaşların önündeki engelleri kaldırmak olacak. Oradaki insanlar var olan verimli topraklara rağmen ciddi bir ekonomik kriz yaşıyor. Her dönem su ve elektrik sorunu yaşıyorlar. Yaratılan bu sorunlarla halk alternatifsiz bırakılmak isteniyor. Bu durum onları göçe zorluyor. Toplum içinde var olan ekonomik krize ve yoksulluğa çözüm bulunursa bu göç de engellenmiş olur. İstihdam için alanlar oluşturulmalı. Bu da öncelikle kadınlar ve toplum için yapılmalı. Buna dair çok sayıda projemiz de var. Halkın da desteği ile bütün projelerimizi hayata geçireceğiz. Mardin bu projeler ve bulunacak çözümler ile renkliliğini de kültürünü de daha çok artıracak.