Makbule Özer: Cezaevleri insani koşullardan uzak
Geçtiğimiz günlerde 254 günün ardından cezasını tamamlayarak tahliye olan 82 yaşındaki Makbule Özer, 3 yaşında bir çocuk ve 75 yaşındaki Hanife Arslan ile aynı koğuşta kaldıklarını söyleyerek, cezaevlerinin insani koşullarda olmadığını vurguladı.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Wan- Wan’ın Artemêtan (Edremit) ilçesinde 9 Mayıs 2022 tarihinde ‘Örgüte yardım etmek’ iddiasıyla tutuklanan ve 7 Eylül 2022 tarihinde tahliye edilen 82 yaşındaki Makbule Özer, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) “cezaevinde kalabilir” raporu sonrası 22 Nisan 2024’te tekrar tutuklanmıştı. Makbule Özer, 254 günün ardından cezasını tamamlayarak, 31 Ağustos’ta tahliye oldu.
75 yaşındaki hasta tutsak Hanife Arslan ve 3 yaşındaki Şahane adlı çocukla aynı koğuşu paylaştıklarını söyleyen Makbule Özer, “Kürt olduğumuz için yaşlı, çocuk demeden bunu yapıyorlar” sözleri ile yaşadıklarını ajansımıza anlattı.
‘Hanife annenin durumu iyi değildi’
Hasta tutuklu Hanife Arslan’ın neredeyse her gün hastaneye götürüldüğünü ancak tedavisinde bir gelişmenin yaşanmadığını söyleyen Makbule Özer, “Kışın ayrı yazın ayrı sorunlar vardı” sözleri ile hasta tutukluların ve çocukların yerinin cezaevi olmadığını ve en çok arkasında bıraktığı gençleri düşündüğünü belirtti. Tahliye olduktan sonra hakkında adli kontrol kararı verildiğini ve haftada 4 gün karakola imza atmaya gittiğini söyleyen Makbule Özer, “Cezaevinde ne benim ne de Hanife annenin durumu iyi değildi. O her gün hastaneye gidiyordu ama ben süreden sonra bir şey değişmediğini anlayıp hastaneye gitmek istemedim. İçeride yemekler çok kötüydü. O yemeklerden dolayı herkeste farklı bir hastalık çıkıyordu. Hanife anne her gün gitmesine rağmen ne hastalığında ne de ağrılarında bir değişme olmuyordu. Sabah gidip akşam geliyordu. Geldiğinde de ranzasına yatıp ağrılar içinde inliyordu. İçeride kendisine ilaçları ve ayrı yemeği veriliyordu ama yine de orası ne benim ne de onun yaşayabileceği bir yer değil” dedi.
‘Kendime değil en çok gençlere üzülüyordum’
Cezaevinden 3 poşet ilaçla çıktığını ve hastalıklarının daha da ağırlaştığını belirten Makbule Özer, “İçerideyken iki defa ranzadan düştüm, başımı vurdum. Sadece o değil hem havası hem de yemekleri insanları hasta ediyordu. Kendime ya da diğerlerine değil en çok gençlere üzülüyordum. Cezaevleri o gençlerin kalabileceği bir yer değil. Benim zaten bacağım sakat, oturuyordum akşama kadar ama o gençler orada nasıl dayansın. En çok onlara üzülüyordum. Onlar hastalandığında daha da kötü oluyordum. Kışın çok soğuk yazın da çok sıcaktı koğuşlar. Yazın elbiselerimizi ıslatıp dayanabiliyorduk kışın da on tane battaniye ile ancak ısınabiliyorduk” sözlerini kullandı.
‘3 yaşındaki bir çocukla beraber kalıyorduk’
3 yaşındaki bir çocuğun da annesi ile koğuşta kaldığını anlatan Makbule Özer, devamında şunları söyledi:
“Cezaevinde her yaştan insan vardı. Şahane adlı bir çocuk vardı. Sürekli yanımıza gelip ‘ben burada ne yapıyorum’ diye soruyordu. İçeride canı çok sıkılıyordu. Sadece bizim koğuşta değil, diğer koğuşlarda da çok sayıda çocuk vardı. Tek yaptığı televizyon izlemekti arada ona yumurta ve bisküvi getiriyorlardı. Çocuk güzel bir çocuktu ben çıktığımda onunla vedalaşmama da izin vermediler. Kendileri elbisemi bir çöp poşetinin içine koyup beni kapıya bıraktılar.”
‘Boncuklarımı kesip yazmamı geri verdiler’
Cezaevinde askerlerin sürekli bastonunu silah olarak nitelendirdiğini ve bir keresinde kendisine, “Bastonunu bize vermiyor musun?” dediklerini söyleyen Makbule Özer, kendisinin de bu soruya, “Siz bana silahlarınızı verin ben de bastonu vereyim” yanıtı verdiğini belirti. Yine cezaevinde kendi elleriyle sarı, kırmızı ve yeşil boncuklardan oluşan bir yazma yaptığını ancak bu yazmanın gardiyanlar tarafından kendisinden alındığını belirten Makbule Özer, “Yazmamı aldılar daha sonra boncuklarını çıkarıp yeniden bana verdiler. Ne benim ne Hanife annenin ne de o çocuğun bir suçu yoktu. Bir suçumuz olmamasına rağmen cezaevinde kaldık. Bizlerin yeri cezaevleri değil, Kürt’üz diye bunlar yapılıyor, cezaevleri Kürtlerle dolu. Ne hastalar ne de gençler için cezaevi insani bir yer değil. Bütün hasta tutuklular ve çocuklar tahliye edilmeli” sözleri ile konuşmasına son verdi.