Lübnanlı aktivistler: Uluslararası toplum derin uykudan uyanmalı

Lübnanlı insan hakları aktivisti kadınlar, İsrail'in Gazze Şeridi’nde sivilleri ve yerleşim yerlerini hedef alarak soykırım suçu işlediğini belirterek, “Uluslararası toplum derin uykudan uyanmalı ve faillerin yargılanması için baskı yapmalıdır" dedi.

SUZAN EBU SAİD

Beyrut – Hamas’ın İsrail’e yönelik 7 Ekim’de ‘Aksa Tufanı’ adını verdiği operasyonunun ardından İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridi’ne yönelik sivilleri ve yaşam alanlarını da hedef alan “soykırım” olarak nitelendirilen saldırı ve katliamları sürüyor.

‘İsrail’in yaptıkları Nazilerin işlediği suçları hatırlatıyor’

Lübnanlı insan hakları aktivisti kadınlar, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını, “savaş suçu” olarak değerlendirdi. Musawa Derneği- Warda Butros Kadın Hareketi Başkanı Mary Al-Debs, İsrail güçlerinin saldırılarının insanlığa karşı suç olduğunu vurgulayarak, İsrail’in bu suçlarıyla tüm dünyaya Dünya Savaşı sırasında Nazilerin işlediği suçları hatırlattığına dikkat çekti. İsrail'in 1918'den ve Balfour Deklarasyonu'nun yayımlanmasından bu yana Lübnan'da, Filistin'de ve Mısır'ın Bahr el-Bakar köyünde birçok suç ve soykırım suçu işlediğini söyleyen Mary Al-Debs, “Ancak Gazze El Mamedani Hastanesi’ne (el-Ehli Baptist) karşı gerçekleştirdiği katliam saldırısı en büyük saldırıdır. Bu katliamın failleri cezalandırılmalıdır. Ortadoğu'da barışın sağlanmasının tek çözümü Filistin halkının topraklarına dönmesidir” diye konuştu.

‘Filistin meselesini desteklemeye devam etmeliyiz’

Mary Al-Debs, yeni bir dünya düzeninin temellerini atmak için, uluslararası insan hakları örgütlerine, Uluslararası Demokratik Kadınlar Birliği'ne, uluslararası hukukçulara, gençlik grupları ve öğrencilere harekete geçme çağrısında bulundu. Mary Al-Debs, "Filistin meselesini desteklemeye devam etmeliyiz. Çünkü bu temel meseledir. Halklar bulundukları ülkelerde, İsrail büyükelçilerinin sınır dışı edilmeleri yönünde adım atmalıdır” dedi.

‘Uluslararası toplum hareket geçmeli’

Arap Devletleri Birliği'ne bağlı Arap Kadınları Liderlik Birliği Başkanı ve Barolar Birliği Kuzey Şubesi İnsan Hakları Koordinatörü Avukat Suhair Derbas da İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki hastaneyi hedef aldığını hatırlatarak, “Uluslararası insancıl hukuka göre güvenli bölge olarak görülen hastaneye saldırı bir savaş suçudur ve bu nedenle uluslararası toplumun harekete geçmesi gerekmektedir” diye konuştu.

İsrail ordusunun uyarı ve çağrılarının ardından sivillerin hızla hastaneye ve çevresine sığındığına işaret eden Suhair Derbas, “Çocukların ve kadınların sistematik olarak hedef alınması, uluslararası insancıl hukuk ve insan haklarıyla ilgili tüm uluslararası anlaşma ve sözleşmeler uyarınca bir savaş suçu olarak kabul edilmektedir. İsrail 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında elektrik, su, ilaç ve yiyecek tedarikini kesti. İnsani bir felaket yaşanabilir” dedi.

‘İnsani değerlere karşı uluslararası sessizlik utanç verici’

İnsani Hizmet Derneği Genel Sekreteri Mai Halil Murad ise, Gazze Şeridi halkına yönelik saldırıları, “terör saldırıları” olarak tanımladı. Mai Halil Murad, "Filistinliler 1948'den bu yana acı çekiyor ve İsrail güçleri tarafından sayısız katliama maruz kalıyor. İnsani değerlere karşı uluslararası sessizlik utanç verici, hesap verebilirlik ve kontrol olmadan savunmasız sivilleri hedef alıyorlar. Bu uluslararası sessizlik, Birleşmiş Milletler, UNIFIL liderliği ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından kasıtlı olarak yapılıyor. İsrail'i kınamadaki başarısızlıkları, yaşanan korkunç katliamların açık kanıtıdır” şeklinde konuştu. Uluslararası sözleşmelere işaret eden Mai Halil Murad, şunları kaydetti:

“Uluslararası kanun ve sözleşmelerde kadınlar, yaşlılar, hastalar, çocuklar, sağlık personelleri ve sağlık görevlileri, işgal durumunda yasal olarak korunma hakkına sahiptir. Ancak suçların belgelenmesine rağmen bu uluslararası sözleşmeler yok sayılıyor. Gazze Şeridi'ndeki Baptist Hastanesi'nin bombalanması en korkunç suçlardan biridir. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu tedavi gören yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Bu bir soykırımdır.”

‘İşgal barışçıl bir şekilde sona ermeli’

İsrail'in tıp merkezlerini, hastaneleri, sağlık çalışanlarını, sivilleri, gazetecileri hedef almasına son vermesi için uluslararası toplumun harekete geçmesi gerektiğini belirten Mai Halil Murad, “Uluslararası toplum derin uykudan uyanmalı ve faillerin yargılanması için Uluslararası Adalet Divanı'na baskı yapmalıdır. Adaletin yerini bulması için acil önlemler alınmalı. Filistin halkının özgürlüğü, topraklarına dönmeleri, onurlu bir yaşam sürmeleri için onların yanında yer almalıyız. İşgal barışçıl bir şekilde sona ermeli.”