KJAR: Jin, Jiyan, Azadî felsefesiyle her yeri mücadele alanına çevireceğiz

“21’inci yüzyıl kadının devrim ve özgürlük yüzyılıdır” diyen KJAR, ‘Jin, Jiyan, Azadî’ felsefesinin ruhu ile yaşamın tüm alanlarını mücadele ve özgürlük alanına çevireceklerini bir kez daha ilan etti.

Haber Merkezi- Doğu Kürdistan Özgür Kadın Topluluğu (KJAR), 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’ne ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. KJAR açıklamasında özellikle kadınların birlikte mücadelesinin önemine değinerek Doğu Kürdistan ve İran’da kadınların örgütlenmeleri gerektiğine dikkat çekti. Açıklamada kadınların Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘Jin, Jiyan, Azadî’ felsefesinin ruhu ile yaşamın tüm alanlarını mücadele ve özgürlük alanına çevirecekleri belirtildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Tüm coğrafyalara yayılan kadın özgürlük sorununa karşı dünyada gelişen bir kadın direnişi de vardır. Üçüncü dünya savaşı paradigmalar savaşı olarak tanımlanmaktadır. Güçler, halklar ve demokratik uygarlığın geleneğini temsil eden kadınlar ile devlet ve erkeğin temsil ettiği merkezi uygarlık güçleri bu savaşın taraflarıdır. Dünyada halkların Jin, Jiyan, Azadî Devrimini sahiplenmesinin nedeni paradigmalar savaşının zihniyetlerinden kaynaklanmaktadır. 2022 yılında Doğu Kürdistan ve İran’da kadın öncülüğünde gelişen direnişler, kadınların erkek devlet sistemine karşı radikal duruşunun bir göstergesidir. Cinsiyetçilik ve dinciliğe dayanan İran rejimi ise kadın katliamlarını derinleştiriyor, yasa ve şeriat kurallarıyla kadın ölümlerini meşrulaştırıyor ve cinsiyetçiliği kadınlara karşı temel bir silah olarak kullanmayı sürdürüyor. İran rejimi, din kisvesi altında erkek devleti tamamen kutsayarak kadın ölümlerini meşrulaştırmaktadır. İran’da kadınlara karşı eril saldırılar, en üst düzeyde sürdürülmektedir. İşgalci rejim, her yönüyle kadın devriminden intikam almak istiyor. Çünkü, kadınların tecavüzcü sisteme karşı direnişi bir toplumsal devrime dönüştü. Bu durum rejim zihniyetine vurulan en büyük darbeydi. Şilêr Resulî’den Jîna Mahsa Emini ve Armita’ya kadar onlarca kadın katledilerek tecavüzcü kültür ve eril zihniyet meşrulaştırılmaya çalışıldı, kadınlara kölelik dayatıldı. Ancak kadınlar bu sınırları parçaladı. Kadınlar, direnişleriyle tüm cinsiyetçi, milliyetçi ve dinci sınırları ortadan kaldırdı, toplumsal devrimin paradigması geliştirildi.”

‘Devrim hedef alınıyor’

Açıklamada İran rejim güçlerinin her türlü yol ve yöntemle devrimin öncülerini hedef aldığı belirtilerek aynı zamanda kadınların eliyle gelişen devrimin de içinin boşaltılmak istendiğine değinildi. Rejimin erkek zihniyetiyle aile içerisinde kendisini kurumsallaştırmaya çalıştığına dikkat çekilen açıklamanın devamında şöyle denildi:

“Sokaklarda ahlak polisleri ve besicler (rejim ajanları), aile içerisinde ise baba ve kadının evli olduğu erkek rejimin doğrudan temsilcileridir. Rejim, aileyi ideolojik bir kurum ve iktidarının kök hücresi olarak kullanıyor. Kadın mücadelesinin en üst düzeye ulaştığı bir yıl içerisinde erkeğin cinsiyetçi saldırıları da en üst seviyeye ulaştı ve bunun sonucunda onlarca kadın katledildi. Nasıl ki rejim güçleri kadınlara yönelik siyasi bir saldırıyla tutuklama, fiziki ve psikolojik işkence metotları uyguluyorsa, egemen erkek de aile içerisinde kadına yönelik aynı saldırıları geliştiriyor. İran’da kayıt altına alınan istatistiklere göre 2 yıl içerisinde 156 kadın babası veya evli olduğu erkek tarafından katledildi. Yani bu demek oluyor ki 4 günde bir 1 kadın katledilmiş. Ancak üniversitelerin kayıt altına aldığı kadarıyla 375-450 kadın katlediliyor. Sadece geçtiğimiz 2 hafta içerisinde 8 kadın katledildi. Bu her 2 günde bir 1 kadının katledildiği gerçeğini ortaya koyuyor. Katil erkekler, İran rejim devleti tarafından ‘namus koruyucusu’ olarak tanımlanıyorlar.

21’inci yüzyıl devrim ve kadın özgürlüğü yüzyılıdır

Her gün kadınlar tehdit ediliyor, siyasi iradelerini tanıyan binlerce kadın İran zindanlarında, siyasi, hukuki ve tüm yaşamsal haklarından yoksun bir şekilde tutuluyor. Rejim, zindanda kadınlara yönelik özel bir savaş yürütüyor. Ahlak dışı politikalarla tutsaklara pişmanlık dayatılmak isteniyor. Kürt kadınların öncülüğünde direniş ve mücadele alanına dönüştürülen zindanlarda rejim her yöntemle bunun özünü boşaltmak istiyor. Zeyneb Celaliyan 16 yıldan bu yana anbean rejim zindanlarında iktidara karşı eşsiz bir direniş sergiliyor. Zeynep, tüm siyasi kadınların ve Kürt halkının iradesinin sembolü olmuştur. İşgalci rejim, direnişçi iradeye karşı büyük bir korku içindedir. Bu yüzden de Zeynep, tüm insani temel haklarından mahrum. Yine Jin, Jiyan, Azadî Devriminin öncülerinden Werîşe Muradî (Ciwana Sine) kadınların örgütlenmesi ve eğitimi için büyük emek verdi. Üyemiz olan Ciwana Sine’den 3 ayı aşkın bir süredir haber alamıyoruz. İran rejim güçleri tüm kurumlarıyla yürüttüğü her türlü özel savaş yöntemi nedeniye üyemizin akıbeti hakkında bilgi edinemiyoruz. Bunu ciddi bir durum olarak görüyor ve bu durumun KJAR ve özgürlük talep eden herkes için endişe verici olduğunu belirtiyoruz. Üyemizin başına gelecek her türlü şeyden İran rejimi sorumludur. Ayrıca Pexşan Ezizi gibi binlerce Beluc ve Arap sivil aktivistin akıbetleri bilinmiyor. Bu durumun da birinci dereceden sorumlusu İran rejim güçleridir. Totaliter rejim, ne kadar baskıları artırsa da kadın direnişi ve mücadelesi de en üst düzeyde devam edecek. Kadın ve gençlerin duruşu Jîna Emini’nin katledilmesinden sonra zihni, siyasi ve toplumsal bir devrime dönüştü. Erkek-devlet saldırıları bu toplumsal devrimi asla zayıflatamayacaktır. Bu devrim kadınlar öncülüğünde gelişti ve İran ve Kürt kadınlar şahsında evrenselleşti. Jin, Jiyan, Azadî Devrimi devam ediyor. Bu uğurda en büyük bedelleri ödeyenler direnen kadınlar, şehit aileleri ve özellikle özgürlük bilinciyle devrim ruhunu sahiplenen annelerdir. Kadınlar artık kendilerini bu sistemin kurbanları olarak görmüyor, buna karşı direniyor ve özgürlük tarihini yazıyor. Jin, Jiyan, Azadî manifestosunun yaratıcısı olan Önder Apo’nun da dediği gibi; ‘21’inci yüzyıl kadının devrim ve özgürlük yüzyılıdır!’

Erkek devlet sistemine karşı özerk sistemimizi inşa ediyor ve ortak bir mücadele ve büyük bir dayanışmayla bölgesel, yerel ve küresel düzeyde rejimin dinci, milliyetçi ve cinsiyetçi zihniyetine karşı çıkıyoruz.

Kürt, Beluc, Arap, Fars, Azeri kadınlar olarak devrimin kazanımlarına karşı kendimizi sorumlu tutuyor ve örgütlenme ve devrimin devamlılığının zorunlu olduğunu ifade ediyoruz. Bu nedenle eğitim, sağlık, adalet, ekonomi, kültür ve politikada alternatif alanlar geliştirmeliyiz. Ortak bir çatı altında kadınların demokratik konfederalizmi gibi Doğu Kürdistan ve İran’da örgütlenmemiz gerekiyor.

Özsavunma bilinci geliştirmeliyiz

Öncelikli gündemlerimizden biri savunmadır. Özsavunma yoksa tüm kazanımların risk altında demektir. Tüm kadınlar eril zihniyete karşı meşru savunma çerçevesinde özsavunma bilincini kendisinde geliştirmelidir.

Rejim zindanlarındaki her siyasi tutsak halklar ve kadınların siyasi iradeleridir. Bizler, tüm siyasi tutsakların özgürlüğünden ve yaşamından sorumluyuz. Zeyneb Celaliyan, Werîşe Muradî ve yüzlerce kadın siyasi tutsağın özgürlüğü için mücadelemiz en üst düzeyde devam edecektir.

Kadın devriminin en temel amacı erkeği dönüştürmektir. Özgür kadın kadar özgür erkek ve bunun bilimsel temelinin oluşturulması da önemlidir. Jin, Jiyan, Azadî Devrimi erkeklerin de kendi özgürlüğünü kadın özgürlüğünde bulabileceklerini gösterdi. Özgür olmak isteyen erkeğin mücadelesinin de erkek egemen sisteme karşı radikal olması gerekiyor. Eril kalıpları yaşamın her alanından arındırmaları ve kadın özgürlüğü çizgisinde yürümeleri gerekmektedir.

Bugün vesilesi ile özgürlük mücadelesinde şehit düşen ve erkek-devlet şiddeti sonucu katledilen tüm kadınları saygı ve minnetle anıyoruz. KJAR olarak özsavunma, örgütlenme ve birliğimizi büyüterek kadına yönelik şiddeti durdurabileceğimizi belirtiyoruz. Jin, Jiyan, Azadî felsefesinin ruhu ile yaşamın tüm alanlarını mücadele ve özgürlük alanına çevireceğiz. Kadın özgürlük mücadelesi demokrasi ve özgürlüğün teminatıdır.”