KESK’li kadınlar şiddete karşı adliye önündeydi

Hemşire H.Z'ye cinsel saldırı davasını takip eden KESK İstanbul Kadın Meclisi, “Evde, sokakta, işyerlerimizde tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı sözümüzü örgütleyeceğiz” dedi.

Haber Merkezi- İstanbul’da bir hastanede hemşire H.Z.'ye cinsel saldırıda bulunan fail asistan doktor S.E. hakkında açılan davada “somut delil yetersizliği” iddiasıyla verilen beraat kararına itiraz üzerine yeniden açılan davaya devam edildi.

Karar duruşmasında faile “cinsel saldırı” suçundan 12 yıl hapis cezası verildi. Duruşma sonrası Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İstanbul Kadın Meclisi, adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamayı KESK İstanbul Kadın Meclisi üyesi Ebru Erdem okudu.

‘Sağlıkta şiddet artarak sürüyor’

Ebru Erdem toplumun her alanında şiddettin arttığına işaret ederek “İstanbul Sözleşmesi’nin feshini iptal edin, evlerimizde, işyerlerimizde, sokakta, ailemizde güvenli bir biçimde yaşamamızı sağlayacak önlemler alın, ILO’nun İşyerinde Taciz ve Şiddet Sözleşmesini imzalayın diyoruz. Her gün birimiz bir biçimde evde, sokakta, işyerlerinde, sosyal medyada şiddete maruz kalıyoruz ya da birilerinin şiddete uğradığına tanık oluyoruz. Şiddet bu kadar yaygınken devlet verilerini halka açma, yurttaşların bilgi edinme hakkının gereğini yerine getirme yükümlülüğünü dahi üstlenmiyor. Devletin halihazırda yürürlükte olan söylem ve politikalarıyla şiddetle mücadele etmediği, hatta etmek istemediği çok açık. Devlet en temel hakkı, yaşama hakkını dahi garanti altına alamıyor: Daha geçtiğimiz haftalarda bir öğretmen arkadaşımız öldürüldü, hemen ardından iki kadın arkadaşımız darp edildi. Sağlıkta şiddet artarak sürüyor” şeklinde konuştu.

‘Adalet istediğimizi haykırmayı sürdüreceğiz’

Faillerin cezasızlıkla ödüllendirildiğini ve kadına yönelik şiddetin devlet eliyle sürdürüldüğüne dikkat çeken Ebru Erdem konuşmasına şu sözlerle devam etti:

“Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, ayrımcılıkların, cinsiyetçiliğin son bulmasını, toplumda ve özelde işyerlerimizde her türlü şiddetin ortadan kaldırılmasını istediğimizi ifade etmek için bir araya geldik. Bir hemşire arkadaşımız gece nöbetinde, dinlenmek için odaya çekildiğinde cinsel saldırıya uğradı! Evet, bir kadın, mesai saatleri içerisinde, kendi görev yerinde, bir devlet hastanesinde cinsel saldırıya maruz kaldı. Yargıysa görevini yapmak yerine arkadaşımızın sanıkla flört edip etmediğini bilmek istiyor, arkadaşımızın neden bağırmadığını sorguluyor. Hangi durum birine cinsel saldırıda bulunma hakkı verebilir ki. Daha önce de buradaydık, tüm kadın arkadaşlarımızın yanında olmayı sürdürecek, adalet sağlanana farklılıklarımızla barış içinde bir arada yaşamamızın koşullarını oluşana kadar gerçek adalet istediğimizi haykırmayı sürdüreceğiz.”

‘Şiddetin tüm biçimlerine karşı sözümüzü örgütleyeceğiz’

Ebru Erdem son olarak şöyle konuştu:

“Bu dava görüşülmeye başlandığından bu yana bu tür yargılama süreçlerin tamamında tanık olduğumuz gibi fail değil arkadaşımız suçlanıyor, mahkeme başkanı somut delil yetersizliğinden sanığın beraatını istiyor. Buradan kadına yönelik şiddet davalarında erkek yargının başvurduğu yargılamanın kendisinin şiddet olduğunu ve bu tutumu kabul etmediğimizi vurguluyoruz. Kadınların cinsel saldırının faili erkekle tanışıklığı cinsel saldırının olmadığı, rıza ile cinsel ilişki gerçekleştiği sonucunu doğurmaz. Cinsel şiddet davalarında mağdurun davranışlarının suça gerekçe yapılamayacağını ve mağdurun dolaylı rızasından bahsetmenin kendisinin de bir suç olduğunu hatırlatmak istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin feshi iptal edilsin, şiddet ve tacizle mücadelede önemli araçların devreye sokulsun, başlangıç olarak ILO’nun İşyerinde Tacizi önlemeye yönelik 190 Sayılı Sözleşmesi bir an önce imzalansın diyoruz. Evde, sokakta, işyerlerimizde tacizin, mobbingin, şiddetin tüm biçimlerine karşı sözümüzü örgütleyeceğiz.”