Kayıp yakınları 842’nci haftada adalet aradı
Kayıp yakınları ve İHD, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganıyla gerçekleştirdikleri eylemde 25 Mart 1996 yılında Amed’de katledilen Atilla Osmanoğlu’nun faillerini sordu.

Amed- İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” eyleminin 842’nci haftasında Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde bir araya geldi.
Kayıp yakınları, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğraflarını taşıdı. Bu hafta, 25 Mart 1996 yılında Amed’de katledilen Atilla Osmanoğlu’nun hikayesi okundu. Eyleme Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) il Eşbaşkanı Sultan Yaray katıldı.
Burada konuşan Sultan Yaray, devletin kaybettirilen bu kişilerin akıbetini bildiğini ve bir an önce ailelere bu kişilerin akıbeti hakkında bilgi verilmesi gerektiğini dile getirerek şunları söyledi: “Her hafta buraya geldiğimizde yüreğimiz bir daha yanıyor ve bir daha o kara günleri hatırlıyoruz. Görüyoruz ki 90’lar ve sonrasında birçok kişi ailesinden koparıldı. Ve hala da koparılan o kişilerin akıbeti bilinmiyor. Aileler kendilerinden koparılan kişilerin akıbetini bilmesinin hakkı vardır. Biz devletin elinde kaydın da arşivin de olduğunu biliyoruz. Onlar bu insanların başına ne geldiğini biliyor. Mademki barışı konuşuyoruz. O halde ilk olarak bu ailelere çocuklarının akıbetini söyleyin.”
Ardından hikayeyi İHD Kayıp Komisyonu üyesi Fırat Akdeniz okudu.
Yarım saat içerisinde geri geleceği söylenir
Fırat Akdeniz, Atila Osmanoğlu’nun sivil giyimli polisler tarafından evinden alındıktan sonra bir daha eve gelmediğini ifade ederken, “Atilla Osmanoğlu ailesiyle birlikte Hazro ilçesinde ikamet etmektedir. İlçede görev yapan bir üst teğmen tarafından sürekli tehdit edildiği için ailesi, Şubat 1992'de Diyarbakır merkeze taşınır. Atilla Osmanoğlu, babasına ait toptan satış dükkânını işletmektedir. 1994 yılında, babası Muhyettin Osmanoğlu 28 gün süreyle tutuklanıp ağır işkencelere maruz kalır. Daha sonra suçlamalardan beraat ederek serbest bırakılır.23 Mart 1996 tarihinde, sivil polis olduklarını belirten iki kişi, ‘karayolu kantin ihalesi’ için Atilla Osmanoğlu'nu yanlarında götürmek ister. Osmanoğlu, "dükkânda kendisinden başka kimsenin olmadığını" gerekçe göstererek gitme teklifini reddeder ve bu durumu tedirgin bir şekilde akşam ailesine anlatır. İki gün sonra, yani 25 Mart 1996 tarihinde saat 11 civarlarında, baba Muhyettin dükkâna geldiği esnada sivil giyimli, silahlı ve telsizli iki kişi, Atilla Osmanoğlu’ nu zorla arabaya bindirirken görür. Babanın itirazı üzerine sivil giyimli polisler, ‘kantin hizmeti sağlamaya yönelik sözleşme teklifinde bulunabilmesi için Emniyet Müdürlüğüne götürüleceklerini, yarım saat içinde geri getireceklerini’ söyler. Akşam olur, Atilla Osmanoğlu eve gelmez” ifadelerini kullandı.
Ertesi gün, baba Muhyettin Osmanoğlu’nun, Valiliğe ve Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe ile başvurduğunu kaydeden Fırat Akdeniz, devamında yaşananları aktardı: “Devlet Güvenlik Mahkemesi, 1 Nisan 1996 tarihindeki dilekçesine yanıt olarak ‘gözaltına alınanlar arasında böyle bir isme rastlanmadığı’ cevabını verir. Valilik ise başvuruya cevap vermez’ ifadelerini kullandı. İç hukuk yollarında bir sonuç elde edemeyen baba Muhyettin Osmanoğlu, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götürür. AİHM, Muhyettin Osmanoğlu’nun başvurusunu kabul eder ve Hükümetten gözaltı kayıtlarını ister. Hükümet’ten istenen gözaltı kayıtlarında Atilla Osmanoğlu’nun adı geçmemektedir. 1998 yılı sonlarında, İHD Diyarbakır Şubesi ve Genel Merkezi kendilerine yapılan kayıp başvurularından oluşan bir dosyayı İdil Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletir.
Cenaze teşhis edilemedi
4 Ocak 1999 günü, İdil Cumhuriyet Başsavcısı, 30 Mart 1996 günü Silopi’de bulunan ve kimliği tespit edilemeyen bir erkek cesedinin, kendisine İHD tarafından gönderilen fotoğraflarla mukayese edildiğini ve cesedin Atilla Osmanoğlu’na ait olabileceğini bildirir. Bunun üzerine İHD heyeti, 6 Ocak 1999 tarihinde Baba Muhyettin Osmanoğlu ile birlikte İdil Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde girişimlerde bulunur. İdil Cumhuriyet Başsavcılığı, mevcut fotoğrafların teşhisinde baba Muhyettin Osmanoğlu’na gösterir, fakat baba net bir kanıya varmaz. Fotoğraflarda cenazenin özellikle yüz bölgesinde meydana getirilen tahribat, teşhisi güçleştirir. Neticede kesin bir teşhis yapılmaz. Ceset, Silopi kimsesizler mezarlığında defnedilmiş ve tam olarak nereye defnedildiği de kayıt altına alınmamıştır.
JİTEM eski elemanı Abdülkadir Aygan’ın 2005 yılında Özgür Gündem gazetesinde yayınlanan itiraflarında, ‘Atilla Osmanoğlu’nun JİTEM tarafından kaçırıldığını, aynı zamanda Koçero olarak da bilinen Cındi Acet tarafından cesedin teşhisi mümkün olmaması için başının çekiçle ezildiğini ve Cizre-Silopi Karayolu'ndan Habur Gümrük Kapısı’na doğru giderken yoldaki bir petrol tankerine atıldığı’ anlatıyordur.
AİHM, 24 Ocak 2008’de, yaşam hakkını koruyan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2’nci Maddesinin (esas ve usul yönünden) ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü Maddenin başvuran bakımından ihlal edildiğine karar verir.”
Açıklamanın ardından 1 dakikalık oturma eylemiyle son buldu.