Kadınların süreçten beklentisi: Savaş bitsin, tek davamız özgürlük davası
Amed’deki kadınlara süreçten beklentilerini sorduk. Çocukları özgürlük mücadelesine katılan anneler, savaşın bitmesinin önemini, “Başımı hasret kaldığım çocuğumun omuzuna yaslayıp soluklanmak istiyorum” sözleriyle özetledi.

ARJÎN DİLEK ÖNCEL
Amed- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile başlayan süreç, Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarıyla devam ediyor. Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri'ni dinledi. Salı ve Çarşamba günkü toplantılarda çatışmalı süreçte hayatını kaybedenlerin yakınları, Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması ve komisyonca dinlenmesi taleplerini dile getirdiler ve “Çocuklarımızı değil, silahlarımızı toprağa gömelim. Asker anaları, gerilla anaları birbirimize sarılalım” çağrısı yaptılar. Gözaltında ya da faili meçhul cinayetlerde yakınlarını kaybeden Cumartesi Anneleri ise gözaltında kaybettirilen yakınlarının akıbeti hakkında bilgi verilmesi ve sorumluların yargı önüne çıkarılması ile komisyon bünyesinde “hakikatleri araştırma” adı altında bir alt komisyon kurulmasını istedi.
Sürecin yankıları sürerken, Amed’de kadınlara mikrofon uzatarak süreçten beklentilerini sorduk.
Kadınlardan Meral Kaya, sürece dair kaygılarını önceki “çözüm süreçlerini” hatırlatarak dile getirdi. Meral Kaya, yıllarca eşitlik mücadelesi verdiklerini ancak devlet tarafından sürekli oyalandıklarını, artık gerçek ve kalıcı bir barış istediklerini belirtti. Meral Kaya, “Anadilde eğitim hakkı istiyoruz. Anadilimizi her alanda konuşabilmek istiyoruz. Kürtçe eğitim veren okullarımız olsun” dedi.
‘Kürtler köylerine dönüp üretim yapabilecek’
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, savunma harcamaları için 913.9 milyar TL ve iç güvenlik için 694.5 milyar TL ayrıldığını Savunma Sanayii Destekleme Fonu (SSDF) için ayrılan kaynak da dâhil edildiğinde savaşa 1 trilyon 608 milyar TL ödenek tahsis edileceğini söyledi.
Bu miktar 2023 bütçesinde 529 milyar, 2024'te yaklaşık 971 milyar TL idi. Böylece savaş bütçesi enflasyon dahil bir yılda yüzde 165 artmış oldu.
Meral Kaya da, savaşın ekonomi üzerindeki etkisine de dikkat çekti. Savaş ve çatışmalar nedeniyle Kürtlerin köylerini terk edip şehir merkezlerine yerleşmek zorunda kaldıklarını ifade eden Meral Kaya, “Eskiden insanlar tarlasını ekerdi, çatışmalı süreçle birlikte insanlar baskılardan kaçıp şehirlere yerleşti ve üretim durdu. Üretim durunca ekonomi de kötüleşti. Barış olursa insanlar köylerine dönebilecek, kendi toprağını ekebilir, en azından ekonomisi de düzelir. Dışardan ürün alacaklarına kendi topraklarını ekip, biçecekler. Ekonomik olarak halk zorlanıyor. Herkesin ekonomisi eşit olmalı. Bu eşitlik sağlanabilmeli. Zengin daha zengin, yoksul daha yoksullaştı, artık insanların ekonomik durumu arasında çok fazla fark var” diye belirtti.
‘Bir güvensizlik var’
Halkın hala hükümete güvenmediğini ve temkinli olduklarını söyleyen Meral Kaya, “Biz Kürt kadınları olarak hala hükümetin bu süreçte tam samimi olup olmadığından emin değiliz. Hala farklı bir senaryo ortaya çıkabilir kaygısı içindeyim. Evet, PKK silah bıraktı ancak karşı tarafın da baskıya son vermesi gerekir. Askerler de silah bırakmalı ki silahsız bir sürece inanalım. Böyle bir çözümün olmasını tabi ki istiyoruz. Bizler sıkıyönetim zamanlarını hatırlıyoruz, o zaman da Kürtler çok fazla eziyet gördü. Sabahın 5’inde 6’sında evlerimiz basılıyordu” diyerek yaşadıklarını anlattı.
“Ama devlet artık güvenceyi vermeli” diyen Meral Kaya, bu güvencenin barış uğruna silahlarını imha eden PKK üyelerine de verilmesi gerektiğini söyledi.
‘Hala devlet dairelerinde Kürtçe konuşamıyoruz’
İlerleyen yaşına rağmen siyasi gelişmeleri yakından takip eden kadınlardan Zinê Abay da, kadınlar olarak süreçten beklentilerini şu sözlerle ifade etti: “Bir komisyon kuruldu, bu süreç samimi ilerlerse önce tutsaklar serbest bırakılmalı. Başkan Apo ve Selahaddin Demirtaş serbest bırakılmalı. Ama görüyoruz ki bilmediğimiz çok şey var. Süreç nasıl ilerleyecek, ne yapacaklar bilmiyoruz hala. Artık bizi kandırmasınlar. Gerçek bir süreç ise tabi ki sonuçlansın istiyoruz. Samimi olsunlar istiyoruz. Dilimiz artık özür olsun, bizler de özgür olalım. Hala devlet dairelerinde Kürtçe konuşamıyoruz. Cezaevleri Kürt gençleriyle dolu, hepsi çıksın istiyoruz.”
Müşeher Ülker’in bir oğlu özgürlük mücadelesine katılmış. Sürecin anneler olarak kendilerine umut verdiğini söyleyen Müşeher Ülker, oğluna sarılacağı günü umutla beklediğini belirtti.
‘Başımı oğlumun omuzuna yaslayıp soluklanmak istiyorum’
Müşeher Ülker, “Özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren tüm şehitlerin önünde saygı ile eğiliyorum. Bu şehitler sayesinde dünya Kürtleri tanıyor. Bugün bir süreç başladı. Abdullah Öcalan sayesinde başladı bu süreç. Meclis’te kurulan komisyon ciddi olmalı. Bu savaş bitmeli artık, kan kan ile temizlenmez çünkü.
Ben de bir gerilla annesi olarak barış istiyorum. 14 yıldır oğluma hasretim, ona sarılmak, onu öpmek istiyorum. Başımı onun omuzuna yaslayıp soluklanmak istiyorum artık. Tüm gerilla anneleri gibi bunları istiyorum. Annelerin bu hasreti ile sürece yaklaşsınlar” dedi.
‘Abdullah Öcalan ellerine bir ateş topu bıraktı’
Bu süreçte Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın rolüne dikkat çeken Müşeher Ülker, “50 yıldır süren savaşın bir çözüm olmadığını gördüler. Ama Öcalan bir ateş topunu onların eline bıraktı ve ‘çözmek zorundasınız’ dedi. Öcalan Kürtlerin uyanışını sağladı. Şimdi sıra Kürtlerde, sürece ve bu mücadeleye sahip çıkmalılar. Kürtler yıllarca ‘barışın anahtarı İmralı’da’ dedi. Artık devlet de anahtarın İmralı’da olduğunu gördü” diye belirtti.
‘Barış olmazsa bu kirlilik karşısında hepimiz yok olacağız’
Artık Kürtlerin sahte barış süreçlerine kanmayacaklarını ve temkinli olduklarını ifade eden Müşeher Ülker, konuşmasını şöyle tamamladı: “Eğer barış sağlanmazsa bu işin mağdurları iki taraf da olacak. Barış olmazsa insanlar ağlamaya devam edecek. Bu saatten sonra Kürtler kanmaz, bu süreç bir oyalama süreci olamaz, yıllardır savaşan bir halk olarak Kürtler kandırılamaz. Ölümler olunca karşı taraf ‘vatan sağ olsun’ derdi. Vatan onların yaralarına merhem olmayacak. Kürt anneleri ise ‘bizim yüreğimiz yandı başkalarının yanmasın’ derdi. İyileşmek istiyoruz, o nedenle bu sürece hassas yaklaşılmalı. Temiz, berrak bir süreç istiyoruz. Aksi halde bu kirlilik karşısında hepimiz yok olacağız.”
‘Meclis’te Kürtçenin yasaklanması kabul edilemez’
Komisyon toplantısında Kürtçe konuşmak isteyen Barış Anneleri’nin Kürtçe konuşulmasına izin verilmedi. DEM Partili Milletvekilleri tercümanlık yapacaklarını belirtse de bu talep reddedildi.
Son olarak konuşan kadınlardan Necmiye Yaşar, “Komisyon toplantısında dinlenen anneler Kürtçe konuşmak istedi, izin verilmedi, bu kabul edilemez. Ben 37 yıldır kent merkezinde yaşıyorum ama hala Türkçe öğrenmedim. Evet dil bilmek önemli ama kendi anadilimizde neden özgürce konuşmayalım ki. Cezaevinde tutsaklarım var, Trabzona ve Antep’e görüşe gittim zorlanmasam da Kürtçe konuştum” şeklinde konuştu.
Komisyon toplantılarına işaret eden Necmiye Yaşar, “Özgür bir yaşam için gece ve gündüz çalışmalı, yine siyasi partiler ev ev sokak sokak çalışmalı. Her annenin bir yarası var. Bedel vermişler kadınlar olarak kan dursun istiyoruz” dedi.
‘Siyasi tutsaklar özgür olmalı’
Hem Kürt hem de tüm Türk kadınlarının sürece destek vermesini isteyen Necmiye Yaşar, konuşmasını şöyle tamamladı: “Türk annelerinin de ağlamasını istemeyiz. 33 yıldır tutsak insanlar var hepsi serbest bırakılmalı. Bir adım atılırsa önce onlar özgür olmalı. Bu topraklarda kan akmasın artık. Bu savaş hem insana hem doğaya karşı açılmış. Savaş bitsin, tek davamız özgürlük davası. Abdullah Öcalan ve siyesi tutsaklar özgür olmalı.”