Kadınlar Türk devletinin savaş politikalarını anlattı

Türk devletinin, yapılan tüm anlaşmalara rağmen Kuzey ve Doğu Suriye’ye giden Fırat Nehri suyunu kesmesi birçok krize neden olurken, farklı alanlarda çalışma yapan 5 kadın, örneklerle yaşanan sorunları aktardı.

BERÇEM CÛDÎ

Kobanê- Türk devleti ile dönemin Suriye hükümeti arasında 17 Temmuz 1987'de Fırat Nehri'nin suyunun paylaşılması konusunda anlaşma imzalandı. Anlaşma hükümlerine göre 500 metreküpün Suriye topraklarına girmesi gerekiyordu. Dolayısıyla Suriye için 6 milyar 627 metreküp, Irak için 9 milyar 106 metreküp, Türkiye için ise 15 milyar 700 metreküp olarak belirlendi. Bu anlaşma 1994 yılında Birleşmiş Milletler nezdinde tescil edildi ve resmiyet kazandı. Resmi anlaşmaya kendisi de taraf olan Türk devleti, Ocak 2021'den bu yana Kuzey ve Doğu Suriye'ye karşı Fırat'ın suyunu kesme politikasını uyguluyor. Suriye topraklarına 500 metreküp yerine 100-200 metreküp su geliyor. 

‘Su kesintisi çatışmalara neden oluyor’

Fırat Bölgesi Yürütme Konseyi Yardımcısı Mizgîn Xelîl, Fırat'ın suyunun kesilmesinin Fırat Bölgesi’ne etkisini anlattı ve "Türk devleti, Rojava Kürdistan'da devrimi bastırmak ve Özerk Yönetimi yok etmek amacıyla saldırılarını sürdürüyor. Kuzey ve Doğu Suriye'nin altyapısını tahrip eden son hava saldırıları da değerlendirmelerimizi doğruluyor. Türk devletinin mevcut tehdit ve saldırılara rağmen Fırat nehrinin Suriye kısmını kesme politikası devam ediyor. Fırat suyu paylaşım anlaşması hükümlerine göre Suriye'nin payı 500 metreküp olması gerekiyor ama Türk devleti 200 metreküpten az veriyor. Fırat suyunun kesilmesi meselesi en çok Fırat Bölgesini etkileyen ciddi bir çatışmaya dönüştü. Su seviyelerinin azalması, hayatın birçok alanını etkiledi, bunlardan biri de sağlık sektörü. Kirli su birikimi onlarca hastalığa neden oldu. Öte yandan elektrik halkın ihtiyacını karşılamıyor ve suya erişimi kolay olan Fırat Nehri kıyısındaki köylerde artık büyük sorunlar yaşanıyor. Ayrıca Kobanê, Eyn İsa ve Sirîn istasyonları da hizmet dışı kaldı” diye belirtti.

‘İnsanların yaşam koşulları daha da zorlaşıyor’

Türk devletinin Fırat'ın suyunu kesme amacını değerlendiren Mizgîn Xelîl, "Türk devleti, Kuzey ve Doğu Suriye halkının iradesini zayıflatmak için farklı şekillerde saldırılar gerçekleştiriyor. Ayrıca Türk devletinin Özerk Yönetim ile halk arasında çatışma yaratma girişimleri de var. Türk hükümeti Özerk Yönetim'in halkın ihtiyaçlarını karşılayamayacağını göstermek ve bunları gündeme getirmek istiyor. Çünkü Türk devletinin doğrudan savaş suçu olan Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşayanların geçim kaynaklarını hedef aldığını söylüyoruz. Kuşkusuz Fırat suyunun kesilmesiyle birlikte insanların yaşam koşulları daha da zorlaşıyor. Özerk Yönetim olarak yıl içinde bütçenin bize düşen kısmında bazı projeleri hayata geçirdik ve çalışmalarımız devam ediyor. Buna rağmen Fırat su anlaşmasından sorumlu tarafların Fırat suyunun kesilmesi konusunda tavır alması gerekiyor. Fırat nehrinin Suriye kısmı artık uluslararası denetime bırakılmalıdır” şeklinde konuştu.

‘Su hakkımızdan mahrum kalıyoruz’

Kobanê Kantonu Su İdaresi’nden Xalîse Ebd El-Qadir de yaşananlarla ilgili şu ifadelerde bulundu: "Suyun temel yaşam kaynağı olduğu bilindiğinden son 3 yıldır Fırat suyundan payımız olmadan yaşıyoruz. Ama Türk devletinin politikaları sonucunda artık su hakkımızdan mahrum kalıyoruz. Su kesintileri içme suyu, tarım, elektrik vb. hayatın her alanını etkiliyor. Biz su idaresi olarak su dağıtım sistemimizi değiştirmek ve saatleri azaltmak zorunda kaldık. Bu durum kaçınılmazdır, bizim elimizde değildir, mevcut duruma göre önlem almak zorundayız. Fırat Bölgesi'nde 5 adet su ünitesi var, Kobanê'nin merkezinde bir gününü şehre, bir gününü 48. caddeye veriyoruz. Ayrıca yaz ve kış aylarında suyun geliş saatlerini insanların ihtiyaçlarına göre değiştiriyoruz. İnsanlarımızı susuz bırakmamak için tüm kaynaklarımızı seferber ettiğimizi söyleyebilirim. Bu doğrultuda Kobanê'nin kırsal kesimlerine su sağlamak istediğimiz su hatlarının genişletilmesi projemiz var. Bu proje tamamlandı ve su hatları hazır ancak Fırat suyunun kesilmesi nedeniyle ne yazık ki köylere ulaşamıyoruz. Haftada bir su veriyorlar ancak şehre göre çok az.”

‘Su kuyuları da gün geçtikçe kuruyor’

Fırat Tarım Konseyi Eşbaşkanı Sewsen Daban, su sıkıntısının tarım alanına etkilerini anlatarak, "Fırat bölgesi öyle bir özelliğe sahip ki geçim kaynağının yüzde 99'u tarım. Atalarımızdan beri bu böyledir. Bu tarım çoğunlukla çok iyi mahsul veren Fırat nehrinin suyuyla yapılıyordu. Ancak Fırat'ın suyunun kesilmesiyle tarım en çok etkilendi ve çiftçiler sulanan tarlalarını kuru araziye dönüştürmek zorunda kaldı. Bazı çiftçiler de tüm tarlalarını sulamak için daha fazla yakıt almak amacıyla bizi ziyaret etti. Sirîn ilçesi tarafında ise bazı tarlalar tahrip oldu ve sonunda çiftçiler artık ekim yapamaz hale geldi. Fırat Bölgesi’ndeki tarlaların yüzde 50'si işlevsiz kaldı, geri kalanında ise çiftçilerin mazot kullanımını arttırdığı için büyük miktarda para kaybettiğini söyleyebiliriz. Nehirden uzak tarlalar kuyulardan çıkan sularla sulanmaktadır. Sular zaten kirli, bir yandan da su kuyuları gün geçtikçe kuruyor, 50 yıllık bazı kuyular da artık susuz kaldı. Elbette çiftçiye yardım etme çabamız var, ancak mazotu artırabiliriz, yoksa Fırat'ın suyu serbest bırakılmalı ki bölgenin kültürü eskisi gibi gelişsin” sözlerine yer verdi.

‘İnsanlık dışı bir uygulama’

Fırat Bölgesi Enerji Ofisi Eşbaşkanı Eyşe Nasir, Kobanê Kantonu’ndaki elektrik durumunu ise şöyle anlattı: "Fırat suyunun akışı asla durdurulmaması gereken doğal bir şey ama Türk devleti insanlık dışı bir uygulama yapıyor. Yaklaşık 3 yıldır suyun akışının kesilmesi ahlak dışı politikalardır. Fırat bölgesi olarak elektriğimizi barajlardan aldığımız için Fırat'ın suyunu keserek birçok sorunla karşılaştık ve büyük bir yükün altına girdik. Bu nedenle elektrik dağıtım saatlerini azaltmak zorunda kaldık. Barajın 500 metreküpe ihtiyacı var ancak mevcut suyla baraj iyi çalışamıyor ve daha fazla saat enerji üretemiyor. Kobanê’ye 6 saat elektrik veriliyor. Bu 6 saatte iki kere kesip köylere vermemiz gerekiyor. İnsanların ihtiyaçları için elektrik saatleri oldukça sınırlıdır. Ama ne yazık ki mevcut su seviyesine göre hareket etmek zorundayız. 2024 yılı için temel stratejimiz elektrik sorununu çözecek alternatifler bulmaktır.”

‘Hastalıklar yayılmaya başladı’

Öte yandan suların kesilmesi, su kirliliğinden kaynaklanan birçok hastalığı da beraberinde getirdi. Doktor Evin Xelil de hastalıkların yayılmasıyla ilgili şöyle konuştu: "Suyun doğal akışı durduğunda su kirleniyor, mikrop ve virüsler oluşuyor, hatta daha fazlası. Su, günlük olarak kullanılması gereken insan yaşamının kaynağıdır. Ancak suyun kirlenmesi başta çocuklar, hamileler ve yaşlılar olmak üzere insanlarda pek çok hastalığa neden oluyor. Kirlenmiş su öncelikle sindirim sistemini ve bağırsakları etkileyerek iltihaba neden olur, bunun sonucunda kusma, ishal ve vücut ağrıları ortaya çıkar. Ayrıca cilt hastalıkları da görülüyor, bir dönem Fırat Nehri kıyısındaki köylerde kolera ve dizanteri baş gösteriyordu. Elbette bahsettiğimiz bu hastalıklar daha önce de vardı ama Fırat suyunun kesilmesiyle daha da belirginleşti. Tifo gibi çabuk ortaya çıkmayan bazı hastalıklar vardır. Sağlık Kurulu olarak 2023 yılında 11 bin 511 kişinin zehirlendiğini belgeledik. Bu duruma karşı insanlara bazı önerilerimiz var. İçme suyu her zaman dezenfekte edilmelidir. İçmek için suyu kaynatmanız gerekir. Su kaynatıldıktan sonra pamuklu bir bezden geçirilmesi hastalığa neden olmaz. Yukarıda bahsettiğimiz sorunlara rağmen Türk hükümeti Kuzey ve Doğu Suriye'de Fırat'ın suyunun kesilmesi politikasını sürdürüyor, bu konu her geçen gün daha da zorlaşıyor.”