'Jin, jiyan, azadî' felsefesiyle hakikatin izinde bir yürüyüş: Deniz Fırat

IŞİD çetelerinin 8 Ağustos 2014'te Mexmûr Mülteci Kampı'na yönelik saldırısı sonucu hayatını kaybeden Gazeteci Deniz Fırat, “Jin, jiyan, azadî” felsefesiyle hakikat arayışını son nefesine kadar durmadan sürdürdü.

NÛPELDA DENİZ

Mexmûr - Kürt kadını tarihten bu yana hayatın her alanında erkek egemen anlayışa karşı var olmaya çalışarak toplumda öncülük rolünü üstlenmiştir. Kadınlar ve özelde Kürt kadınları her zaman var olma mücadelesini yürütmüş nerede ve hangi alanda olursa olsun başarı sağlamayı amaçlamıştır. Erkek zihniyetinin dayattığı çizginin dışına çıkmak için büyük bir direniş ve kavga vermişlerdir. Bu alanlardan biri de gazeteciliktir. Gazetecilik mirasının sorumluluğunu üstlenen kadınlar, kendilerine ve halkına yönelik tüm saldırılara karşı “Jin, jiyan, azadî” felsefesiyle kimi zaman silahıyla, kimi zaman kalemiyle, kimi zaman da son nefeslerine kadar kamerasıyla mücadele etti.

IŞİD’in saldırılarını an be an kamuoyuna taşıdı

Savaştan başarıya, acıdan mutluluğa, toplumsal yaşamın kuruluşundan Demokratik Ulus Paradigması’nın gelişmesine kadar Ortadoğu toplumunun yaşadığı her sürece gazeteciler şahit olmuş ve an be an dünya kamuoyuyla paylaşmışlardır. Dolayısıyla gazeteciler her süreçte erkek-devlet sisteminin hedefi haline geldi. Ancak her türlü saldırı ve tehdide rağmen kadın gazeteciler çalışmalarını sürdürmeye devam ediyor. Bazı kadın gazeteciler bu uğurda hayatlarını kaybettiler. Gerçeğin takipçilerinden Gazeteci Deniz Fırat (Leyla Yıldıztan), 8 Ağustos 2014'te IŞİD çetelerinin Şehîd Rüstem Cûdî (Mexmûr) Mülteci Kampı'na saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Mexmûr halkının direnişine tanık olan Deniz Fırat, Mexmûr’daki savaşı an be an görüntüleyerek dünya kamuoyuna taşıdı.

Aile baskılar nedeniyle göç eder

Deniz Fırat, 1984 yılında Van'ın Çildiran ilçesine bağlı Xecê Xatûn köyünde doğdu. Çocukluğundan itibaren baskıyı, sürgünü ve sömürüyü yaşayan Deniz Fırat, yaşadığı bu durumlar karşısında erkek-devlet sistemine karşı öfkesini ve kinini büyüttü. Deniz Fırat ve ailesi , Türk devletinin baskıları nedeniyle Rojhilat Kurdistan’a göç eder. İran rejiminin de baskılarıyla karşı karşıya kalan aile bu sefer de yönünü Xakurkê’ye verir. Deniz Fırat, 1991 yılında Xakurkê dağlarında ihanet savaşına tanık olur. Deniz Fırat'ın ailesinden ilk olarak kız kardeşi Ayfer Yıldıztan (Binevş) özgürlük saflarına katılır ve ardından, Deniz Fırat ve Şükran Yıldıztan(Sarya Reşo) da genç yaşta birlikte özgürlük saflarına katılır. Daha sonra 1992 yılında aile önce Zelê'ye, oradan da Mexmûr Mülteci Kampı’na taşınır.

Uzun yıllar özgür basın çalışmalarında yer aldı

Deniz Fırat, sıcakkanlılığı ve fedakarlığıyla her zaman gerçekleri tüm dünyaya ulaştırmak için büyük bir çaba içindeydi. Dağlardan haber, görüntü ve bilgileri Kürt ajanslarına ve televizyon kanallarına gönderdi. Uzun yıllar özgür basın çalışmalarında yer alan Deniz Fırat, YRD yönetim kurulu üyesi, editör ve Mexmûr’da haftalık Rojev Kürtçe gazetesinin yazarıydı. Federal Kürdistan’daki savaşı haber yapan Deniz Fırat, Mexmûr’a yönelik saldırılara karşı halkın ve gerillaların direnişini an be an takip ederek, mikrofonu ve kamerasıyla savaş alanından dünyaya haber yayınlıyordu. Deniz Fırat direnişin tanığıydı, ön saflarda yerini alarak son bilgileri aktardı, savaş sahnesini an be an fotoğraflayarak dünya kamuoyuna taşıdı.

Gazeteci Deniz Fırat, 8 Ağustos 2014'te IŞİD çetelerinin Mexmûr’daki saldırısını takip ederken IŞİD çetelerinin saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Deniz Fırat, özgür basının ölümsüzlerinden biriydi ve Kürdistan basınının ölümsüzleri kervanına katıldı. Deniz Fırat, Gurbetelli Ersöz ve Ayfer Serçe'den aldığı mirası kadın gazetecilere bıraktı. Şu anda bile yüzlerce kadın gazeteci Deniz Fırat'ın izinde gerçeği aramaya devam ediyor.

Anlam arayışçısı

Deniz Fırat, günlüğünün bir bölümünde şöyle diyor: "Nasıl şehit olduğum önemli değil, önemli olan bu dağlarda nasıl yaşadığım, nasıl gerilla olacağım ve bu dağları ne kadar sevdiğim, nasıl katıldığım, nasıl anlamlandırdığımdır, bunlar önemli şeyler."

Gurbetelli Ersöz, Ayfer Serçe ve Deniz Fırat'ın izinden giden birçok kadın gazeteci, hakikat yolunda yaşamlarını yitirdi.

Gurbetelli Ersöz

Gurbetelli Ersöz, 11 Temmuz 1965 günü Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı Akbulut köyünde dünyaya geldi. Doğumunda babası Almanya’da işçi olarak çalışıyordu ve işte bu yüzden ismi gurbeti anlatıyordu. İlkokul üçüncü sınıfa gittiğinde arkadaşları ve öğretmenleriyle arasındaki farkı dilidir. O zamanlardan neden, niçinler yavaş yavaş oluşmaya başlar kafasında.Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nde okudu. “Çevre ve Enerji” üzerine yüksek lisans yaptı. Gurbetelli Ersöz, devrimciliğe ve mücadeleye gençlik döneminde adım attı. Gazetecilik de yapmaya başlayan Gurbetelli Ersöz, 10 Aralık 1990’da gözaltına alındı. 15 gün boyunca sorguda kalan Gurbetelli Ersöz, ağır işkencelere maruz bırakıldı. Tutuklanıp Malatya Cezaevi’ne gönderildi ve 2 yıl tutuklu kaldı. Bu tutukluluğun ardından gazeteciliğe daha sıkı sarıldı. 26 Nisan 1993’te Özgür Gündem gazetesinde çalışmaya başladı. Gurbetelli Ersöz, gazetenin genel yayın yönetmeni oldu. Ve böylece Türkiye basın tarihinde bir ilke imza atıldı.

10 Aralık 1993’te Dünya İnsan Hakları Günü’nde gazete yüzlerce polis tarafından basıldı. Diğer gazete çalışanlarıyla birlikte gözaltına alınan Gurbetelli Ersöz, 13 günlük gözaltı süresinin ardından tutuklandı. Sağmalcılar Cezaevi’ne gönderilen Gurbetelli Ersöz, Haziran 1994’teki ilk duruşmada tahliye edildi. Bir süre daha gazetecilik yaptıktan sonra Gurbetelli kavgasını başka bir alanda sürdürmeye karar verdi. Kürt özgürlük hareketine katılan Gurbetelli Ersöz, burada Zeyneb Agir ismini alır. Kürdistan Özgür Kadın Ordusu saflarında anlamlı anları kaydetmek için bir günlük yazan Gurbetelli Ersöz, 8 Ekim 1997’de KDP’nin Federal Kürdistan’ın Garê Dağı’ndaki saldırılarda yaşamını yitirdi. Gurbetelli Ersöz’ün 1995 ve 97 yılları arasında tuttuğu günlük daha sonra "Gurbet'in Güncesi/Yüreğimi Dağlara Nakşettim" ismiyle kitaplaştırıldı.

Ayfer Serçe

1974 yılında Riha’nın Wêranşar ilçesinde dünyaya gelen Ayfer Serçe (Şilan Aras), 1998 yılında Kürt kadın mücadelesiyle tanıştıktan sonra 2000’li yılların başında Mezopotamya Haber Ajansı’nda (MHA) çalışmaya başlar. 2005 yılında MHA’nın kapanmasının ardından aynı yıl yayın hayatına başlayan Fırat Haber Ajansı’nın (ANF) Ermenistan muhabirliğini yapar. Ermenistan’da 3 yıl çalışan  Ayfer Serçe aynı zamanda Gürcistan'da da habercilik yapar. Ayfer Serçe’nin burada Ezîdî Kürtlerin ve özellikle kadınların topluca Hristiyanlığa geçiş haberleri oldukça ses getirdi. Uzun süre Türkiye, Ermenistan ve Federal Kürdistan'da gazetecilik yapan Ayfer Serçe, daha sonra Doğu Kürdistan’a giderek, Mahabad ve Urmiye'de kadın intiharlarına karşı araştırmalar yapmaya başlar. İran’da kaldığı 3 hafta sürede araştırma yapan Ayfer Serçe, haber yaptığı sırada 19-23 Temmuz 2006 tarihleri arasında Türkiye-İran sınırındaki Kelareş bölgesinde İran ordusu tarafından kurulan bir pusuda katledildi ve naaşı da ailesine verilmedi. Katliamın üzerinden 14 yıl geçerken, İran bugün bile Ayfer Serçe hakkında herhangi bir bilgi vermiyor. Ayfer Serçe’nin naaşının nerede olduğu hala bilinmiyor. Ayfer Serçe’nin mücadele mirasına sahip çıkan kadın gazeteciler, erk zihniyeti ifşa etmeye devam ediyor.

Ayrıca Ayfer Serçe’nin en büyük hayali bir kadın ajansının kurulmasıydı. 8 Mart 2012’de "Ve medyanın dilini değiştiriyoruz. Bizden sonra dünya medyası artık eskisi gibi olmayacak" sloganıyla yayın hayatına başlayan Jin Haber Ajansı (JINHA) Ayfer Serçe’nin hayalinin yaşam bulmasının ilk adımı oldu. 2016’da KHK kararıyla kapatılan JINHA daha sonra yoluna Şûjin ile devam etti. Şûjin’in de kapatılmasıyla “Kadının kalemiyle hakikatin izinde” diyen JINNEWS, JINHA ve Şûjin'in birikimi üzerine inşa edildi.

Nûjiyan Erhan

Nûjiyan Erhan (Tuba Akyılmaz), 1987 yılında Riha'nın Curnê Reş ilçesinde doğdu. Başarılı bir öğrenci olan Nûjiyan Erhan, Mimarlık Fakültesi kazanır. Öte yandan Kürdistan'da yürütülen savaşa da sessiz kalmayan Nûjiyan Erhan, üniversitede okurken 2008 yılında Kürt özgürlük saflarına gitmeye karar verir. Kandil, Federal Kürdistan ve son olarak Şengal’de gazetecilik yapan Nûjiyan Erhan, cesaretiyle tanınıyordu. Gerçek nerede ise Nûjiyan Erhan oradaydı. Her zaman halkın yanındaydı. Nûjiyan Erhan, Ortadoğu'da kadınların bilinmeyen kahramanlıklarını ve direnişlerini her zaman dünyaya duyurmak istiyordu. Ancak 3 Mart 2017'de Şengal’in Xanesor kentinde Roj Peşmergeleri tarafından hedef alındı. Saldırıda ağır yaralanan Nûjiyan Erhan, 22 Mart 2017'de tedavi gördüğü Hesekê Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Gurbetelli Ersöz, Deniz Fırat ve Ayfer Serçe gibi o da kalemiyle, kamerasıyla, fotoğraf makinesiyle gerçeğin peşinden giderek ölümsüzleşti.

Evin Buldan

Evin Buldan da henüz 4 yaşındayken ailesiyle birlikte  Federal Kürdistan’a göç etti. Aile, birkaç kamp değiştirdikten sonra Mexmûr Mülteci Kampı’na yerleşti. Sürgünde büyüyen Evin Buldan, Selahadîn Üniversitesi'nde Radyo ve Televizyon Bölümünü okur. 2011 yılında okulunu bitirdikten sonra Amed’e taşınan Evin Buldan, Azadiya Welat günlük gazetesinde çalışmaya başlar. Gazetenin KHK kararıyla kapatılmasının ardından Rojeva Medya gazetesinde çalışmaya başlar. Kişiliği ve nezaketiyle çevresindeki herkesi etkileyen Evin Buldan, Kürt gazeteciliğinin gelişmesini istiyordu. Evin Buldan, 2017 yılında kalp krizinden hayatını kaybetti.

Nagihan Akarsel

Nagihan Akarsel (Zilan), Sakine Cansız'ın “Hep Kavgaydı Yaşamım” sözünü kendisine felsefe edindi. Nagihan Akarsel, 24 Haziran 1977'de Konya'nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Gölyazı köyünde doğdu. Lise öğreniminin ardından Gazi Üniversitesi’nde gazetecilik bölümünü okuyan Nagihan Akarsel, çocukluğundan yetişkinliğine kadar hakikat arayışını devam ettirir. 2008 yılında Dicle Haber Ajansı'nda (DİHA) gazeteci olarak çalışmaya başlayan Nagihan Akarsel, 2014-2015 yıllarında ‘Kadın Devrimi’nin yaşandığı Rojava’ya gitti. Rojava Üniversitesi’nde Jineloji Bölümü’nde bir akademisyen gibi çalışan ve görevler alan Nagihan Akarsel, IŞİD saldırılarıyla karşı karşıya kalan Êzidî kadınların hikâyelerini dünyaya yaymak için Şengal’e gitti. Daha sonra Federal Kürdistan’ın Silêmanî kentinde Özgür Gündem gazetesine yazılar yazdı. Sadece gazeteye yazı yazmakla yetinmeyen Nagihan Akarsel, Silêmanî’de jineoloji çalışmalarını yürüttü. Nagihan Akarsel’in en büyük hayali bir kadın köyü ve büyük bir kadın kütüphanesinin kurulmasıydı. Jineoloji Araştırma Merkezi’nin üyesi olan ve Jineoloji Dergisi’nin editörlüğünü de yapan Nagihan Akarsel, 4 Ekim 2022'de Silêmani şehrinde MİT tarafından hedef alınarak katledildi.

Amansız bir mücadelenin sahibi oldular

Dilovan Gever, Dilîşan Îbiş, Jiyan Amargî, Şîlan Baqî, Şaristan Asmîn, Gulnaz Ege, Sarya Baran, Hîndistan Penaber, Arjîn Amed, Agirî Yilmaz, Arîn Cûdî, Eylûl Nûhilat, Şîlan Botan, Rohenda Efrîn, Koçerîn Rojîn, Axîn Amûdê, Roza Rênas Amed, Avrîn Mahsûm ve onlarca kadın gazeteci Kürdistan’ın dört parçasında kimi zaman silahıyla, kimi zaman kalemiyle, kimi zaman da kamerasıyla amansız bir mücadelesinin sahibi olmuşlar. Kadın gazeteciler, Gurbetelli Ersöz, Ayfer Serçe ve Deniz Fırat'ın mücadele mirasını tüm zorlu koşullara rağmen devam ettiriyorlar.