Jin Jiyan Azadî Devrimi, tüm kadınların hakikatidir – ANALİZ
“Jin Jiyan Azadî Devrimi ile kadınlar, 7 bin yıl önce var olan kimliklerine yeniden kavuşuyor. Jin Jiyan Azadî Devrimi, tüm kadınların hakikatinin bir ifadesidir.”

ZEYNEB XORESAN
Kutsal topraklarda, doğal toplumun ve kadın özgürlüğünün yeniden canlandığı Zagros Dağları'nda başlayan Jin, Jiyan, Azadî Devrimi’nin, 3’üncü yıl dönümünü yeni bir ruhla karşılıyoruz.
Önder Apo'nun düşünceleri ve felsefesiyle başlayan bu devrim, bugün arayış içinde olan kadınların tarihinde hakikat yolunun aydınlanma ve kendini gerçekleştirme meşalesi haline gelmiştir. Bu devrimin, kırk yıllık mücadelenin mirası üzerinde örgütlendiğini ve her gün insanlığın yüreğine ve zihnine ışık ve aydınlık katan bir yola çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu devrim, tüm Kürt ve Kürdistan kadınları için en büyük kaynak haline gelmiştir. Özgürlük çizgisini izleyenler, bu Jin, Jiyan, Azadî devriminin duruşundan ilham alarak mücadele etmektedir. Doğu Kürdistan'da başlayan bu özgürlük ateşi, giderek tüm dünyaya yayılmış ve şimdi de kalbindeki tüm ataerkil gerilemelere meydan okuyarak, kadınların yalnız olmadığını içten bir sesle haykırmaktadır. Bu haykırış, kadınlar ve toplum arasında hiçbir ayrım gözetmez, vicdan sahibi herkesi kucaklar.
Rojhilat’ta kadınların kadim bir kültürü vardır
Rojhilat’ta kadınların kadim bir annelik kültürü vardır. Kadınlar tanrıça kültürünün izinden gittikleri için, sıklıkla ataerkil sistem tarafından hedef alınmakta, tecavüze, katliama, erken evliliklere ve manevi işgale maruz kalmaktadırlar. Bu devrim, kadınlara özgüven ve kadın sevgisi kazandırmıştır. Kadın yoksa toplum da yoktur ve kadınlar, karanlık örtüyü yırtıp bölmenin gerekli olduğuna inanmıştır.
İran rejimi, toplumu kadınlar şahsında boyunduruk altına almak ve duyarsız, sorgusuz sualsiz bir toplum yaratmak istiyordu. Çünkü kadınlar yaşamın temelidir ve eğitimli kadınlar özgür bir toplumun öncüleri olabilir. Bu devrimden önce kadınlar varlıklarını sürdüremezken, bugün kadınlar tüm gerilemelere karşı mücadele ediyor. 46 yıldır halk çocuklarının kanı, korku ve terörle yaşamını sürdüren sistem, bugün eğitimli ve direnişçi kadınlar tarafından sorgulanıyor.
‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesiyle toplumdaki kölelik kodları kırılabilir
İran halkının sorunlarını çözmenin tek bir yolu var. O da ‘Jin, Jiyan, Azadî’ devrimi felsefesiyle mümkün. İran'da yaşayan toplumların tüm acılarının çaresi, demokratik yaşam çerçevesinde ve kadınların mutabakatıyla mümkündür. Bu devrim, halk ve toplum arasında hiçbir ayrım ve fark gözetmeyen yeni bir fikirle, yeni bir düzenle, yeni bir ruhla gelişti. Kolektif vicdan ve ahlaka dayanan bu devrim, İran halkı için özgürlüğü ördü ve tüm toplum için şarkılarının sesi oldu. Bir şiir, bir yaşam romanı oldu ve çocuklarının emeği ve kanıyla kadınların yüreğine kazındı. İran'daki en derin sorun kadın sorunudur; kadınların şahsında tüm toplumu köleleştirmiştir, bu yüzden özgür kadınlarla özgür bir toplumun özü ortaya çıkacak ve hayat güzelleşecektir diyoruz. Ancak bu felsefeyle toplumdaki kölelik kodları kırılabilir. İran toplumu kadınlar şahsında kaybetmiştir ve kadınlar şahsında toplum bir kez daha özüne dönecek ve kazanacaktır.
İran ve Rojhilat halklarının umutları hâlâ Newroz ateşi kadar parlak
Jin, Jiyan, Azadî felsefesi, tıpkı bir ağaç gibi, toplumun derin hafızasında derin kökler salmıştır. İnsanlar bunu Jin, Jiyan, Azadî devriminden sonra da görmektedir. İran ve Rojhilat toplumları, ruhlarını İran devletinin korku, terör, yoksulluk ve karanlığına eskisi gibi teslim etmemişlerdir ve etmeyeceklerdir. Kadınlar, gençler ve özellikle toplum, iktidar güçlerinin canlarını güvence altına alamayacağına inanmaktadır. Önder Apo'nun büyük emeklerle geliştirdiği felsefe, yani Jin, Jiyan, Azadî sloganı, canlarının güvence altına alınması ve onurlarının korunmasıdır. Umutlar yaratılır, yeşerir, umutların kaynağı hakikattir; İran ve Rojhilat halklarının umutları hâlâ Newroz ateşi kadar parlak ve nisan yağmuru gibidir. Son zamanlarda şehitler için "Şehitler ölmez" ve " Jin, Jiyan, Azadî " sloganlarının yükseldiğini görüyoruz. Hepimiz devrimin sloganının bu olduğunu biliyoruz: Jin, Jiyan, Azadî. Devrimin ateşi, kadınların kendilerini daha iyi tanımalarının ve kişiliklerinde arzu ettikleri değişimi yaratmalarının sebebidir.
Hapishanelerdeki kadınların tutum ve duruşu, erkek ve baskıcı zihniyetli sistemlere bir tepkidir. Hapishanelerdeki kararlılıkları, direnişleri ve mücadeleleriyle kadınlar, her gün erkeklerin baskıcı zihniyetine karşı bir cesaret ve intikam şarkısı söylüyorlar. Devrimden önce İran ve Rojhilat’taki kadınlar güçsüzdü, idam edildi, kana boğuldu ve egemen erkeklerin gücüne boyun eğdi. Ancak bugün tüm kadınlar ölüm ve kölelik korkusunu ruhen yenmiş ve dünyada duyulan bir ses haline gelmiştir. Kaybetme korkusunu yenmişlerdir. Kaybedenler toplum ve kadınlar değil, devlet ve egemen erkek iktidarı olacaktır ve başarılı olanlar kadınlar ve toplum olacaktır. Kadınlar doğru ilkeler etrafında birlikte çalışırlarsa, kendilerini koruyabilir ve demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğü arayan bir topluma öncülük edebilirler. Bugün, bu mücadele yolunda ilerleyen tüm kadınların temsiliyeti ve direniş çizgisi olan hapishanelerdeki direniş yükseliyor.
Mesajımız şudur: Her kadın kendini örgütlemelidir. Örgütlenme, kalbin ve beynin damarlarına akan kan gibidir. Bir insanın damarlarından kan kesilirse, kişi ya ölür ya da felç olur ve yere düşer. 21. yüzyıl, kadınların özgürlük yüzyılı ve kadın mücadelesinin küreselleşeceği yüzyıldır. Bu nedenle kadınların görevi daha da önem kazanmıştır. Jin Jiyan Azadî felsefesini aşmalı ve ana tanrıça kültürünü sağlamalıdırlar. Bu, Jineoloji fikrinin kimliğini bilerek de gerçekleştirilebilir. Herkes bu devrime sahip çıkmalıdır.
Her kadın, gerçek hayatın hangi temel ve koşullarında kendini nasıl eğiteceğini, koruyacağını ve örgütleyeceğini bilmelidir. Jin Jiyan Azadî devrimiyle kadınlar, 7 bin yıl önce var olan kimliklerine yeniden kavuşuyor. Jin, Jiyan, Azadî Devrimi, tüm kadınların hakikatinin bir ifadesidir.
*PJAK Meclis Üyesi