Hüda Kaya: Barış sessizlik değil gerçekleri dile getirmektir
MİA-FED’in kongresine katılan siyasetçi Hüda Kaya, “Barış sadece çatışmaları durdurmak değil, kalpleri ve toplumları iyileştirmektir. Barış sessizlik değil, gerçekleri dile getirmektir. Barış unutmak değil, adaletle hatırlamaktır” dedi.
DÎLAN AYDIN
Amed – Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu, (MİA-FED), "Demokratik İslam'dan Barış ve Demokratik Topluma Doğru" sloganıyla 1'nci Olağan Kongresi’ni yaptı. Kongreye Amed'de farklı şehirlerden siyasetçiler, sivil toplum kuruluşları, eş başkanlar ve federasyona bağlı derneklerin üyeleri katıldı. Konuşmalarda, dinin özünden uzaklaştırılıp bir araç haline geldiği vurgulandı.
Demokratik İslam Kongresi eski eş sözcüsü ve HDP eski milletvekili Hüda Kaya, Mezopotamya İslam Araştırmaları Federasyonu Kongresi'ne katıldıktan sonra ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. Hüda Kaya, bu topraklarda yaşamın, kültürün ve politikanın şekillendiğini, hem savaşta hem de barışta etkili olduğunu ve kadim köklere sahip olduğunu ifade ederek, Mezopotamya'nın inancın, öykülerin ve hakikat arayıcılarının beşiği olduğunu söyledi.
‘Amacımız din, ahlak ve adaleti bir araya getirmek’
Hüda Kaya, binlerce yıldır kutsallık adına savaşlar yapıldığını, büyük trajediler yaşandığını ve birçok kez ayetlerin sloganlara, duaların gösteri yöntemine, inancın ise yönetim aracına dönüştüğünü dile getirdi. Hüda Kaya, “İnanç, baskı, sömürgeleştirme, korku ve artan gücün araçlarına dönüştürüldü. Bundan en çok etkilenenler yoksullar, kadınlar, çocuklar ve yerinden edilmiş insanlar oldu. Ancak 21. yüzyılda, inancın doğduğu bu topraklarda, toplumların kaderinin artık savaş, acı ve trajedi olmaması, inancın baskı için bir bahane olmaması, kutsallığın otoritelerin aracı değil, insanlığın değerleri olması gerektiğini söyleyen bir ses yükseliyor. İnanç, köklerinden, ruhundan, özünden, yani ahlaki temelinden ayrıldığında yozlaşır. Böyle bir durumda vicdansız, şekilci, dindar görünen ancak pratikte adaletsiz bir toplum ortaya çıkar. Biz bugün burada bunun karşısındayız. Amacımız din, ahlak ve adaleti bir araya getirmek ve bu üç kavramın birbirinden ayrılamayacağını, birbirini tamamladığını söylemektir” ifadelerini kullandı.
‘İnanç, devletle, vicdanla birleştiğinde hayati önem taşımaz’
Demokratik İslam'ın bir etiket, bir ahlak iddiası olmadığını kaydeden Hüda Kaya, İslam'ın özünün birinin diğerleri üzerinde egemenliği değil, bir özü koruma bilgisi olduğunu söyledi. Hüda Kaya, “Güven, insan onurunun, insan haklarının, gerçeğin, gücün sınırlandırılmasının ve herkes için adaletin korunmasıdır. İnanç, devletle, vicdanla birleştiğinde hayati önem taşımaz. İnanç, itaat için değil, gerçeği korumak ve sürdürmek için kullanıldığında topluma fayda sağlar, onu uyandırır ve aydınlatır. Bugün insanlığın en büyük yarası şudur: Din konuşuluyor ama adalet susturuluyor, Allah adına insan hakları ihlal ediliyor, insanlar insanların kölesi yapılıyor. Biz buna din demiyoruz, dini fanatizm diyoruz. Bu, yetkililerin toplumsal inancı değil, dinin istismarıdır” sözlerine dikkat çekti.
‘Barışa yönelik atılan adımlarda bile dar görüşlü bir yaklaşım söz konusu’
Hüda Kaya, barışın sadece siyasi bir gündem olmadığını, her şeyden önce ahlaki bir sorumluluk olduğunu belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:
“İslam kültüründe ve geleneğinde ‘barış’ sadece çatışmaların sona ermesi değil, kalplerin ve toplumların iyileşmesidir. Barış sessizlik değil, gerçeği konuşmaktır. Barış unutmak değil, adaletle hatırlamaktır. Bu nedenle, barış dili iki şey arasında bir bağlantıdır. Bu bağlantı ‘acı çekmeyi inkar etmez’ ve merhametlidir, intikamı büyütmez. Şu anda Kürt meselesinde ‘barış olasılığı’ndan bahsediliyor. Bu hukuki ve siyasi zeminde görüşmeler devam ediyor. Komisyonların çalışmalarının genişletilmesi gündemde, ancak aynı zamanda şöyle bir yaklaşım da var: Barışa yönelik atılan adımlarda bile dar görüşlü bir yaklaşım söz konusu. Mesele sadece sözlerle ilgili değil, 'Güvenlik' göz ardı ediliyor, sosyal ve siyasi yönler tartışılmıyor."
Hüda Kaya, “Dil, kimlik ve bölgesel demokrasi talepleri ‘güvenlik’ kelimeleriyle çözülemez, adalet temelinde çözülebilir. Barışı güçlendirmek sadece müzakere masası kurmakla olmaz, toplumun da barışa ahlaki olarak hazırlanması gerekir. Barış, hakaretleri azaltarak ve insani sözleri artırarak elde edilir. Barışın somut örneği, cenazelerde ayrımcılığın ortadan kaldırılmasıdır. Barış sadece devletlerin ve örgütlerin işi değildir. Barış, toplumun, evin, ailenin işidir. ‘Direniş’ dediğimizde, şiddetsiz bir dünya ve yaşamda ısrar ediyoruz. Yaşam ilkesinde ısrar ediyoruz” sözlerine yer verdi.
‘Kadınlar barışı hayatın kendisi olarak görüyor’
Hüda Kaya, savaşın en ağır yükünü kadınların taşıdığını, dolayısıyla barışı en iyi şekilde inşa edebilecek olanların da kadınlar olduğunu belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Kadınlar barışı sadece ‘siyasi bir sonuç’ olarak değil, hayatın kendisi olarak görüyorlar. Barış onlar için en önemli şey. Kadınlar barışta sadece figüran değiller. Bugün barış hakkında bir tartışma varsa, kadınların sesi ‘arka planda’ değil, ana ses olarak kabul edilmelidir. İnanç ve kutsallığın iktidarın asası olmadığını açıkça söylemeli ve bu durumu değiştirmeliyiz. Dili nefretten arındırıp, küçük hesaplar meselesi değil, iyi ahlak ve samimiyet meselesi haline getireceğiz. Buradan çağrımız şudur: Adaletin sesi artık savaşın sesi değil, dayanışma ve desteğin sesi olmalı, trajedinin değil. Korku olmasın, umut olsun ve Allah bizi barış ve adaletin öncüleri kılsın.”