HTŞ’nin Suriye’deki cihadist yönetimi ve 5 Ekim parlamento seçimleri

Türkiye’den destek alan HTŞ, Suriye’de merkezi yönetimi ele geçirerek kadınları ve Suriye birleşenleri dışlayan bir sistem kuruyor.

Haber merkez- El Kaide ve El Nusra geleneğinden türeyen, ardından adını Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) olarak değiştiren cihatçı grup, İngiliz savunma şirketleri ve Türkiye’den aldığı destek ile birlikte 27 Kasım 2024’te İdlib ve işgal altındaki Efrîn’den yola çıkarak Halep ve Şam’ı ele geçirdi. 61 yıllık Baas sistemi ve 50 yıllık Esad rejimi, el değiştirerek Suriyeye hâkim olan anti demokratik sistem cihadist guruplardan oluşan HTŞ’nin hükümranlığına girdi.

HTŞ, Şam’ın sultasını ele geçirdikten sonra Baas rejiminin bir devamı niteliğinde hareket ederek, merkeziyetçi ve Suriye’nin birleşenlerini tanımayan bir siyaset izlemeyi tercih etti. Bununla birlikte, Suriye’ye şeriat ve cihatçı ideolojiyi yerleştirmek amacıyla bir yıllık süre içinde birçok adım attı. Alevi ve Dürzi topluluklarına yönelik katliamlar gerçekleştirdi, Kürt toplumunu inkâr eden ve parçalamayı hedefleyen politikalar uyguladı. Kadınları ve Suriye’nin esas yapısını oluşturan toplumsal çeşitliliği tıpkı Baas rejiminde olduğu gibi görmezden geldi; hatta bunu daha da derinleştirerek kadınları yaşamın her alanından dışlayan, damgalayan, kaçırma ve tecavüz vakalarını meşru gören bir ideolojiyi hâkim kılmaya yöneldi. Bu yaklaşım, HTŞ’nin halk nezdinde meşruiyetini ve kabul edilebilirliğini sürekli tartışmalı hale getirdi. Cihadist HTŞ, bu haliyle merkezi otoriteyi ele geçirerek Suriye’de anti-demokratik sistemi derinleştirmekte ve bunu şeriat esaslı bir düzene dönüştürmeye çalışmaktadır.

Bakanlıklar çete gruplarından oluşuyor

Kurulan geçici yönetim, ağırlıklı olarak kadınlara yönelik şiddet ve katliamlara karışmış çete guruplarının başlarından oluşuyor. Kadınlar, HTŞ’nin kurmak istediği sistem içinde şeriat yasalarına sıkıştırılmaya çalışılıyor. Colani öncülüğünde oluşturulan geçici yönetimde yalnızca bir kadın bulunuyor ve bu kadın da sınırlı bir yetkiye sahip. Geçici anayasa, kadın haklarını kısıtlayan ve Suriye’nin birleşmesini tanımayan anti-demokratik hükümler içeriyor. Bakanlıklar ise çoğunlukla çete gruplarının başlarından oluşturuldu. Bu cihadist çete grupları arasında, Ezidi toplumuna yönelik soykırımlarda yer almış isimler bulunuyor. Özellikle Colani’nin de dahil olduğu Musul’da, Ezidi kadınlarını demir kafeslerde diri diri yakan ve kadınları pazarlarda satan kişiler bu yapının içinde yer alıyor. Aynı şekilde Kobanê, Rakka, Efrîn, Telafer, Kerkük, Serêkaniyê, Dêrazor ve daha birçok bölgede kadınlara ve farklı topluluklara yönelik katliam ve tecavüzler gerçekleştirmiş kişilerden oluşuyor. Suriye Gelecek Partisi Eşbaşkanı Hemrin Xelef’in katili de bu oluşumun içinde yer alıyor.

Var olan bileşen, tamamen kadın düşmanlığı ve halklara dönük soykırım gerçekleştirmiş grup ve kişilerin isimlerinden meydana geliyor. Bu durum, HTŞ yönetimini Baas rejiminin akıbetine yaklaştıran bir tablo ortaya koyuyor.

Bazı bölgelerde seçimler yapılmayacak

Şimdi gündemde olan 5 Ekim 2025 tarihli parlamento seçimleri ise yukarıda bahsi geçen ve kendilerini Suriye’nin geçici yönetimi olarak adlandırmış hiçbir meşruluğu olmayan bir yönetim tarafından organize ediliyor. Seçimlerde toplam 210 sandalye bulunacak; 131’i için sandık kurulacağı iddia ediliyor, 70’i ise sözde Esat’ın yerine geçen Colani tarafından atanacak. Bu durum, Suriye halkı tarafından meşru görülmeyen atamaların parlamentoda üçte bir oranında temsil edilmesine yol açıyor.

Seçimler, güvenlik gerekçesiyle bazı bölgelerde yapılmayacak. Kürt nüfusunun yoğun olduğu Hesekê ve Rakka ile Dürzi nüfusunun çoğunlukta olduğu Süveyda illerinde seçim gerçekleştirilmeyecek. Bazı kaynaklar, bu bölgelerde gizli şekilde bazı aşiret liderlerinin sürece dahil edileceğini iddia ediyor. Bu haliyle Suriye’nin esas yapısını oluşturan Kürtler ve kadınlar bu seçimin dışında tutuluyor. Belli ki Suriye’nin geleceğini karanlığa çeken HTŞ cihadist çete gurupları kendileri için hiçbir engel tanımak istemiyor.

Şeriatçı sistem kurma hayalleri

Kadınların parlamentoda temsil edilmesine yönelik kota yüzde 20 olarak belirlenmiş olsa da, aday gösterme süreçlerinde kadınlara ciddi sınırlamalar uygulanıyor. Örneğin Türkiye destekli SMO çetelerinin kontrolündeki Minbiç’te kadın aday bulunmuyor. Dera’da 300 erkek adayın yanında yalnızca 50 kadın aday başvurusu yapılmış durumda ve çoğu erkek aday cihatçı gruplardan oluşuyor. İdlib ve Azez bölgelerinde de kadın adaylıkları çoğunlukla reddediliyor. Adaylığını koymak isteyen kadınlarda “bu kadar erkek arasında ne yapacaksın, git evine otur yoksa başına geleceklerden biz sorumlu olmayız” gibi söylemler sarf ediliyor.

Bu tablo, Suriye’de demokratik temsiliyetin sağlanamaması, azınlıkların ve kadınların siyasi süreçten dışlanması ve HTŞ’nin şeriatçı bir sistem kurma çabalarının devam ettiğini gösteriyor.