HTŞ, İdlibli kadınları baskı altına almaya çalışıyor
İdlib’de kadınlar Heyet Tahrir Şam örgütüne bağlı güvenlik birimlerinin baskıları nedeniyle sosyal hayata katılımlarının engellendiğini belirterek, yasalara da aykırı bu baskıların son bulmasını istedi.
HADEEL AL-OMAR
Idlib – Heyet Tahrir Şam (HTŞ) örgütüne bağlı güvenlik birimleri “ahlakı koruma” bahanesiyle kadınların başörtüsünden giyimine kadar her şeyini kontrol etmeye çalışarak, kadınların sosyal hayata katılımını engelliyor.
‘Baskılardan dolayı işimi bıraktım’
İdlib'in kuzeyindeki Atma kasabasındaki kamplarda mülteci olarak yaşayan Duaa Al-Subhi (28), ”2023'ün başından beri bu kampta yaşıyorum. Bir giyim mağazasında çalışıyordum. Mağaza sahibinin tehdidinden sonra işi bırakmak zorunda kaldım” dedi. Duaa El-Subhî, Heyet Tahrir Şam örgütünün baskılarına dikkati çekerek, şunları ifade etti:
"Bir keresinde Heyet Tahrir Şam bağlı El-Hisba devriyeleri beni tehdit etti. Çünkü ben kadın ve erkek kıyafetleri satıyordum. Onlara göre bu bir suç. Mağaza sahibini de tehdit ettiler ve çalışmaya devam edersem dükkanı kapatıp içindekileri alacaklarını söylediler, bu yüzden dükkan sahibi beni işten çıkarmak zorunda kaldı. Şu anda işsizim. İnsan kuruluşlarının bazen dağıttığı gıda yardımını bekliyorum. Çocukların babası geçen yıl korona virüsünden öldükten sonra insanlar bana ve çocuklarıma sık sık yardımlarda bulunuyorlar."
‘Pazarda tek dolaştığım için gözaltına alındım’
İdlib'deki kadın ve aktivistler de, Heyet Tahrir Şam güvenlik bahanesiyle hayatlarının her anını kontrol edildiğini anlattı. İdlib’in yerli halkından olan Rewşa Aya Xerîb (32), pazarda dolaşırken El-Hesbê devriyeleri tarafından gözaltına alındığını belirterek, şunları aktardı: “Tek başıma pazarda dolaştığım için gözaltına alındım. Öncelikle sözlü sataşmada bulundular. Daha sonra gözaltına alındım. Ahlaksız sözlere maruz kaldım ve boş sözlerle suçlandım. Onlara karşılık verdiğim için gözaltına alındım. Tutuklanma sırasında çok fazla psikolojik ve fiziksel baskıya maruz kaldım, ardından bir daha onlara sözlü karşılık vermemem için imza verdim ve serbest kaldım.”
‘Yaşananlar yasalara aykırı’
İdlib’te yaşayan avukat Rewan Al-Raya, kadınların kişisel özgürlüğüne yapılan uygulamaların açık bir ihlal olduğunu söyledi. Bu baskıların engellenmesi gerektiğini belirten Rewan Al-Raya, “Çünkü burası, özellikle çalışan ve ailesiyle yalnız yaşayan kadınlar için bir korku ve endişe alanı haline gelmiştir. Bu yaşananlar yasalara aykırı. Siyasetlerini yürütmek için halkı bu tür uygulamalarla sindirmek istiyorlar. İlk ve son kurbanları kadınlar oluyor. 14 Aralık 2022'de Heyet Tahrir Şam, üniversite mezunlarının diplomalarının onaylanması ve işe başlamalarına izin verilmesi gibi tüm işlemlerin kaldırılmasına yönelik bir karar yayınladı. Onlarca öğrenci şehir ve kasabalarına dönemedi." dedi.
HTŞ baskısından ötürü İdlib’e dönemiyor
İdlib'in güneyindeki Miaret El-Nûman kentinde ikamet eden Rîhan Birês (29), Hama Üniversitesi'nde diş hekimliği eğitimini tamamlamasına rağmen ailesini görmek için İdlib'e dönemediğini anlattı. Miaret El-Nûman, şunları aktardı:
”Dönüş yolunu Heyet Tahrir Şam kontrol ediyor. Eğer İdlib’e dönersem okuma hayalim sona erecek. Çünkü Şam devlet kurumları ve üniversitelerinden mezun olanların kendi alanlarında çalışmasına izin vermiyorlar. Ailemin yanına dönersem geleceğim ve 5 yıllık çalışmam heba olacak. İdlib’e gidene kadar babam bana bayağı masraf yaptı. Bunu heba edemezdim. İdlib'deki hastanelerde ve sağlık kurumlarında çalışamıyorum çünkü hepsi Tahrir El Şam'ın sağlık idaresine ait."
‘Çalışma yasağı ardından evlendirildim’
İdlib'in kuzeyinde bulunan Sermed şehrinden olan İngilizce öğretmeni Sara Heblûs (28), çalışma yasağı ardından Halep şehrinde bir gençle evlendirildiğini anlattı. Sara Heblûs, “Bu karardan sonra psikolojik bir travma yaşadım. Ailemin yanına dönmek istedim ama olmadı. Şehrimden uzakta yaşamaya mecbur bırakıldım” dedi.
‘Bir çözüm üretilmeli’
İdlib'in batısındaki Harem şehrinden olan Milli Eğitim Müdürü Suzan El-Hisên, İdlib şehirlerinin öğrencileri ve mezunları için bir çözüm bulması gerektiğini söyledi. Bu öğrencilerin ailesinden ve kültüründen uzakta yaşamasının mümkün olmadığına vurgu yapan Suzan El-Hisên, “Bu öğrenciler okumak için çok emek ve para harcadılar. Tüm engellere ve savaş ortamına rağmen başarı elde ettiler. Bu öğrenci ve mezunların meslek hayatlarına normal bir şekilde dönebilmeleri ve devam edebilmeleri için onlara yardım etmenin yolları ve araçları bulunmalıdır” şeklinde konuştu.