Gültan Kışanak’tan Newroz mesajı: Ayağa kalk Ankara, DEM geldi!
Ankara’daki Newroz kutlamalarına mektup gönderen DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediye Eşbaşkan Adayı Gültan Kışanak, "Ayağa kalk Ankara, toplumsal barışın DEM'i geldi...” dedi.
Haber Merkezi- Ankara’da “Rabe dema azadî û serkeftinê ye” şiarıyla Anıtpark’ta Newroz Bayramı kutlanıyor. Binlerce kişinin katıldığı kutlamada gençlerin ve kadınların yoğun katılımı dikkat çekti. Alana giren yurttaşlar, uzun bir süre halaya durarak sık sık “Bijî Serok Apo” ve “Zindanlara özgürlük” sloganları attı. Ayrıca “Son Muhteşem Olacak” yazılı dövizler taşındı.
Newroz programı, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenler için yapılan saygı duruşuyla başladı. Saygı duruşu sırasında sık sık “Şehît namirin" sloganı atıldı. Kutlamalarda, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ankara Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan Adayı olan tutuklu siyasetçi Gültan Kışanak’ın gönderdiği mektup okundu. Gültan Kışanak’ın halka, kadınlara, gençlere ve Ankaralılara ayrı ayrı hitap ederek yazdığı mektubu DEM Parti MYK üyesi Canan Çalağan okudu.
‘Yeni bir dönemin kapılarını aralamak için bir araya geldik’
Bugün bu alanda yeni bir dönemin kapılarını aralamak için bir araya geldiklerini vurgulayan Gültan Kışanak, “Bugün bu alanda, halklarımıza baharı getirmek için buluştuk. Zulme, yoksulluğa, savaşa, kadın kırımına ‘dur’ demek için buluştuk. Bugün bu meydanda ‘Ankara egemenlerin değil, halklarımızın kentidir’ demek için bir araya geldik. Bugün bu alanda, 8 mart ve Newroz’la doruğa çıkan coşkumuzu, sandığa taşımak için buluştuk. Sizler dışarıda, bizler zindanlarda; varlığımıza, kimliğimize, irademize, emeğimize, özgürlüğümüze yönelik saldırıları durdurmak için mücadele ediyoruz” dedi.
‘Hep beraber ayağa kalkacağız’
Gültan Kışanak, mektubun devamında şunları ifade etti: “Newroz meşalesi yolumuzu aydınlatıyor… Direnişimiz yeni meşaleler yakıyor. Dayatılan zifiri karanlığa inat, aydınlık yarınlarımız için hep beraber meşale olduk, yürüyoruz. Kadınların özgürlük ve barış zılgıtları, 8 Marttan Newroz’a köprü oldu. Newroz’da alanları dolduran milyonlar, demokratik mücadeleyi, barış ve özgürlük tutkusunu zirveye ulaştırdı.
Bütün kentlerde alanlara çıkan, coşkuyla, kararlılıkla taleplerini haykıran ve Newroz’u görkemli irade beyanına dönüştüren halklarımızı yürekten kutluyorum. Newroz’un çağrısı ve iradesi netti. Ayağa kalk, özgürlüğü ve zaferi kazan! Biz de hep beraber ayağa kalkacağız, halklarımızın ortak mücadelesini örgütleyeceği, barışı ve özgürlüğü kazanacağız. Halkın iradesini gasp edenlere, savaş politikalarıyla geleceğimizi elimizden almak isteyenlere karşı, demokratik siyasetin gücüyle, programıyla direneceğiz ve kazanacağız. Demokrasinin, özgürlüğün, adaletin, toplumsal barışın yolunu biz açacağız. Ölümü, zulmü ve sömürüyü, kadın kırımını biz durduracağız. Selam olsun gelenekten, geleceğe halkların baharı için direnenlere. Selam olsun barış ve özgürlük köprüleri kurmak için mücadele edenlere…
Sevgili Ankaralılar;
Yola çıkarken, 'Diyarbakır’dan Ankara’ya, buradan dört bir yana toplumsal barış köprüleri kuracağız' demiştik. Dün Zap suyu üstüne Kardeşlik Köprüsü kuran Denizlerin ’68 devrimci kuşağının ve zindanlarda direnenlerin; tarihi iddiasını bugün bu alanda bizler tekrarlıyoruz. 'Köprünün altından çok sular aktı' diyenlere, kardeşlik köprülerini yıkanlara diyoruz ki: biz iddiamızdan vazgeçmedik, vicdanımızı yitirmedik; tarihimize de geleceğimize de sahip çıkıyoruz. Söz veriyoruz: bu düş, yarım kalmayacak. Halklarımız arasında barış ve kardeşlik köprüleri kuracağız.
Bakın Diyarbakır Newroz' una! Savaş ve kayyum rejiminin yarattığı yıkıma rağmen, milyonların iradesi dimdik ayakta. Amed, çözümsüzlük politikalarına; görkemli bir halk iradesiyle cevap verdi. Diyarbakır'ın sesini duyuyor musun Ankara! Amed yine 'onurlu barış' diyor. 'Tarihsel kardeşlik' diyor, 'demokratik çözüm' diyor...
Dünyada ve Ortadoğu'da, savaş tamtamları çalarken, bizim kaybedecek zamanımız yok. Siyaset tüccarları ve yaymaya çalıştıkları düşmanlıktan iktidar devşirenler, Newroz'un sesine kulaklarını kapatabilir. Ama bizler, bu çağrıyı Ankara' ya ve buradan dört bir yana taşıyan köprü olmaya kararlıyız. Bin yıllık kardeşliğimize sahip çıkacağız. Bu günümüzü ve geleceğimizi karartmalarına izin vermeyeceğiz. Barışı, özgürlüğü ve demokrasiyi, hep birlikte mücadele ederek kazanacağız.
Sevgili Kadınlar;
Bizler iradesiz bırakılmanın, yok sayılmanın, sömürünün, evdeki ve kamusal alandaki şiddetin, savaşın, özgürlükten yoksun olmanın; ne demek olduğunu yaşadıklarımızdan biliyoruz. 'Sorunu bilmek, çözümün yarısıdır' derler. Biz yolu yarıladık... Şimdi sıra yolu sonuna kadar hep birlikte yürümede. El ele, yan yana, özgürlük türküleri söyleyerek yürüyeceğiz.
Her birimiz tek tek ve hep beraber yürüyeceğiz. Önümüze çıkan engelleri kız kardeşlik köprüleri kurarak aşacağız. Özgünlüklerimiz, farklılıklarımız bu yürüyüşte bize güç ve renk katacak. Çokuyla, heyecana, aşkla, tutkuyla yürüyeceğiz. İstanbul Sözleşmesini kaldıranlara, emeğimizi ve bedenimizi sömürenlere, kadınların kazanılmış haklarına göz dikenlere, kadına şiddet uygulayanlara, kadın kurumlarını kapatanlara karşı hep birlikte direneceğiz. Her türlü ırkçılığa ve ayrımcılığa, savaş politikalarına karşı; toplumsal barış köprüleri kurmak için hep birlikte mücadele edeceğiz. Yarattıkları yoksulluğun yükünü kadınlar sırtına yüklemek isteyenlere karşı, emeğin, emekçinin, yoksulun hakkını hep beraber arayacağız. Kadın örgütlülüğünü, kadın dayanışmasını ve kadınların ortak mücadelesini büyüterek yürüyeceğiz ve kazanacağız.
Sevgili gençler;
Ankara sizin kentiniz... Devrimci, yurtsever gençliğin kenti... Darbelerle düşlerimizi çaldılar... Hayallerimizin pesinden gitmeyi bırakırsak; geleceğimizi de çalacaklar. Gün düşlerimize, umutlarımıza sahip çıkma ve geleceğimizi kazanma günüdür. Biliyorum, düşleriniz özgürlüğe yelken açarken, içinize fırtınalar kopuyor. Karabasan gibi göğsünüzün tam ortasında çöken yokluğa, yoksulluğa, işsizliğe isyan ediyorsunuz. 'Sesiz çığlığınızı' duysunlar istiyorsunuz. Ama duymuyorlar. Gün sesimizi yükseltme, düşlerimizin peşinden gitme günü. Gençlik umuttur, düştür, özgürlüktür... İçinizdeki gençliği özgür bırakın... Bakın o zaman nasıl da yelkenlerinizi dolduruyor rüzgar.
Sevgili Ankaralılar;
Tam otuz yıldan beri Ankara'nın ne kadar değiştiğini ve bu kentte neler yaşandığını en iyi siz biliyorsunuz. Kentin rantına çöken bir avuç hırsız, servetine servet katarken; sizler ev kirası ödeyemez hale geldiniz. Kentsel dönüşüm adı altında, bin bir emekle kurduğumuz mahalleler arazi mafyasına, müteahhitlere peşkeş çekildi. Kenti parsel parsel sattıklarını itiraf ettiler. Demokratların, aydınların, gençliğin, devrimcilerin kenti Ankara' yı yok ettiler; kentin ruhunu, duygusunu değiştirip; rantçılara, sağcılara, milliyetçilere teslim ettiler. 'Kazanacak aday' diye diye; demokratik ilkeleri bir kenara bırakıp, milliyetçilik yarışına katılanlar, Ankara'nın geçmişine, hatıralarına sırtını döndüler. Ankara sizin, Ankara kadınların, gençlerin, emekçilerin, Ankara bizim kentimiz... Ankara, Türkün, Kürdün, Çerkezin, Alevinin; ortak vatanda eşit yurttaşlar olarak yaşamak isteyen herkesin kentidir... Bu gün bu meydanda ranta, hırsızlığa, talana, bizim Ankara' yı çalanlara ‘dur’ demek için buluştuk. Ankara’yı rantçılara, sağcılara, savaş çığırtkanlarına bırakmayacağız.
Değerli Halkımız,
Başkentlerin misyonu, kapsayıcı, birleştirici olmasıdır. Adalet, eşitlik, demokrasi gibi değerler, her yer için önemlidir ancak başkent misyonu taşıyan kentler için çok daha önemlidir. Maalesef, iktidarların baskıcı ve otoriter yüzünün yükünü, Ankara taşıyor. Yerel yönetim de bu yükün ortağı... AKP-MHP koalisyonu, bırakalım demokrasiyi, cumhuriyetin bile en temel ilkelerini yok etti. Hukuk devleti ilkesi yıkıldı... Demokrasiye darbe yapıldı, halkın iradesine kayyum atandı... Kadın hakları saldırı altında... kamusal hizmet ve kamusal ekonomi yok edildi. Ekonomi çöktü... işsizlik rekor kırdı, emekçi evine ekmek götüremez oldu. 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesi unutuldu... halkın en az yarısı iç düşman ilan edildi... dört bir yanda sürdürülen savaş politikası, selamlaşacak komşu bırakmadı. Bütün bunlar yaşanırken; ana muhalefet sıfatını kullanan parti, toplumsal muhalefeti seçimden seçime sürüklemek dışında hiç bir şey yapmadı.
Sevgili Ankaralılar;
Bu nedenle biz, halklarımızın önüne 'demokratik bir seçenek' sunmak için yola çıktık. Geçen yüz yılda, cumhuriyeti demokrasi ile buluşturmak için çok mücadele ettik, ağır bedeller ödedik. Ama gücümüz yetmedi. Pes edecek değiliz... Mücadele ediyoruz, direniyoruz, yolumuza devam ediyoruz... Cumhuriyetin başkenti Ankara da hep birlikte bir kez daha iddiamızı yineliyoruz: Demokratik cumhuriyette, ortak değerlerimizle, özgür kimliklerimizle, eşit yurttaşlar olarak, barış içinde bir arada yasayacağız.
Demokrasiyi kazanmak için Ankara hazır mı? Özgürlüklerimizi kazanmak için Ankara hazır mı? Barışı kazanmak için Ankara hazır mı? Siz hazırsanız, ben de hazırım... Siz hazırsanız, DEM parti de hazır... Sizlere Ankara' da demokratik bir seçenek sunmak için sorumluluk aldım. Sizlerle yol arkadaşı olmak, özgürlük ve barış yolunu birlikte yürümek için sorumluluk aldım.
Peki siz sorumluluk almaya hazır mısınız? Emeğimize, geçmiiimize ve geleceğimize sahip çıkacak mısınız? Demokrasiye ve toplumsal barışımıza sahip çıkacak mısınız? Görüyorum ki Ankara yol arkadaşı olmaya hazır... Bana bu onuru verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyor, her birinizi ayrı ayrı saygıyla, sevgiyle ve özlemle selamlıyor; başarılar diliyorum.
Ayağa kalk Ankara, toplumsal barışın DEM'i geldi...
Ayağa kalk Ankara! DEM geldi...”