Gülistan Kılıç Koçyiğit: İmralı’ya gidiş hızlı bir şekilde planlanmalı

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, komisyonun acilen İmralı’ya gitmesi gerektiğini belirterek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile görüşmenin sağlanmasını istedi.

Ankara- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Mecliste düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.  

Gülistan Kılıç Koçyiğit, Kürt sorununun çözümünün ertelenmesinin maliyetlerine dikkat çekerek komisyonda bugün sorunun ekonomik boyutunu ortaya koyacak sendikaların dinleneceğini belirtti. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bu maliyetlerin en büyüğü yaşam maliyeti, toplumsal maliyet ama bunun dışında aynı zamanda büyük ekonomik maliyetler de olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bugünkü savaş politikalarının en büyük çıktısı, en büyük yıkımı nedir diye baktığımız zaman, bütün maliyetlerin yanında derin bir yoksulluk yarattığını da görüyoruz. Bu yoksulluğun da giderilmesi açısından bugün iş çevrelerinin ve sendikaların görüş ve düşüncelerini bizlerle paylaşması bizim açımızdan çok önemlidir” diye ifade etti. 

 ‘Bütçe barışa ayrılmalı’ 

Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Savaş sadece cana değil, sofradaki ekmeğe de mal oldu; halkın alın terinin topa, tüfeğe, silaha, mermiye, İHA’ya, SİHA’ya gitmesine mal oldu” derken bu yıl bütçenin savaşa ve savunma sanayisine değil, barışa ayrılması gerektiğini dile getirdi ve "Barış yolunda ilerledikçe tabii ki bütün bunların gerçekleşmesi ihtimalinin de arttığını ifade etmemiz gerekiyor. O anlamıyla komisyonun sadece siyasal bir süreç olarak değil, aslında bu meseleyi sadece siyasal çıktılar olarak değil, aynı zamanda ekonomik, toplumsal ve sosyal çıktıları açısından da gözetmesi; ilgili her çevreyi dinlemesi, ilgili her çevrenin görüş ve düşüncesine başvurması, aslında barışın kalıcılaşması ve yeni adımların, yeni cesur adımların atılmasının da önünü açıyor. Biz bunu önemsiyoruz” şeklinde konuştu.  

 ‘Herkes sürecin bir parçası olmalı’ 

Tüm çalışmalarında herkesin sözünü sürece dahil etmeye çalıştıklarını, görüş ve öneriler doğrultusunda çalışmalarını sürdürdüklerini vurgulayan Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bütün bu önerilerin, bütün toplumsal çevrelerin sözünün çok kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Fakat şu kısıtlılığın da farkındayız. Bu komisyon her çevreyi dinleyemez. Bu konuda bir alt komisyon kurulma önerimiz vardı ya da yazılı olarak insanların önerilerini sunması, görüş ve düşüncelerini komisyona iletmeleri yönünde de bir öneri yaptık. Hâlihazırda bununla ilgili bir gelişme yok. Ama biz buradan şunu kamuoyuna ifade etmek istiyoruz: DEM Parti olarak, komisyona çağrılamayan, zaman kısıtlılığı nedeniyle komisyonda dinlenmeyen; kendi verdiğimiz listeyi de, onun dışındaki geniş listeyi de, her kesimi dinlemeye; herkesin görüşünü, düşüncesini, önerisini almaya ve onları sürecin bir parçası, bir paydaşı, bir öznesi kılmaya sonuna kadar çalışacağız” dedi. 

  ‘Cesur adımlar atılması gerekiyor’ 

Gülistan Kılıç Koçyiğit, konuşmasına şu sözlerle devam etti:  

“Bu komisyonumuzun, gerçek anlamda sorunun çözümü için ciddi ve cesur adımlar atması gerekiyor. Komisyonun acilen İmralı’ya gitmesi ve süreci yürüten baş aktör olan Sayın Öcalan'la da görüşmesi, onun görüş, düşünce ve önerilerini de dinlemesi gerektiğini ifade etmemiz gerekiyor. Bu, aynı zamanda bir beklenti değil; halklarımızın barış talebinin somut bir ifadesi ve sürecin de bir gerekliliği olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Bu görüşme, sürece ivme kazandıracaktır. En önemlisi, toplumsal güveni ve çözüme dair olan inancı geliştirecek, pekiştirecek ve bu anlamıyla da sürecin önünü açan önemli bir eşik olduğunu ifade etmek istiyoruz. Bu diyaloğu da sadece Kürtler açısından bir diyalog olarak, Kürt halkı açısından önemli bir diyalog olarak görmemek gerekiyor. 

 ‘Komisyon İmralı’ya gitmeli’ 

Bu süreçte de çözüm komisyonunun İmralı'ya gitmesi, Sayın Öcalan'ın görüş ve düşüncelerini bizzat dinlemesi ve orada onunla karşılıklı konuşması, sorularını sorması, yeni döneme dair önemli bir eşiğin aşılmasına katkı sunacaktır diyoruz. Bu anlamıyla beklentimiz, çok kısa bir süre içerisinde çözüm komisyonu içerisinden bir heyetin, hızlı bir şekilde süreç olgunlaştırılarak adaya gidişinin planlanması yönündedir. 

 ‘Hükümetin nasıl bir hazırlığı olduğunu bilmiyoruz’  

Bizim ilk günden beri talebimiz budur. Sayın Babacan da yine ‘Komisyon gitmelidir, bu sürecin gerekliliğidir.’ dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Fethi Yıldız’ın da kamuoyuna ‘Komisyonun gitmesi gerekir.’ şeklinde bir açıklaması oldu. Biz de aynı fikirdeyiz. Komisyon bir an önce adaya gitmeli ve sürecin ilerlemesi, önemli bir eşiğin aşılması açısından da Sayın Öcalan’ın görüş, düşünce ve önerilerini de dinlemeli. 

 Şu anda hâlihazırda biz hükümetin nasıl bir hazırlığı olduğunu bilmiyoruz. Ama bugün sürecin ihtiyacı olan bir kanunun yapılması, ilk elden acilen yapılması gerekliliği ortada. Şu gerçeği unutarak bazen tartışıyoruz. Ortada bir hakikat var: Sayın Öcalan 27 Şubat'ta bir çağrı yaptı. 52 yıllık örgüt PKK, 5-7 Mayıs tarihlerinde örgüsünü feshetme ve silah bırakma kararı aldı ve 11 Temmuz'da da silahlar yakıldı. Şimdi buna karşılık bu Meclisin, gerçek anlamda silah bırakanların eve dönüşünü, ülkeye dönüşünü, siyasal ve sosyal yaşama katılımını sağlayacak hukuksal düzenlemeler yapması; onların nasıl bir hukuksal yaklaşımla karşılanacağını belirlemesi gerekiyor.   

'Umut hakkı mutlaka tanınmalıdır’ 

Parti olarak, infaz hukukundan tutalım; infaz düzenlemesinden Terörle Mücadele Kanunu'na, TCK'dan tutalım, diğer bütün başlıklara her türlü hazırlığımızı yapıyoruz. Hukuk komisyonumuz bu konuda hazırlıklarını sürdürüyor. Şu anda infaz hukuku ile ilgili hazırlığımız bitti. Diğer hazırlıklar da önemli bir şekilde ilerledi, bitiyor. Umut hakkı evrensel bir hak. Avrupa Konseyi’nin 2014’ten beri söylediği bir hak. Türkiye ne yazık ki bu hakkı tanımaktan ve bu konuda yasal düzenleme yapmaktan imtina ediyor. Ama yeni bir dönemdeyiz, yeni bir eşikteyiz. 

Hâlihazırda umut hakkını kriminalize hale getirmek, umut hakkı konusunda bir düzenleme yapmamak kabul edilemez. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, yeniden eylül ayında toplanacak ve bu konuda bir gözlem kararı da alacak. Çünkü Türkiye’ye süre vermişti ve Türkiye bu süre içerisinde hâlâ hiçbir hazırlık yapmadı. Bizim bu konuda da hazırlığımız net. Artık sürecin ve süreçteki bütün engellerin, bütün bariyerlerin ortadan kaldırılması gerekiyor. 100 yıllık Kürt sorununun çözümünü konuşuyorsak, Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü ve umut hakkını da konuşmalıyız. Umut hakkı mutlaka tanınmalıdır. 

‘Operasyonlar siyasi zemine zarar veriyor’ 

19 Aralık’tan beri, gün geçtikçe hızı artan bir Cumhuriyet Halk Partisi’ne yönelik operasyon süreciyle, yargısal operasyonlarla karşı karşıyayız. Bütün bu operasyonların siyasal zemine zarar verdiğini, ama aynı zamanda yürüyen sürece de zarar verdiğini belirtmemiz gerekiyor. Bugün yeni bir iklimi konuşuyoruz. İktidar bunu ‘iç cephenin tahkimatı’ olarak ifade etti. ‘İç barış’ diyor. O zaman, iç barışın sağlanması gerektiği ya da iç barışın sağlanmasının istendiği bir yerde, bu ülkenin ana muhalefet partisinin yargı eliyle operasyonlara maruz kalması kabul edilemez. 

Bu, aslında halkın iradesini tanımamanın bir sonucudur. Hukuk tanımayan yöntemlerde ısrar etmenin bu ülkeyi getirdiği durum açık ve nettir. Geçmişte bunlar çok yaşandı. Bizzat DEM Parti olarak, ondan önceki partimiz olan HDP olarak bunları yaşadık. Hâlâ HDP'nin kapatma davası devam ediyor. 

Eş Genel Başkanlarımız, eş zamanlı operasyonlarla; Sayın Demirtaş, Sayın Yüksekdağ ve milletvekili arkadaşlarımız gözaltına alındı. Yıllardır tutuklular, haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevindeler. Bütün bunlar bize yapıldığında da söyledik: Bunlar bugün DEM Parti’ye, bugün HDP’ye yapılıyor ama operasyonun odağı bütün Türkiye halklarıdır. Operasyon, aslında Türkiye demokrasisine yapılıyor ve herkesi bu konuda tutum almaya davet etmiştik. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’ne yapılanların da sadece ona değil, bütün muhalefete yapıldığını çok iyi biliyoruz. 

 ‘Hukuksuzlukların karşısındayız’ 

“Haksız, hukuksuz olduğunun da altını çizmek istiyoruz. Bugün olması gereken, yargı eliyle kayyım atamak değildir. Hiç kimse bizi kayyım siyasetine alıştırmaya çalışmasın. Bugün Eş Genel Başkanlarımız Sayın Tülay Hatımoğulları ve Sayın Tuncer Bakırhan başkanlığında, bir heyetimiz Cumhuriyet Halk Partisi’ni İstanbul'da; Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’i ve heyetini ziyaret ederek bir dayanışma ziyareti gerçekleştirecek. Orada da bir kez daha, bütün bu hukuksuzlukların karşısında olduğumuzu en üst düzeyde ifade edeceğiz. 

 ‘Her yer neredeyse bir eko-kırım mahalli haline geldi’   

Bugün çözümü, barışı konuşuyoruz ama savaşın yarattığı yıkımları da görmezden gelemeyiz. Bu ülkede ne yazık ki savaş ve güvenlikçi politikaların yarattığı çok büyük yıkımlar var. Güvenlikçi politikalar nedeniyle doğamızın, yaşam alanlarımızın tarumar edilmesi… Bu ülkede her yer neredeyse bir eko-kırım mahalli haline geldi. Türkiye'nin batısında rant amacıyla şirketlere, sermayeye peşkeş çekmek için Meclisten patır patır yasalar geçirenlerin, Kürdistan’da ise şiddet politikaları ve güvenlikçi politikalarla doğayı, yaşamı, ormanları tarumar ettiğini görüyoruz. 

 Güvenlik barajları kurup ekosistemi tahrip ediyorlar. Şırnak Besta’da olduğu gibi, sistematik olarak ormanları katlediyorlar. Halk buna karşı itirazını ortaya koydu. Hiçbir zaman buna razı olmadı. En sonunda da yine Botan halkının öncülüğünde Besta’ya büyük, güçlü bir ekoloji yürüyüşü gerçekleştirildi. Oraya giden annelerin feryadı büyüktü. Yaşamı yok edilen annelerimiz, oradaki her bir ağaç için ağıt yaktılar. Ama aynı zamanda itirazlarını şu sözlerle dile getirdiler: ‘Önce doğayla barışın. Önce Besta ile barışın.’ Biz ekoloji mücadelesini de sonuna kadar sürdüreceğiz. Kasım ayında da Şırnak Ekoloji Platformu öncülüğünde yine büyük bir ağaç ekim kampanyası başlatacağız. Kesilen her bir ağacın yerine yeni ağaçlar dikeceğiz, ormanlarımızı yeşerteceğiz.”