Gülistan Doku bir örnekti: Kadınlar ve gençler Dersim’de hedefte

Özel savaş politikalarına karşı konuşan Dersimli kadınlar, “Örgütlü alanda yer almayan kişiler daha çabuk düşürülüyor” sözleri ile kadınlara ve gençlere örgütlenme çağrısında bulundu.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Dersim- “Doğamızın ve irademizin gaspına izin vermeyeceğiz” şiarı ile 22’ncisi düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali dört günlük programın ardından sona erdi. Pek çok konuya dikkat çekilen festivalde hem inanç hem ana dil hem de kadınlara dönük yaşanan güncel sorunlar tartışıldı. Festivalde kadınların, “Emeğini, sesini, yüreğini al da gel” şiarı ile yaptıkları yürüyüş ise coşkuyla geçti.

“Jin Jiyan Azadi” sloganları ile yürüyüş yapan kadınlar, Dersim’de son süreçte kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekerken, kentte her alanda olduğu gibi kadın ve gençlere yönelik özel savaş politikalarının had safhaya çıktığının altını çizdi.

Gülistan Doku sadece bir örnek

Ocak 2020 tarihinde kaybolduktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Gülistan Doku’nun ardından polis, asker ve diğer kamu görevlilerinin içerisinde yer aldığı çok sayıda taciz ve şiddet olayı meydana geldi. Yaşanan bu olaylar cezasızlıkla sonuçlanırken, Gülistan Doku dosyasında da kolluk eli olduğu ortaya çıktı. Kentte madde bağımlılığının da yoğunlaştığı dile getirilirken, artış gösteren ve kadınların yaşam alanlarını hedef alan bu tür politikaların önlenmesi çağrısı her alanda vurgulanıyor. Bu sürece dair ajansımıza değerlendirmede bulunan Dersimli kadınlar, sistematik saldırılar karşısında her alanın örgütleme alanı olması gerektiğine dikkat çekti.

‘Her alanı örgütleme çabasına girilmeli’

     

Konuya dair ilk olarak konuşan Sevim Şaylı, Dersim’de özellikle ekonomik ve etnik kimlik üzerinden kadına, gençlere sistematik bir saldırı rotasının oluşturulduğuna yer verdi. Şiddet, taciz, ajanlaştırma ve madde bağımlılığı üzerinden gençlerin düşürülmeye çalışıldığını aktaran Sevim Şaylı, “Dünyanın her yerinde kadınlar taciz ve şiddet politikasına maruz kalıyor. Ama Dersim özelinde burada özel savaş politikası uygulanıyor. Etnik kimliğimiz ve inancımız üzerinden saldırılar var. Kadınların daha fazla farkındalık geliştirip, dayanışma içinde olması ve örgütlenmesi lazım. Yerel yönetimlerde yine resmi kurumlarında bu durumda harekete geçmesi gerekiyor. Bu konuda en büyük görev STK’lere düşüyor. Seçimden seçime değil de her gün bir örgütleme çabası içerisinde olmaları gerekiyor” dedi.

‘Örgütlenmeyen kadın daha çabuk düşürülüyor’

“Devlet tankla topla yapamadığını, düşürme politikası ile yapmak istiyor” sözlerini kullanan Sevim Şaylı, bu politikalarda ilk hedefin kadınlar ve gençler olduğuna dikkat çekti. Sevim Şaylı konuşmasının devamında şunları belirtti: “Farklı illerden gelen yoksul kadınlar üzerinden bu politika uygulanıyor. Yine ekonomik kriz en çok kadınları etkiliyor. İşsizlik bu durumdaki en büyük etkenlerden biri, buraya dönük bir siyaset izleniyor. Düşürme politikası üzerinden gençleri ve kadınları hedef alıyorlar. Devlet artık tankla topla yapamadığını ya ekonomi üzerinden ya madde üzerinden ya da farklı politikalarla insanları düşürmeye çalışıyor. Bu kentte korku imparatorluğu kurmuş durumda. Örgütlü alana gelmeyen kadınlar çok daha kolay düşürülüyor. Bu durum özelde Dersim’in kanayan yarasıdır. Dersim’de yine gençlerimiz elden gidiyor. Madde bağımlısı gençler her geçen gün artıyor. Yurtdışına gitmek isteyip gidemeyenler de burada madde ile düşürülüyor. Bütün kurumların bu duruma kafa yorması gerekiyor. Gençler ve kadınlar bizim geleceğimiz. Bu tür politikalarla geleceğimizi yok ediyorlar.”

‘Yaşananlar tesadüf değil, özel savaş uygulamaları’

       

Festivale katılanlardan Evrim Konak ise özel savaş politikalarına karşı örgütlenme ve dayanışmanın önemini vurguladı. Evrim Konak, “Dersim’deki kadınların yaşadığı durum ülke genelinden farksız değil. Bugün Dersimde festival haftası içerisindeyiz. Festivalde bize dönük saldırıları dile getirip, bunları konuştuk. Doğa, kültür, ana dil yine kadınlara yönelik çok yönlü baskı, şiddet ve sömürü yaşanıyor. Bizlerde kadın platformu olarak kadın paneli ve yürüyüşle sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. İfade ettiğimiz hiçbir şey sıradan, kendiliğinden olan şeyler değil. Devletin, sistemin başta kadınlara ve bütün emekçilere karşı yürüttüğü özel savaş politikalarının bir sonucu. Onlar bizim haklarımıza saldırmaya, bizi mücadeleden koparmaya çalışırken bizlerde ısrarla sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Kadınlar olarak dayanışmayı büyüteceğiz. Bütün kadınları omuz omuza alanlarda direnmeye, bu politikalara karşı ses olmaya çağırıyoruz” sözleri ile saldırılara karşı tek çözümün örgütlenme olduğunu dile getirdi.

‘Özgürlüğü daha da ileri taşıyabiliriz’

        

Mikrofon uzattığımız Aynur Turan ise şu değerlendirmede bulundu: “Ülkede çok fazla kadın cinayeti var. Katilleri yakalayıp diğer kapıdan bırakıyorlar. Cezasızlık onlara cesaret veriyor. Hem şiddete hem katliama hem de tacize bir çözüm bulunmalı. Kadınların özgürlüğüne dönük baskı arttı. Kentteki örgütlülüğü daha da ileri taşıyabiliriz. Bu örgütlülüğün daha da çok artmasını isterim.”