Girê Spîli kadınlar: Şehirlerimizi özgürleştirip onurlu bir şekilde yaşayalım

Türk devleti ve çeteler, Kuzey ve Doğu Suriye’ye bağlı Girê Spî ve Serêkaniyê şehirlerine 9 Ekim 2019’da işgal saldırıları başlattı. Zorla yerinden ettirilen Girê Spîli kadınlar, “Şehirlerimizi özgürleştirelim ve onurlu bir şekilde yaşayalım" dedi.

BERÇEM CÛDÎ

Eyn Îsa- Kuzey ve Doğu Suriye’ye bağlı Girê Spî ve Serêkaniyê kentlerinin işgalinin ardından Türk devleti ve çetelerinin insanlık dışı uygulamaları 5 yıldır sürüyor.

Türk devleti ve çeteleri, 9 Ekim 2019 tarihinde Serêkaniyê ve Girê Spî kentlerine saldırdı. Suriye'nin diğer bölgeleri gibi bu iki şehir de şu anda Türk devletinin işgali altında, çete kaynağına dönüşüyor. Özellikle Suriye krizi sırasında her türlü saldırıya maruz kalan ve bir süre işgal edilen Girê Spî, 2015 yılında YPJ/YPG savaşçıları tarafından özgürleştirildi ancak bir kez daha işgal edildi.

Girê Spî'nin işgalinin 5’inci yıl dönümünde ajansımız Eyn Îsa ve buradaki Til El Semîn mülteci kampına giderek kadınlar ve Girê Spî Meclisi Eşbaşkanı Fadîle Mihemed ile konuştu.

‘İşgal, soykırım ve devrimi tasfiye etme planıdır’

Fadîle Mihemed, değerlendirmesinin başında Girê Spî'deki durumdan ve genel olarak Türk devletinin saldırılarından bahsederek, şunları söyledi: "5 yıl önce biz Arap, Kürt, Türkmen ve Ermeni halkları olarak, demokratik, huzurlu ve barış içinde bir arada yaşıyorduk. Girê Spî, Özgür Ordu, El Nusra Cephesi ve IŞİD gibi birçok çete grubunun saldırısına uğrayan küçük bir bölge. Buna rağmen saldırılardan kendimizi kurtarabildik, sistemimizi kurduk ve onun çatısı altında kendimizi geliştirebildik. Girê Spî, Türk devletinin sınırlarına yakın olduğu için Türk devleti tarafından her gün tehdit edildi ve bombalandı. Kuzey ve Doğu Suriye'nin her yerine yayılan 19 Temmuz Devrimi’nin ardından Türk devleti işgal ve soykırım saldırılarına başladı ve ilk adımın Efrin'in işgali olduğunu gördük.”

‘İşgalin karşısında tüm gücümüzle duruyoruz’

Fadîle Mihemed, işgal saldırılarına karşı halkın ve kadınların direnişini şöyle anlattı: "Türk devleti Efrîn'i işgal ettikten sonra 2019 yılında diğer bölgeleri işgalle tehdit ederek saldırılara başladı. Coğrafya bakımından küçük olan Girê Spî ve Serêkaniye'yi Türk devleti işgal etmek için tüm gücünü kullandı. Bir yandan karadan saldırırken diğer bir yandan ise savaş uçakları ve yasak silahlar kullandı. Saldırıların çok sert olmasına rağmen halkın direnişi ve topraklarını savunma kararlılığı yüksekti.”

‘İnsanlar temel ihtiyaçlarından mahrum’

Fadîle Mihemed, Girê Spî'deki durumdan haberdar olduklarını belirterek, "Girê Spî'den uzakta yaşadığımız doğru ama orada da durumu takip ediyoruz ve elimizde bilgi var. İşgalden beri orada hayat diye bir şey yok. Halen Girê Spî'de bulunan halk, işkence, kaçırma, tutuklama, tecavüz, katliam, soygun vb. gibi en kötü uygulamalara maruz kalıyor. Bu insanlık dışı ihlallerin yanı sıra halk, en küçük ihtiyaç ve yaşam olanaklarından da mahrum bırakılıyor. İşgal öncesi günlerin hasretini yaşadıklarını, kurtuluşu beklediklerini söyleyen pek çok insanla temasımız var. Özellikle kadınların gözü işgalden en çok zarar gören QSD ve Özerk Yönetim’de" dedi.

‘Ortak direnişle bölgelerimizi özgürleştireceğiz’

Fadîle Mihemed konuşmasını şu sözlerle noktaladı: "Bu şekilde işgal altında yaşayan tüm halkımıza, biz dışarıdan topraklarımızın özgürlüğü için mücadele ettiğimiz gibi içerde de onların rol alması çağrısında bulunuyoruz. Efrin, Bab, Azez, Cerablus, Serekani ve Girê Spî' de işgalin sona ermesi için ortak direniş göstermesi gerekiyor. Gelin tüm şehirlerimizi kurtaralım ve bir kez daha bu şehirlerde onurlu bir şekilde yaşayalım."

‘Topraklarımızı işgalcilere bırakmayacağız’

Girê Spî'nin Siluk köyünden Cevahir İsa ise, son 5 yıldır Türk devletinin işgali nedeniyle zorla yerinden edilmiş bir şekilde yaşadıklarını ifade ederek, “Ekim 2019'da öyle bir saldırıya uğradık ki her şeyimizi yıktılar, Türk devletinin saldırılarından nasıl korunacağımızı bilemedik ve sonunda kampa geldik. Kampta yaşam çok zor, yazın sıcağı, kışın soğuğu çok zor. Çocuklarımız her gün bu zorluğu yaşıyor, hayal güçleri sınırlı ve nasıl bir gelecekleri olacağını bilmiyorlar. Tüm bunlara rağmen gözümüzün önünde her şeyi güzel görmeye çalışıyoruz ve umudumuzu kaybetmiyoruz. Girê Spî'nin işgalcilere ve çetelere bırakılmayacağını bildiğimiz için bu zor şartlara tahammül ediyor ve direniyoruz" dedi.

‘Topraklarımızı yağmaladılar, yok ettiler’

Hicazi köyünden Rehîme Remo, köy sakinlerinin tamamının Kürt olması nedeniyle köylerini boşaltmak zorunda kaldıklarını belirterek, "10 Ekim'de ailemle birlikte köyümden ayrıldım ve şu ana kadar evimden uzakta yaşıyorum. Köyde kimse kalmamış, artık sadece köydeki çeteler mallarımızı kendileri için kullanıyor ve geride hiçbir şey bırakmamışlar. Duyduğumuza göre evlerimizi sahiplenmişler, kendi malı gibi kullanıyorlar. Topraklarımızı satıyorlar, evleri yıkıyorlar ve daha onlarca şey yapıyorlar. Başta Kürt köyleri olmak üzere talan ediyorlar her yeri yıkıyorlar. Bu olayları duyunca yüreğim yanıyor. Yine de bana sabır veren şey, kampta yaşayan insanlarla kaderimizi, acımızı, özlemimizi, direncimizi, hayallerimizi paylaşmamızdır. Dolayısıyla duygularımızı paylaşarak birbirimizin yükünü hafifletiyor, umutlarımızı tazeliyoruz" diye ifade etti.

Til El Semin kampının durumu

Türk devletinin Girê Spî'ye yönelik sert saldırılarıyla birlikte birçok aile işgalin gölgesinde yaşamak yerine göç yolunu tercih etti. Demokratik Özerk Yönetim zorla yerlerinden edilenler için çok sayıda kamp inşa etti. Girê Spî göçmenleri için Eyn İsa ile Rakka arasında bulunan Til El Semin Kampı 2019 yılında kuruldu. Kampta şu anda bin 831'i kadın ve 3 bin 551'i çocuk olmak üzere bin 261 Kürt, Arap ve Türkmen aile yaşıyor. Kampta tüm yaşam olanakları, hizmetler, eğitim, sağlık vb. hazırlanmış olup, 3 sağlık merkezi, psikolojik danışmanlık merkezi, 3 okul, çocuk ve kadınların korunmasına yönelik ofisler bulunmaktadır. Ayrıca kamp 6 bölüme ayrılmış ve komünler sistemiyle örgütleniyor; 58 komün eşbaşkanlık sistemiyle yönetiliyor.