Gazzeli kadınlar için savaşın yüküne bir de taciz eklendi

Gazze’de yaşayan kadınlar saldırıların ve katliamların yanında bir de erkek şiddetine, taciz ve tecavüzüne maruz kalıyor. Avukat Nariman Helles, kadınlara “Fail kim olursa olsun ister bir akraba ister bir yardım görevlisi... Ses çıkarın" diyor.

RAFIF ESLEEM

Gazze- Gazze’de savaşın zorunlu hale getirdiği dar yaşam alanları, kadınlar için yeni bir tehdit oluşturdu, o da taciz. Üç ila beş ailenin tek bir evde yaşamak zorunda kalması, hatta daha kötü koşullardaki sığınma merkezlerinde barınmak, kadınları hem sözlü hem fiziksel taciz riskiyle karşı karşıya bıraktı. Tacize maruz bırakılan kadınların büyük kısmı, ne yapacaklarını bilemeden sessiz kalmayı tercih ediyor.

Şiddete maruz kaldı

Güvenlik nedeniyle gerçek adını gizlediğimiz Esma Muhammed, eşinin erkek kardeşi tarafından fiziksel tacize maruz bırakıldı. Korktuğu için sessiz kalan Esma yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor: “Benim sessiz kalmamı fırsat bildi. Daha da ileriye gitmeye çalıştı. Ancak bu saatten sonra susamazdım. Yaşadıklarımı eşime anlatmaya karar verdim. Akşam çocuklar uyuduktan sonra, dışarıda diğer sığınmacı erkeklerle oturan eşimi çağırdım. Her şeyi anlattım; bakışlardan, dokunuşlara kadar.”  Esma beklediği destek yerine, evli olduğu erkek tarafından da şiddet gördü.  

Ertesi gün, eşi ailesini çağırdı. Esma'nın babası ve erkek kardeşleri de aynı şekilde ona şiddet uyguladı. Boşanma yerine taciz failinin başka bir eve taşınması kararlaştırılırken, Esma ise toplumsal olarak damgalandı ve teşhir edildi.

Esma, zaman zaman "Keşke anlatmasaydım" diyor. Ama ardından kendine şu soruyu soruyor: "Ya bir sonraki sefer odamda olsaydı? Susmak mı doğruydu?" Artık daha kararlı olduğunu anlatan Esma aynı durum yaşanırsa kendini bizzat savunacağını belirterek, “Eşim bana sırtını döndü, ama artık bu umurumda değil” diye konuşuyor.

‘Yaşanan bu olay yalnızca görünür olanı’

Kadın hakları avukatı Nariman Helles, bu olayın, benzeri yüzlerce vakadan yalnızca biri olduğunu vurgulayarak şunları söylüyor: “İstenmeyen fiziksel temaslar ve cinsel imalı sözler, kadınların maruz kaldığı cinsel saldırılardır. Bu olay, yaşanan yüzlerce vakanın yalnızca daha görünür olanı.”

Nariman Helles’e göre, bu tür vakalar savaş öncesinde de vardı; ancak savaşla birlikte ortaya çıkan kalabalık yaşam alanları, taciz riskini ciddi ölçüde artırdı. Hukuki sistemin ve güvenlik kurumlarının çökmesi ise tacizcilerin cezasız kalmasına neden oldu. Kadınlar ise genellikle sessiz kalıyor; çünkü yaşadıklarını anlatmak, onları “namus” tartışmalarının ortasına sürüklüyor.

“Ancak sessizlik zorunlu değil” diyen Nariman Helles bazı sivil toplum kuruluşlarının kadınlara alternatif bir güvenlik ağı sunduğunu, gizlilik içinde destek verdiklerini ve faillerin cezalandırılması için girişimlerde bulunduklarını belirtiyor.

‘Ses çıkarın’

Nariman Helles Gazze’de hâlâ yürürlükte olan 1936 tarihli ceza yasasında "taciz" kavramının yer almadığına dikkat çekerek, şöyle devam ediyor: “Mevzuatta yalnızca ‘edepsizlik’ veya ‘iffet dışı davranışlar’ gibi muğlak ifadeler bulunuyor. Şiddet içeren edep dışı davranışlar beş yıl, şiddet içermeyenler ise yalnızca iki yıl hapisle cezalandırılıyor.”

Kadınların savaş ortamında evlerini kaybetmiş, göç etmiş ve aile geçindirmek zorunda kalmış bireyler haline geldiğini belirten Nariman Helles, "Kadınların sırtına binen bu ağır yükün yanına bir de cinsiyet temelli şiddet ekleniyor” diyor ve kadınlara şu çağrıda bulunuyor: "Toplumsal utanç korkusuna teslim olmayın. Korkmayın, susmayın, kendinizi savunun. Fail kim olursa olsun ister bir akraba ister bir yardım görevlisi... Ses çıkarın."