Gazeteci Stêrk Gulo: Kürt gazeteciliği devrimle büyüdü

Gazeteci Stêrk Gulo Kürt Gazeteciler günü vesilesiyle değerlendirmelerde bulunarak, “Kürt Gazeteciliğinin gelişim süreci de Kürdistan devrimi gibi çetindi” diye konuştu.

BÊRÎTAN ZINAR

Qamişlo-22 Nisan 1898'da Mısır'ın başkenti Kahire'de Miqdat Mithat Bedirxan tarafından Kürdistan adlı ilk Kürtçe gazete yayınlandı. Kürt dili, varlığı ve kimliğine yönelik saldırı ve baskılar nedeniyle ilk Kürtçe gazete yurt dışında yayınlandı.  Kürdistan gazetesi Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamid tarafından bir hafta sonra fermanla yasakladı. Gazete üzerindeki baskılar nedeniyle 6’ncı sayısından itibaren İsviçre’nin Cenevre kentinde, İngiltere ve Fransa’da çıkarılarak yayınlandı.

Özellikle Kürdistan gibi inkâr ve yok etme politikalarına maruz kalmış bir ülkede gerçekleri duyurma mücadelesi bu ilk adım ardından gelişimini sürdürdü. Özellikle 50 yılı aşkındır süren Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle Kürt gazeteciliği de büyük gelişmeler yaşadı. 1993 yılında Özgür Gündem Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni olan Gurbetelli Ersöz Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeni olur. Gurbetelli Ersöz öncülüğünde Kürt gazeteciliğinin gelişimi daha büyük bir ivme kazanır.

İlk Kürtçe gazetenin yayın hayatına başlamasının yıldönümü olan 22 Nisan 1973’ten bu yana Kürt Gazeteciler günü olarak kutlanıyor.

Gazeteci Sterk Gulo gün vesilesiyle Kürt basın geleneğini ve gazeteciliğini değerlendirdi.

İlk Kürt gazetesi: Kürdistan

Stêrk Gulo, konuşmasının başında tüm özgür basın emekçilerinin Kürt Gazeteciler Günü’nü kutladı. "Kürdistan'da gazetecilik kolay kurulmadı" diyen Stêrk Gulo, Kürt varlığına yönelik politikalara dikkat çekti ve konuşmasına şöyle devam etti: "Kürdistan gazetesi 125 yıl önce çıkarıldı ve bu gazetenin yayına başlaması Kürt gazeteciliğinin başlangıcı sayılıyor. Fakat Kürdistan topraklarında çıkarılamamıştı. Kürdistan'a. Şüphesiz bu Kürt gazeteciler için acı bir durumdur. Peki neden Kürdistan'da yayına başlayamadı? Çünkü Kürdistan'da Kürt kimliği, kültürü ve dili yasaktı. Gizlenen hakikatin görülmesi baskılarla engellenmeye çalışılıyordu.

Stêk Gulo, ilk Kürtçe gazetenin çıkarıldığı dönemde Kürdistan'da Kürt kimliğinin baskıların başlamış olduğunu söyleyerek, Kürt gazeteciliğinin durumunun bundan kopuk olmadığını dile getirdi. Stêrk Gulo bu konuda şunları söyledi: "Kürt halkının kendi hakikatini, tarihini ve fikirlerini bilmeye hakkı yoktu. ‘Kürdistan bir yasaklar ülkesi haline gelmeye başlamıştı’ diyebiliriz. Kürtlere karşı yürütülen politikalar, Kürtleri inkâr etme üzerine kuruluydu. ‘Kürdistan'da kitap, resim, görüntü olmasın’ dediler ve hepsini yaktılar. Böyle bir gerçek vardı. Genel olarak Kürt kimliği yasaklandı. Bu nedenle Kürdistan'da gazetecilik kolay bir şey değildi. Bu nedenle Kürdistan gazetesi Kürdistan'da yayınlanamadı. Kürt aydınları bu işi Kürdistan dışında yürütmek zorunda kaldı."

Kürdistan devrimi ile Kürt gazeteciliğinin durumu

Stêrk Gulo 1’inci Dünya savaşından sonra Osmanlı’nın parçalanarak Kürdistan’ın, yeni kurulan 4 ulus devlet arasında paylaştırıldığını söyledi ve başta Türkiye devleti olmak üzere Kürtler üzerinde inkâr ve imha siyaseti yürütüldüğünü dile getirdi. Stêrk Gulo on yıllarca Kürt kimliğinin yok sayıldığını buna karşın Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin 50 yılı aşkın büyük bir direniş sergileyerek bir devrim geliştirdiğini ifade etti. Tüm bunların Kürt Gazeteciliğini de çok yakından ilgilendirdiğini belirten Stêrk Gulo, Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin 50 yıllık mücadelesiyle devrimin dilinin oluştuğunu ve bununda bazı gerçeklerin öne çıkmasına yol açtığını belirtti.

Stêrk Gulo, Kürdistan hareketinin 50 yıllık mücadelesiyle devrimin dilinin oluştuğunu ve bazı gerçeklerin ortaya çıkmasına olanak sağladığını söyledi. Stêrk Gulo şöyle devam etti: "Artık Kürt kadını Kürt halkı ‘ben varım’ diyebildi, kürtçe yazabildi ve rahat bir şekilde kendini ifade edebildi. Fikir özgürlüğü devrimle birlikte, çok zor ve zahmetli koşullarda gelişti. Bunun en göz önündeki örneği Rojava  Kurdistan’daki devrimdi. Rojava Devrimi’nden önce kendini akademisyen ve tarihçi olarak tanımlayan birçok kişi tarafından yazılan kitaplarla tarih çarpıtılmıştı. Kürdistan'da iktidar basını, hükümetin inkar ve imhacı politikasının ayakta kalmasını sağladı.  Kürdistan'daki iktidar basını böyle bir rol üstlendi. Tek bayrak, tek dil, tek kültür şeklindeki devletçi zihniyet Kürdistan'a hakimiyet kurdu ve kendisini çok net gösterdi. Fakat devrimle birlikte Kürt basıncılığıda öne çıktı ve devrimin, hakikatin sesi oldu. Kürt halkı nasıl ki özgürlük arayışına başladıysa Kürt basıncılığında da böyle adımlar atıldı. Devrimle birlikte Kürt basınının gelişme koşulları da oluştu.”

Serxwebûn Gazetesi

Kürdistan Özgürlük Mücadelesiyle birlikte gelişen Kürdistan devriminin ilk gazetesinin Ocak 1982'de çıkan Serxwebûn Gazetesi olduğuna dikkat çeken Stêrk Gulo, "Bu çok zor imkanlarla oldu. Serxwebûn kağıt bulunmasının, halk arasında yayılmamasının çok çok zor olduğu koşullarda çıkarıldı. Rojava Kürdistan’da da durum böyleydi. O süreçte kimse açıkça fikirlerini yayamazdı. Çünkü çok ağır bedeller istiyordu. Kürt basınının tarihi de Kürt devriminin tarihi kadar zor ve zahmetliydi. Aralıksız bir mücadele gerektiriyordu. Çünkü hakikat çarpıtılmıştı. Yeniden bu hakikati söylemek, hakikatin dili olabilmek için çok büyük mücadele gerekliydi. Kürt varlığı için basın alanında çok geniş bir mücadele yürütüldü.

Basın olarak, egemenlerin pençesinde gerçeğinden koparılmış bir toplumu uyarmak, ona gerçeği aktarmak kolay değildi. Böyle bir düşman gerçeğinde basın alanında Kürt gerçeğini ifade etmek çok zordu” dedi. 

Kürt gazetecilere yönelik baskı ve saldırılar

Stêrk Gulo, Kürt gazetecilere yönelik baskılara ise şu sözlerle dikkat çekti: "Hatırlayacak olursanız 1990'da gazetenin yeri ve birçok gazeteci hedef alındı, gazete dağıtan çok sayıda emekçi şehit edildi. Kürt gazeteciler üzerine bu baskılar Kürdistan'ın dört parçasında uygulandı. Bir Kürtçe gazetenin çıkması ve dağıtılması için çok büyük bedeller ödendi. Kürdistan’a egemen olan devletler özgür düşünceden çok korktukları için sağır, dilsiz ve kör kişilikler yaratmak istediler ve bu çabaları da günümüze kadar devam ediyor."

‘Hakikatin izinde şehit oldular’

Stêrk Gulo, konuşmasının devamında Kuzey ve Doğu Suriye'deki devrimle birlikte hakikat uğruna yaşamını yitiren gazetecileri anarak, "Gazetecilik öncelikle topluma gerçekleri aktarmaktır.  Kürdistan'da bu bilinç ne zaman oluştu? Gerçekliğiyle yüzleştiğinde. Bu da işgalcilerin oluşturduğu zihniyeti sarstı ve bu nedenle özgür basın üzerine büyük bir baskı oldu. Birçok gazeteci arkadaşımız gerçeklerin ortaya çıkarabilmek için şehit oldu. Bu vesileyle 12 Ekim 2017'de Derezor'da DAİŞ çetelerinin saldırısı sonucu yaralanan ve 18 Ekim 2017'de şehitlik mertebesine ulaşan gazeteci arkadaşımız Rizgar Adanmış’ı anıyorum. Rizgar arkadaş Dêrazor’a gitmeden önce, ‘Rojava Devrimi’nde gerekirse bir fotoğraf için bile şehit düşmeye hazırım’ dedi. Gerçekten de DAİŞ vahşetini dünyaya aktarmak için gitti ve canını feda etti

Kürdistan'da bir fotoğraf çekmenin, gerçekleri haber yapmanın bedelini ağır ödüyorsunuz. Birçok gazeteci arkadaşımız DAİŞ savaşına karşı direndi. Bunlardan bazıları da Dilîşan Îbiş, Mistafa Mihemed ve Hogir Mihamed'di. Son olarak Türk devletinin Derik'teki saldırısında İsam arkadaş şehit oldu. Bu şehadetlerden de anlaşılıyor ki Kürt gazeteci olmak kolay değil. Kürt gazeteciliği Gurbetelli Ersöz çizgisinde büyüdü. Kürdistan’da gazetecilik, habercilik sadece bir olayı görmek ve bunu aktarmak değildir. Gerçeği nedir, yürütülen politikalar ne şekildedir? Bunlara cevap olmak gerekir. Yanlış inşaları yıkman, doğru siyaseti kurdurman yani gerçeği dile getirmen gerekir. Kürdistan’da devrim yapmadan doğruları dile getirmen mümkün değil.”

Kürt gazeteciliğinde kadın

Stêrk Gulo, kadının hakikatinin de Kürt halkının hakikati gibi yok edildiğine dikkat çekerek, "Bu yüzden Kürt gazeteciliğinde gizlenen Kürt hakikati ne kadar tartışma konusu olduysa kadın hakikati de öyle tartışma konusu oldu. Hakikat güneş gibi açığa çıktı. Çünkü olaylara ve sorunlara kadın gözüyle bakıldı. Kürt gazeteciliğinde yeni bir aşama oluşturuldu. Gurbetelli Ersöz çizgisi kadın basın emekçilerinin özgür zihniyet çizgisidir.

Örneğin Medya Savunma Alanlarında savaşta kadınlar hem direniyorlar hem de gerçekleri dünyaya aktarıyorlar. Efrin’e bakacak olursak Türk devletinin işgal harekâtında o kadar kadın, çocuk, insan öldürüldü. Kürt basını bedeller vererek bu katliamları dünyaya duyurdu. Fakat hegemon güçleri bu saldırıdan kendilerinin de çıkarı olduğu için katliamlara sessiz kaldılar” dedi.

‘Gazetecilere baskılarla gerçeğin sesini kısmak istiyorlar’

Stêrk Gulo, halkların devrimine karşı ve iktidarın diliyle çalışan bazı Kürt medya kuruluşlarına dikkat çekerek şunları söyledi: "Maalesef bazı Kürt medya kuruluşları var ki sömürgeci güçlere sözcülük yapıyorlar, halen devrimin başarmasını istemiyorlar, 24 saat devrim karşıtı yalan haberler yapıyorlar. Buna karşı kadın gazetecilerin rolü çok önemli. 29 Haziran 2020'de Kuzey ve Doğu Suriye'deki kadın gazeteciler olarak örgütlendiğimizde, Kürdistan'daki devletçi sisteme karşı demokratik ulus ve toplum bilincini nasıl inşa edeceğimizi temel aldık.

Kürt gazeteciliğini hala bu konuda zayıf buluyorum. Daha da güçlendirilmesi gerekiyor. Dünyanın ilgisini çeken birer sembol haline gelen kadınların daha fazla tanıtmak gerekiyor. Rojhilatê Kurdistan ve İran'da 'Jin, jiyan, azadî’ ayaklanmaları bilgelik yeridir. Bu ayaklanmaları dünyaya duyuran gazeteciler şimdi tutuklular. Bunlardan bazıları da kayıp. Aynı zamanda Bakurê Kurdistan’da da onlarca gazeteci tutuklu. Başta kadın gazeteciler olmak üzere Kürt gazeteciler üzerindeki bu baskı boşuna değil. Yetkililer temelden gelen gerçeğin sesini kısmak istiyor."

‘Gerçekler artık saklanamaz’

Stêrk Gulo konuşmasını şöyle tamamladı: "Kadınlar olarak bu çizgiye sahip çıkmak bizim görevimizdir, sonucu ne olursa olsun Kurdistan ‘da bu gerçek söylenmeli. Kurdistan’da gerçek saklanamaz. Bu uğurda canını veren kadın arkadaşlarımızın işi yarım kalmamalı. Bir Kürt gazeteci olarak sözümüzü Kürt gazeteciliğinin 125. yılında bir kez daha yeniliyoruz çünkü devrim süreci gerçek basıncılığın sürecidir, gerçeğin kendisidir.”