Gazeteci Neşe Toprak: Cezaevinde ciddi bir tecrit yaşanıyor!

Tahliye edilen gazeteci Neşe Toprak cezaevinde tutukluların tecrit altında tutulduğunu ve ciddi hak ihlallerinin yaşandığına dikkat çekerek, “Bu ihlallere ses olmak için daha güçlü bir şekilde çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Mesleki faaliyetleri ‘suç’ sayılan ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 16 Haziran 2022 tarihinde tutuklanan gazeteciler, 12 Temmuz’da davanın görülen ilk duruşmasında tahliye edildi. Gazeteciler duruşmada yaptıkları savunmalar ile hazırlanan 700 sayfalık iddianameyi çürüttü. 

Tahliye edilen gazetecilerden Neşe Toprak, tutuklanma süreçlerini ve cezaevinde yaşanan hak ihlallerine dair ajansımıza konuştu. Cezaevinde tutuklulara ağır tecrit uygulandığını belirten Neşe Toprak, yaşananlara dikkat çekti.

’13 ay boyunca duruşmayı bekledik’

Herhangi bir somut delil ve iddia olmamasına rağmen tutuklandıklarını vurgulayan Neşe Toprak şöyle konuştu:

“Bizler ne olduğunu anlamak için iddianamenin çıkmasını bekledik. O süreçte yapılan her şey hukuksuzdu. En büyük hukuksuzlukta, iddianamenin 10 ay sonra çıkmasıydı. Hiçbir delil bulamadıkları için aylarca çabalamışlardı. Karşımıza 700 sayfalık iddianame geldi, bizler iddianameyi gülümseyerek okuduk. Ne yaptığını ne için mücadele edip neden tutuklandığını bildiğin zaman için hep rahat olur. 13 ay boyunca bizler mahkemeyi bekledik. Duruşma günü diğer arkadaşlarımızın da dediği gibi onlar değil biz onları yargıladık. Hiçbir somut delil ve suç bulunmadan 13 ay boyunca hukuksuz bir şekilde tutuklu kaldık.”

‘Cezaevinde tecrit yaşanıyor’

13 ay boyunca tutuklu kaldıkları Diyarbakır Kapalı Kadın Cezaevi’nde yoğun hak ihlallerinin yaşandığına tanık olduklarını anlatan Neşe Toprak, ihlallere dair yaptıkları itirazların da gerekçesiz bir şekilde reddedildiğini belirti. Neşe Toprak yaşanan hak ihlallerine dair şu bilgileri paylaştı:

“En büyük sorun cezaevinde yaşanan tecritti. Diğer tutuklular ile görüşmemiz, onlara selam vermemiz dahi engelleniyordu. Ortak alana çıkmak ya da spora birlikte çıkmak durumu söz konusu değildi. Onun dışında koğuşun içerinde kamera vardı. O kamera 7-24 koğuşu izliyordu ve bize bu şekilde cezaevinde bile ayrı bir cezaevi yaşatıyorlardı. İçeride hiçbir şekilde rahat hareket edemiyorduk. Yine hastaneye giden tutuklulara çift kelepçe takılıyordu. Buna karşı yaptığımız itirazlarda kabul edilmedi. Biz bu ihlallere karşı da açlık grevine girdik. Cezaevinde yemekten tutalım, gazetelere kadar her şey sınırlıydı. Yine iyi hal durumu nedeniyle infazı yakılan onlarca tutuklu vardı.”

‘Çalışmama sakıncalı denilerek el konuldu’

Gazetecilik kimliğinin yanı sıra aynı zamanda ressam olduğunu söyleyen Neşe Toprak, cezaevinde talep ettiği malzemelere ulaşamadığı için mesleğini icra edemediğini belirti. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için beyaz tülbent üzerine iplerle yaptığı uzun saçlı kadın figürü çalışmasına, “Kuruma zarar verebilir” gerekçesiyle el konulduğunu aktaran Neşe Toprak, devamında şunları söyledi:

“İran’da Jina Mahsa Amini’nin polis tarafından katledilmesiyle başlayan bir direniş vardı. Ben de ona dair 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için bir çalışma yapmak istedim. Resim malzemesi ve defter talep ettim ama maalesef talebim kabul edilmedi. Ben de resim yerine imkânlar dâhilinde daha yaratıcı düşünerek, beyaz tülbent üzerine iplerle bir kadın figürü çizdim. Kadın figürünün uzun saçları vardı. Onu dışarıya göndermek için verdiğimde ise iki gün sonra bana tutanak tutuldu. Çalışmama orada el konuldu. Buna dair itiraz ettik ancak her yerden itirazlarımızı reddederek, ‘haberleşme aracı olarak kullanılacağı için sakıncalı bulunduğuna, kuruma zarar vereceği’ gerekçesiyle çalışmama el koydular. Bir kadın figürüne, kadın direnişini yansıtan bir figüre bu gerekçeyle el konulması çok tuhaf. Yaşadığımız bu hak ihlalleri bizi daha çok kamçıladı.”

‘Hesap sorarak çalışmaya devam’

Yaşanan hak ihlalleri ve haksız tutukluğa dair hesap sorarak çalışmalarının başında olacaklarını belirten Neşe Toprak, “Her yerde kadınlara karşı bir engelleme durumu söz konusu. Kadınlar bunlara karşı her daim mücadele edip, haklarını arıyor. Gazetecilik ve sanatta bunlardan biri. Yaşadığımız haksızlıklar bizi daha çok güçlendiriyor. Bu noktada yaşadığım sürecin bana güç verdiğine ve beni daha da mücadelenin içine kattığına inanıyorum. Bu süreçte mesleğimizi icra edemedik, haklarımızdan mahrum bırakıldık. Bundan sonraki süreçlerde bunun hesabını sorarak burada olacağız ve daha kararlı bir şekilde çalışmalarımıza devam edeceğiz” şeklinde konuştu.