Gazeteci Nalin Dicle: Gün topyekûn duruş sahibi olma günüdür

Türk devletinin JIN TV’ye dönük saldırısının, gazetecileri sindirmediğini belirten Gazeteci Nalin Dicle, “Gün bir eylem yapma günü değil, topyekûn duruş sahibi olma günüdür” dedi.

RONAHÎ NÛDA - DÎREN ENGİZEK

Qamişlo- Kuzey ve Doğu Suriye alanlarına dönük Türk devleti her gün farklı şekillerde saldırılar düzenliyor. Özellikle sivil yerleşim yerlerini ve halkı hedef alan Türk devletine ait Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) kadınları, gençleri ve çocukları katlediyor. Son olarak 23 Ağustos’ta Amude- Qamişlo yolu üzerinde JIN TV arabasını hedef aldı. Bu saldırıda JIN TV çalışanı, basın emekçisi Necimedîn Feysel Hec Sînan yaşamını yitirdi, aynı kurumda çalışan muhabir Delila Agît’te yaralandı.

Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına, sivillere ve en son da basın emekçilerine karşı gerçekleştirdiği saldırılarıları gazeteci Nalin Dicle ajansımıza değerlendirdi.

‘Rojavaya dönük her saldırı Türk devletinin zihniyetini taşımaktadır’

Sözlerine yaşamını yitiren JIN TV çalışanı Necimedîn Feysel Hec Sînan’ın ailesine, JIN TV çalışanlarına ve tüm basın emekçilerine baş sağlığı ve yaralanan JIN TV muhabiri Delila Agît için acil şifalar dileyerek başlayan Nalin Dicle konuşmasının devamında şunları söyledi:

“Esas olarak Rojava’ya yapılan bütün saldırıların amacı, yine son zamanlarda gazetecilere dönük saldırıların artması üzerinde durmak gerekiyor. 2012 yılında Rojava devrimi başladıktan sonra Türkiye eli ile bütün çete grupları ile Suriye’ye dönük saldırılar yapmaya başladı. Birçok ülke Arap Baharı ile devrim sürecine girdi bu şekilde Türk devleti de bu ülkelere müdahaleye başladı. En fazla bundan payını alan Rojava Kürdistanı ve Suriye oldu. Bundan dolayı birçok çete grubu bunlardan El Nusra, DAİŞ, şimdi de Özgür Ordu ya da Milli ordu olarak kendilerini tanımlıyorlar, Türkiye tarafından paravan güç olarak kullanılıp Rojava Kürdistan’ına saldırtıldı. Devrimi ortadan kaldırmak, Osmanlı hayallerini gerçekleştirmek için Suriye'nin tüm etnik yapısına ve özelde Rojava’ya dönük saldırıları oldu.”

Yapılan her saldırıların Rojava Kürdistanlı halk ve savaşçılarının iradesi sayesinde bertaraf edildiğini dile getiren Nalin Dicle, “Kuzey ve Doğu Suriye halklarına ve Rojava halkına yapılan her saldırı hangi ad ile olursa olsun Türk devletinin zihniyetini taşımaktadır” diye belirtti.

‘Devrimin başından bu yana 27 gazeteci yaşamını yitirdi’

Rojava devriminin başladığı tarih olan 2012 yılından bu yana devrimin tüm süreçlerinin dünyaya tanıtılmasında gazetecilerin çok önemli rolü olduğunu vurgulayan Nalin Dicle devrimin başlangıcından bu yana 27 gazetecinin yaşamını yitirdiğini söyledi. Yaşamını yitirenlerin içinde 8 kadın gazetecinin de olduğunu vurgulayan Nalin, “basın çalışmalarının yürütülmesi adına bu uğurda şehit oldular” dedi. 

Nalin Dicle, halka saldıran ve suç işleyen, katliamcı zihniyete sahip bir devletin o halkın gazetecilerine merhametli davranmayacağını tüm basın çalışanlarının bildiğini ve bu nedenle de 2012’den bu yana bu bilinç ile yaklaştıklarını dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:

“Basın çalışanları bunun için bu çetelere karşı yapılan hamlelerde en ön cephelerde yerlerini aldılar. Savaşı anı anına takip ettiler, fotoğraf ve görüntüler ile belgelediler. Bu hem kamuoyu için hem de Kürt halkı açısından bir hafıza yaratmaydı. Her savaşçı, direnişçi gibi esas olarak basın çalışanlarını da basın militanı olarak tanımlayabiliriz. Savaş cephesinde DAİŞ e karşı, çete gruplarına karşı çok önemli rol oynadılar.”

‘Saldırıların amacı halkın iradesinin kırılması ve demografinin değiştirilmesi’

Bu süreçte en fazla Kuzey ve Doğu Suriye halkları içerisinde öncü kadınların ve çocukların hedef alındığını hatırlatan Nalin Dicle, “Sivil olarak tanımlamak yanlıştır. Kuzey ve Doğu Suriye halkı, eşit yurttaşları hedef alındı. En son Süryani toplumundan ve Arap halkından şehitler oldu. Yani yurttaşlar arasına fark koymuyor ya da çalışma farkı koymuyor. Sivildir, gazetecidir, şofördür demiyor. Onlar için Kürtlük kimliği ya da milliyetçi zihniyetin dışındakiler hedeftir. Araplara, Süryanilere yani Özerk Yönetim ve Demokratik Ulus çizgisinin yanında tutum sergileyenlere saldırıyorlar” dedi. 

“Bu saldırılar ile halkın gözünü korkutup Kuzey ve Doğu Suriye’yi insansız bırakmak istiyorlar. Bir taraftan işgal edilen yerlerde o coğrafyayı boşaltmak istiyorlar bir taraftan da karadan işgal edemedikleri yerlerde hava saldırıları ile büyük bir korku yaratmak istiyorlar.” diyen Nalin Dicle Bu şekilde demografinin değiştirilmek istendiğini ve halkın iradesinin kırılmasının amaçlandığına vurgu yaptı.

Saldırılar ile özgür basını susturmaya çalıştılar

Nalin Dicle topluma en fazla hakikati gösterenin basın olduğunu belirterek, “Bu nedenle en son saldırının amacı, JIN TV emekçisinin şehit edilmesi tesadüf değil. Türk devletinin tarihinden şunu biliyoruz ki ne zaman bu acımasız saldırıların seviyesi yükseliyor basına saldırıları da artıyor. Kuzey Kürdistan’da şimdi tutuklamalar oluyor, daha önceleri faili meçhuller oluyordu. Rojava Kürdistan’da ise Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile saldırılar düzenliyor. Kuzey ve Doğu Suriye halklarına karşı yapılan vahşi saldırıları, uluslararası kamuoyu ve Kürdistan halkından saklamak istedikleri için basın hedefleniyor bu böyle görülmelidir. Bu şekilde özgür basını susturmaya çalıştılar” dedi.

‘Uluslararası güçler kendilerini saldırıların dışında tutamazlar’

Nalin Dicle saldırılarda uluslararası kurum ve devletlerin verdiği desteğe dikkat çekerek şöyle konuştu: “Kuzey ve Doğu Suriye’de kullanılan silahlar ile Kürdistan dağlarında kullanılan silahlar birçok çeşidini araştırdığımızda, Kürdistan'daki konsept genel bir saldırı konseptidir, aynıdır. Kullanılan keşif uçakları en son teknoloji ile yapılıyor. Modern teknoloji deniliyor belki de katil robotlar olarak da insan tanımlayabilir. Var olan keşif uçaklarını Türk devleti kendi ürünleri gibi gösteriyor ama öyle değil. Montajlanıyor sadece, parçalarını Batı ülkelerinden satın alıyorlar. Bu kullanılan silahların sistemi Batı ülkelerinden alınıyor, yapan kişiler Amerika'da okuyor.  Bundan kaynaklı batılı ülkeler, Amerika ve uluslararası güçler kendilerini Kürt halkına ve gazetecilere dönük saldırıların dışında tutamazlar. Suçları yokmuş gibi gösteremezler. O kadar sivil, o kadar gazeteci hedef alınıyor. Onların ortaklığı olmazsa bir şey yapılamaz. En azından bu uçakların parçalarını, onlara yüklenen füzeleri vermeyebilirler.”

‘Hava sahasının Türkiye saldırılarına karşı kapatılması gerekiyor’

Suriye Hava Sahasının kontrolünün Amerika ve Rusya'nın elinde olduğunu ve onlar izin vermediği sürece Türk devletinin havadan ve karadan saldırı yapamayacağını belirten Nalin Dicle, “Kuzey ve Doğu Suriye toplulukları bu ortaklıkları iyi biliyor. Kuzey ve Doğu Suriye hava sahasının Türkiye saldırılarına karşı kapatılması gerekiyor. Uçakların parçalarının Türkiye’ye satılmaması gerekiyor. F-16 şimdi F-35 tartışmaları yapılıyor. Birçok bomba çeşidi Kürt halkına karşı kullanılıyor bunlar NATO’nun silahlarıdır” diye konuştu.

En modern silahların, yasaklı silahların, kimyasal gazların Kürt halkının çocuklarına karşı kullanıldığını vurgulayan Nalin Dicle, devamında şunları belirtti: “Bu saldırıları yapanı sadece Türk devleti olarak görmüyoruz. Türkiye NATO üyesidir aynı zamanda. Bu silahlar farklı adlar ile bu devletlerden temin ediliyor. Kürt gazeteciler bu uygulamaları deşifre ediyor, aydınlatıyor. Bu nedenle en fazla gazeteciler hedef alınıyor. Kadın gazeteciler hedefleri oluyor. Özgür basın olarak hem de genel anlamda basın olarak NATO’nun ve batılı ülkelerin ortaklığı, yine bölgesel güçlerin Türk devletini desteklemesi ve ortaklaşmasının teşhir edilmesi gerekiyor. Toplumsal baskıyı açığa çıkartmak için Veriler ile teşhir etmek gerekiyor. Tek tek hangi alanda destek oluyorlar, bunları arşivleyip kamuoyu ile paylaşmalıyız.”

‘Gazetecilere dönük birçok uluslararası kanun var’

Gazetecilerin can güvenliğinin korunması için uluslararası birçok kanun olduğuna dikkat çeken Nalin Dicle, “Türk devletinde sözüm ona toplumun bilgi alma hakkının korunması için gazetecilerin haklarının korunması gerekiyor. Bunun için bazı kanunlar var. Türkiye'nin imza attığı birçok anlaşma var. Sözde Türk devleti, Avrupa Birliğine girmek için adaydır böyle gösteriyor kendisini. Fakat bütün kanunlar çiğneniyor. Kadınlar, gazeteciler, hamile kadınlar, daha bir yaşına gelmemiş çocuklar katlediliyor. Kürt halkına ve Kuzey Doğu Suriye halklarına karşı suçlar işleniyor. Bunları katliam olarak tanımlamak gerekiyor” diye belirtti.

‘Gazetecilere karşı işlenen suçlar, topluma karşı işlenen suçlardır’

Gazetecilere dönük işlenen suçlarında toplumdan kopuk ele alınamayacağını, bir gazeteci katledildiğinde toplumun haber alma hakkının da ortadan kaldırıldığını kaydeden Nalin Dicle, şunları söyledi:

“Gazetecilere karşı işlenen suçlar, topluma karşı işlenen suçlardır. Gazeteciler topluma karşı işlenen bütün saldırıları açığa çıkartarak bu hakikati kamuoyu ile paylaşmakla görevlidir. Bu nedenle de gazetecileri ve halkı birbirinden kopuk ele alamayız. Gazetecilerin birincil görevi toplumların haber alma özgürlüğünü korumak ve hakikati ortaya çıkarmaktır. Kuzey ve Doğu Suriye devriminde gazeteciler bu bilinç ile hareket ederek her an fotoğraf makinasıyla, kamerayla, kalemi ile gerçeği topluma yansıttılar ve belgelediler.”

‘Bu saldırılar özgür basın emekçilerinin kararlılığını azaltmıyor.’

Nalin Dicle; bütün gazetecilerin onlar için yapılan yasalara daha fazla sahip çıkması gerektiğini, bu şekilde Türkiye’nin üzerine baskı daha fazla uygulanacağını belirterek, değerlendirmelerinde şunlara yer verdi: “En son olarak JIN TV SİHA saldırısının hedefi oldu. Bu vesile ile gazetecilere dönük tüm suçları kınıyoruz. Savaşın olduğu yerlerde gazeteciler korunmalı, uluslararası baskı oluşturulmalıdır. Şehit düşen gazeteciler için de kamuoyu uyarılarak bir tutum sahibi olmaya zorlanmalıdır.”

Bu saldırıların özgür basın emekçilerinin kararlılığını azaltmadığını tam tersi gerçeği takip etme, kadın devrimini anlatma azmini ve heyecanını arttırdığını ifade eden Nalin Dicle;

“Her bir gazeteci şehit düştüğünde bizim yükümüz artıyor. Onun yerini alma sorumluluğu, bilinci açığa çıkıyor. Bundan kaynaklıda Kuzey ve Doğu Suriye’de gazetecilere karşı suçlar işleyerek gerçeği gizleyemezler. Burada bir ordu gazeteci var. Her katledilen gazetecinin yeri her gün sayısal olarak artarak kapatılıyor. Gün be gün işgalci zihniyete ve Türk devletinin vahşiliklerine karşı daha bilinçli bir nesil yetişiyor ve gazetecilik yapıyor” diye belirtti.

‘Şehit düşen ve yaralanan arkadaşlarının haberini yaptılar’

Basın çalışanlarının gösterdiği dayanışmanın altını çizen Nalin Dicle, “İki gün önce saldırı oldu ama aynı anda JIN TV olay yerine gitti, şehit düşen ve yaralanan arkadaşlarının haberini yaptılar. Ne kadar acı da olsa çok önemli bir tutumdur. Bu duruş bütün saldırılara karşı bir kararlılık ve güçtür. Buna karşı basın çalışmalarını yürütmek çok önemli bir tutumdur. Bugün gazeteciler olarak JIN TV ye destek olmak için, yanlarında olduğumuzu göstermek için yerlerine geldik” diyerek, bütün gazetecilerin çalışmaların üzerinde durduğunu ve yaşamını yitiren arkadaşlarının üzerine konuşup, yapılan eylemleri takip ettiklerini anlattı. Ayrıca başka basın kurumlarının da arkadaşlarının yeri boş kalmasın diye daha güçlü, bilinçli bir çalışma yürüterek destek sunduklarını sözlerine ekledi.

Topyekûn saldırıya karşı durulmalı

Kuzey ve Doğu Suriye’de gazetecilere karşı işlenen suçlar, uluslararası yasaların çiğnenmesi anlamına geldiğini, basın örgütlerinin daha fazla bu suçları kamuoyu ile paylaşması gerektiğini belirten Nalin Dicle, basın emekçilerine çağrıda bulunarak şunları ifade etti:

“Daha yüksek bir sesle ve kararlılıkla gazetecilere karşı işlenen suçları söylemeliyiz. Toplumu da harekete koyarak Kuzey ve Doğu Suriye hava sahasını toplumsal baskı oluşturarak kapattırmalıyız. Daha büyük katliamlar olmasın, daha büyük acılar yaşanmasın diye.”

‘Bir eyleme değil topyekun bir direnişe duruşa ihtiyaç var’

Saldırılara karşı Kürt halkı ve dostlarının daha güçlü bir duruşunun olması gerektiğinin altını çizen Nalin Dicle, “Gün o gün değil ki gerçekten sadece bir eylem yapıp duralım. Topyekûn bir duruşa ihtiyaç var çünkü topluma karşı topyekûn bir saldırı var. Bunun için ülke dışından uluslararası güçlerin uyarılması gerekiyor” dedi.

Son olarak Türk devletinin işlediği suçları durdurmak için gazetecilere, Avrupa’da yaşayan Kürt halkı ve dostlarına çok büyük görevler düştüğünü değerlendiren Nalin Dicle, “Buralarda çalışan gazeteciler Kuzey ve Doğu Suriye’de ve Kürdistan’ın tamamında işlenen suçlara dikkat çekmeli. Nasıl ki topyekûn saldırı var, topyekûn bir çalışma her alanda yürütmeli” diye belirtti.