Filiz Budak: Önder Apo'nun bize vereceği tüm görevlere hazırız
Mexmûr Mülteci Kampı Halk Meclisi Eşbaşkanı Filiz Budak, soykırımcı politikalara karşı mücadelelerinin yıllardır sürdüğünü belirterek, Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı konusunda ise, "Tüm görevlere hazırız" dedi.

Mexmûr- Güney Kürdistan'a yolculukları boyun eğmek için değildi. Kürt halkının meşru davasının peşinden gidiyorlardı. Mexmûr mültecileri, 31 yıldır baskı, şiddet, saldırı, ihanet ve soykırım planlarına karşı direniyor ve mücadelelerini sürdürüyor. Mexmûrlular Kürt halkının tarihinde direniş ve mücadelenin sembolü haline geldiler.
Kuzey Kürdistan'dan on binlerce mülteci, 1990 yılında Türk devletinin kendilerine uyguladığı soykırım politikaları nedeniyle göç etmek zorunda kaldı. Yolculukları 1994 yılında başladı ve Güney Kürdistan'a doğru yola çıktılar. 4 yıl boyunca kuzey ve güney arasında 7 bölgeye yerleşerek bir kamptan diğerine geçtiler. Ta ki sonunda Rüstem Cûdi (Mexmur) Mülteci Kampı’na yerleşene kadar ve bugüne kadar inatla, mücadeleyle ve ülkelerine geri dönme umuduyla direnişlerini sürdürdüler. Mexmûr Kampı Halk Meclisi Eş Başkanı Filiz Budak, Kuzey Kürdistan halkının göçünün nedenlerini, yolculukları boyunca karşılaştıkları zorlukları, baskıları ve devam eden direnişlerini ajansımıza anlattı.
Binlerce kişi göç etmek zorunda kaldı
Filiz Budak, Botan halkının 1990 yılında maruz kaldığı soykırım ve yıkım politikalarına dikkat çekerek, halkın göç etmek zorunda bırakıldığını belirtti ve "Rüstem Cûdi Mülteci Kampı’nda yaşayanlar, 1990-1994 yılları arasında Türk devletinin soykırım, yıkım ve imha politikalarına, saldırılarına maruz kalan Kuzey Kürdistan'daki Botan halkıdır. Bu saldırılar sonucunda yaklaşık 4 bin 500 köy yakılıp yıkılmış ve halkı zorla yerinden edilmişti. Bu nedenle Güney Kürdistan'a göç ettiler. Bu süreçte, Önder Apo önderliğindeki Özgürlük Hareketi'nin fikirleri ve ideolojisi toplumun farklı kesimlerine yayıldı. Halkı ve özgürlük fikirlerini birbirinden ayırmak, Kürdistan'ı Kürtlerden arındırmak ve bu halkın kimliğini yok etmek amacıyla saldırılar gerçekleşti” şeklinde konuştu.
‘Saldırılarla karşı karşıya kaldılar’
Filiz Budak, Botan halkının göç yolculuğunu anlatarak şunları söyledi:
"Bu göç yolculuğu sırasında Botanlı mülteciler, Bihêrê, Şeraniş, Bêrsîvê, Geliyê Qiyamêtê, Etruş, Nînova ve Nehdaran olmak üzere 7 kampa yerleştirildi. 7 mülteci kampında halk saldırı ve dışlanmayla karşı karşıya kaldı. Bu nedenle mülteci yolculukları boyunca bir kamptan diğerine taşındılar. Türk devleti, KDP ile iş birliği yaparak bu politikaları kullanarak mültecileri teslim olmaya zorlamak istedi, bu nedenle mülteciler yerlerinden edildi ve hedef alındı. Mülteci yolculuğunun ilk 4 yılında yaklaşık 50 mülteci KDP tarafından katledildi ve mülteci çadırları yıkılıp yakıldı. KDP'nin uyguladığı bu baskı, Türk devletinin elindeydi. Bu baskılar ve teslim olmayı kabul etmemeleri sonucunda, 1998 yılında halk Güney topraklarına göç etti. Kürdistan'a giderek Mexmûr'daki Rüstem Cûdi Mülteci Kampı’na yerleştiler."
Mexmûr Kampı'na yerleşim
Filiz Budak, Rüstem Cûdi Mülteci Kampı’nda karşılaştıkları göçün zorlukları ve koşulları ile bu zorluklar karşısında halkın örgütlenmesi hakkında konuştu:
"Mültecilerin Mexmur Kampı'na yerleştirilmesiyle göçün zorlukları ve koşulları yeniden ortaya çıktı. Mexmûr'daki en büyük zorluk, ülkelerinden uzak olmalarıydı. Botan halkı, yaşadığı her kampta kendi örgütlerini kurup kendi kendini yönetiyordu. Bu, mültecilerin bugüne kadar direnmelerini sağladı. Ayrıca, kısıtlı imkânlarla çocuklarına okuma yazma öğrettiler ve onları mülteci yaşam koşullarıyla eğittiler. 1994-1998 yılları arasında mülteciler yaklaşık 7 kez yer değiştirmelerine rağmen örgütlerinden vazgeçmediler. Halk, örgütsüz kalırlarsa dağılacaklarına, dağılırlarsa da devlet politikaları tarafından yok edileceklerine inanıyordu. Varlıklarını ve kimliklerini korumak için örgütlenmeye büyük ihtiyaç duyuyorlardı."
Mültecilerin yaşamlarını sürdürebilmek için ölümle yüz yüze geldiklerini vurgulayan Filiz Budak, şöyle devam etti:
"7 mülteci kampında insanlar, henüz ziyaret edemedikleri ölülerini ve sevdiklerini geride bıraktı. Mültecilik başlı başına en büyük zorluk. Yaşamlarını sürdürebilmek için ölümle yüz yüze geldiler. İnsanlar çocuklarına ekmek ve temel ihtiyaç maddeleri sağlamak istediklerinde KDP güçleri tarafından katledildiler. Mülteci kampı sivil bir kamp olmasına rağmen silahlı saldırılara maruz kalmaya devam ediyor. Mexmûr Kampı, kuruluşundan bu yana Türk devletinin, KDP'nin engellemelerinin ve şimdi de Irak hükümetinin baskılarıyla karşı karşıya. Aynı zamanda 2014 yılında IŞİD saldırılarıyla da karşı karşıya kaldılar. Mexmûr Kampı örgütlü bir kamp olduğu ve Kürtlerin kimliklerini savunduğu için saldırı ve tehditlerle karşılaşmaya devam ediyor."
'Mexmûr'da direniş sınırsız'
Filiz Budak, Mexmûr Kampı’ndaki mültecilerin 31 yıldır salırılara karşı mücadele ederek direnişlerini sürdürmelerinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın düşünce ve felsefesi sayesinde olduğunu söyledi. Filiz Budak, "Gücümüzü ve irademizi Önder Apo'dan ve özgürlük savaşçılarından alıyoruz. Onların izinden gidiyoruz ve 31 yıldır kesintisiz ve tereddütsüz direnişimizi sürdürüyoruz. Mexmûr'da direniş dışında her şey sınırlıdır, ancak direniş sınırsızdır" dedi.
‘Sınırlar ve sığınma kavramı iflas etti'
Göç koşullarında en çok çocukların acı çektiğini dile getiren Filiz Budak "Mülteci yaşam yıllarında en çok çocuklar acı çekti. Çocuklar haklarından mahrum bırakıldı. Mülteci yolculuğu sırasında doğan çocuklar da ülkelerini özlüyorlar. Ancak kamplarda gözlerini açan bu çocuklar ülkelerinin devrimcileri oldular ve topraklarını savunmak için canlarını feda ettiler. Maxmur Kampı’nın gençleri tereddüt etmeden özgürlük mücadelesine katıldılar ve Kuzey ve Rojava Kürdistan'da ön saflarda yer aldılar ve şehitlik mertebesine ulaştılar. Düşmanın kişiliğimizde yerleştirmeye çalıştığı sınırlar ve sığınma kavramı iflas etti. Bu da eğitime ve öz örgütlenmeye bağlıdır" diye ifade etti.
'Zorluklar karşısında mücadeleyi artırmaya ihtiyaç var'
Filiz Budak, Mexmûr Kampı’nın tüm soykırım saldırılarına karşı direnişini artırdığına dikkat çekerek, "Türk devletinin saldırılarına, KDP’nin 2019'dan beri uyguladığı engellemeye ve Irak hükümetinin Nisan 2025'ten beri uyguladığı engellemeye rağmen, halkın direnişi başarıya ulaşmıştır. Aynı zamanda, mültecilerin kimliğini yenilememe politikasıyla, yaşanan engeller ve zorluklar karşısında daha güçlü bir mücadele ve iradeye ihtiyaç vardır. Uygulanan saldırı ve engellemeler, mücadelenin gücünü artırmış ve halkın özgürlük mücadelesine bağlılığını artırmıştır. Bununla birlikte, halk kampta kendi anadilinde okullar kurmuş, eğitim sistemini güçlendirmiştir. Öğretmenleri kendi toplumunun çocuklarıdır. Demokratik Ulus Projesinin temel direği olan Demokratik Özyönetim Sistemi kampta uygulanmıştır” şeklinde konuştu.
'Önder Apo bizim gücümüz ve irademizdir'
Filiz Budak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Mexmûr halkına yazdığı mektup ve mesajlara dikkat çekerek konuşmasını şöyle tamamladı: "Önder Apo mektubunda Mexmûr'un özgürlük mücadelesinin temel direklerinden biri olduğunu belirtiyor. Bu aynı zamanda 31 yıllık direnişin bir sonucudur. Biz de onun kampı yaşamsal açıdan geliştirme isteğini yerine getirmeye çalışıyoruz. Çölü bir yaşam alanına dönüştürüyor ve doğayla süslüyoruz. Halk Mexmûr Kampı’na kendi elleriyle hayat verdi. Önder Apo'nun Ortadoğu'daki çatışmaları çözmek ve savaşı önlemek için başlattığı Barış ve Demokratik Toplum sürecini de destekliyoruz. Önder Apo'nun bize vereceği her türlü göreve ve misyona hazırız. Mücadelemiz, örgütlenmemiz ve çalışmalarımızla bunu aşmalı ve bu yüzyılı, özellikle Kürt halkının, özellikle de kadınların özgürlüğüyle taçlandırmalıyız."