Faslı kadınlar: 103. 13 sayılı kanun yeni şiddet türlerini kapsamıyor
Kadın hakları savunucuları, evlilik içi tecavüz, dijital ve siyasi şiddetin 103.13 sayılı kanun kapsamında açıkça tanımlanmamasının kadınları savunmasız bıraktığını belirtiyor.
Fas- Fas’ta kadına yönelik şiddetle mücadelede “ilk kapsamlı düzenleme” olarak görülen 103.13 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinin üzerinden yedi yıl geçmesine rağmen, yasanın günümüz şiddet biçimleri karşısında yetersiz kaldığı yönündeki eleştiriler giderek artıyor. Evlilik içi tecavüz, dijital ve siyasi şiddet gibi birçok alanın hala yasal koruma dışında kalması, kadın örgütlerini ve hukukçuları kapsamlı bir yasal reforma çağırıyor.
Haklar ve Adalet Derneği, 4 Aralık’ta Kazablanka kentinde “Kadınlar ve kız çocuklarına yönelik şiddetle gerçek bir mücadele ve onları koruyan etkin ve kapsayıcı bir yasa için” sloganıyla bir insan hakları toplantısı düzenledi. Toplantıya sivil toplum aktivistleri ile toplumsal cinsiyet alanında uzmanlar katıldı.
Bu toplantı, kadına yönelik şiddetle mücadelede “Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı 16 Günlük Aktivizm” kampanyasının devam ettiği bir dönemde ve 2018 yılında yürürlüğe giren kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin 103.13 sayılı kanunun değerlendirilmesine dair ulusal tartışmaların sürdüğü bir bağlamda gerçekleştirildi. Söz konusu yasa, bu alandaki ilk kapsamlı yasal çerçeve olarak kabul edilse de toplumsal dönüşümler ve uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmesi yönündeki çağrılar giderek artmaktadır.
Birçok kadının gizli kürtaja yönelmesi
Toplantı sırasında katılımcılar, mevcut haliyle Fas yasasının açık biçimde kapsayamadığı veya suç saymadığı birçok sorunu gündeme getirdi. Bunların başında güvensiz kürtaj geliyor. Konuşmacılar, istisnaları belirleyen veya izin verilen durumları düzenleyen bir yasal metnin hala bulunmamasının, birçok kadını gizli kürtaja yönelttiğini ve bunun da hayatlarını tehlikeye attığını ifade etti. Çocuk yaşta evlendirmeler de tartışılan bir diğer önemli konu oldu; katılımcılar, açık caydırıcı mekanizmaların yokluğunda bu tür evliliklerin bir istismar biçimi olduğunu vurguladı. Ayrıca mirastan mahrum bırakma meselesi de ele alındı; kadınların miras paylaşımı süreçlerinde hâlâ çok sayıda engelle karşılaştıkları, bunun da hak kayıplarına veya haklara geç ulaşılmasına yol açtığı belirtildi.
Kamusal alanda taciz ve takip
Katılımcılar ayrıca kamusal alanda taciz ve takip olaylarına da dikkat çekti. Günlük hayatta sıkça karşılaşılan bu davranışların hâlâ açık bir şekilde suç sayılmadığına dikkat çekildi. Kadınlara yönelik siyasi şiddet konusu da gündeme geldi; bazı kadın seçilmişlerin seçim kampanyaları sırasında karalama ve baskıya maruz kaldıkları, ancak kadınların siyasete katılımını teşvik edecek etkili koruma mekanizmalarının bulunmadığı ifade edildi.
Katılımcılar, son yıllardaki kamu politikalarının şiddet mağduru kadınların ihtiyaçlarını sistematik biçimde dikkate almadığını, özellikle adalete erişimin ve sosyal korumanın kolaylaştırılması konusunda ciddi eksiklikler bulunduğunu dile getirdi. Kadınlara yönelik destek sisteminin, yasanın uygulanmasına ayrılmış açık bir bütçenin bulunmaması, ilgili kurumlar arasındaki koordinasyon eksikliği ve toplumsal cinsiyet yaklaşımına yönelik sürekli eğitimin yetersizliği nedeniyle hâlen kırılgan olduğu belirtildi.
Bazı konuşmacılar, 2018 yılında çıkarılan yasanın 1960’lı yıllara dayanan bir ceza hukuku sistemi içine entegre edildiğini, bunun da uygulamada çeşitli çelişkiler yarattığını ifade etti. Ayrıca ekonomik şiddetin kadınlar üzerinde en fazla etkisi olan şiddet türlerinden biri olmasına rağmen yeterli koruma mekanizmalarına sahip olmadığı kaydedildi.
‘Şiddetle mücadele yasası ciddi yapısal sorunlar içeriyor’
Haklar ve Adalet Derneği, Proje Koordinatörü Amal El Emin, toplantının amacının, kadına yönelik şiddetin mevcut durumuna ilişkin saha çalışmaları ve deneyimlere dayanan bir raporu sunmak ve mevcut yasal çerçevenin etkinliğini değerlendirmek olduğunu söyledi.
Amal El Emin, kadına yönelik şiddetle mücadele yasasının gerek metin gerekse uygulama açısından ciddi yapısal sorunlar içerdiğini belirtti. Evlilik içi tecavüz ve dijital şiddetin, vakaları artmasına rağmen hâlâ yasanın açık tanımları dışında kaldığını, bunun da yargısal süreçlerde tutarsızlığa yol açtığını ifade etti.
Yasanın, yeni şiddet biçimlerini ortaya çıkaran toplumsal ve teknolojik dönüşümleri yakalayamadığını vurgulayan Amal El Emin, “Koruma hükümlerinin uygulanması kurumsal koordinasyon eksikliği ve şiddete maruz kalan kadınlara sunulan hizmetlerin sınırlılığı nedeniyle zorlaştı. Dernek olarak 103.13 sayılı yasanın kapsamlı biçimde gözden geçirilmesini ve Fas Ceza Kanunu’nun da sosyal cinsiyete dayalı şiddetle mücadelede ülkenin uluslararası yükümlülükleriyle uyumlu hale getirilmesini talep ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Amal El Emin ayrıca İstanbul Sözleşmesi’nin bu alanda kapsamlı bir uluslararası referans oluşturduğunu, suç tanımı, önleme ve koruma konularında net bir çerçeve sunduğunu ve kadınlar ile kız çocuklarına yönelik şiddetin azaltılması için entegre kamu politikaları çağrısında bulunduğunu hatırlattı. Yasal reformların artık bir tercih olmadığının altını çizen Amal El Emin, kadınların güvenliği ve onurunun korunması ile adalete ve korumaya etkin ve adil erişimlerinin sağlanması için acil bir gereklilik olduğunu vurguladı.