Evîn Cûma: Devletler göçmenlerin üzerinden kirli pazarlık yapıyor

Bölgedeki göçmenlerin durumuna ilişkin değerlendirme yapan Cizîrê Bölgesi İnsan Hakları Derneği Yöneticisi Evîn Cûma, hegemon devletlerin sınır kapılarını kapatarak, göçmenlerin hayatı üzerine pazarlık yaptıklarını söyledi.

ROJ HOZAN

Qamişlo – Ortadoğu'da yoğunlaşan 3'üncü Dünya Savaşı ile birlikte bir çok halk yerinden edildi. Kuzey ve Doğu Suriye ise bölgede halkın en az göç etmek zorunda kaldığı alan oldu. Türk devleti ve ona bağlı paramiliter yapıların işgal saldırıları ve Şam hükümetinin ambargosu sonucu Serêkaniyê, Girê Spî ve Efrîn gibi alanlardan Demokratiik Özerk Yönetim alanları içinde halk göç etmek zorunda kaldı. Yerinden edilen halk göç ettikleri yerlerde de ambargo ve işgal saldırılarının hedefinde. Cizîrê Bölgesi İnsan Hakları Derneği Yöneticisi Evîn Cûma, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede hegemonik güçlerin, göçmenler üzerinden pazarlık  yaptıklarını dile getirdi.

Cizîrê Bölgesi İnsan Hakları Derneği bilançosuna göre göçmen kampları ve kamplarda yaşayan aile sayıları şöyle; Cizîre bölgesinde 4'ü Türk devletinin saldırıları ve topraklarının işgali nedeniyle yerlerinden edilmiş ailelere, 2'si DAİŞ ailelerine ait olmak üzere 6 mülteci kampı bulunuyor. Serêkani'den gelen göçmenlerin yerleştiği Waşûkanî Kampı'nda göçmen aile sayısı 2 bin 347 aileye ulaşıyor. Serêkaniyê Kampı (Ttelayih Kampı) Serêkaniyêli göçmenlerinin yaşadığı yerdir ve göçmen aile sayısı 2 bin 349 ulaşmaktadır Serêkaniyê ve Girê Spî göçmenlerinin barındığı Newroz Kampı'nda aile sayısı bin 13. Erişa Kampı, Dêrazor ve köylerinden gelen mültecilerin yaşadığı kampta aile sayısı 2 bin 845. Hol Kampı, DAİŞ ailelerinin yaşadığı ve bazı Iraklı ailelerin de buraya yerleştirildiği aile sayısı 15 bin 205'e ulaşıyor. Roj Kampı da IŞİD'in yaşadığı yer. aileleri yaşıyor ve bunların sayısı 806 aileye ulaşıyor.Girê Spî ve kırsal alanındaki göçmenlerin kaldığı Til Semin Kampında ise aile sayısı bin 246.

Reqa, Dêrazor, Tebqa ve Minbic’teki kamplar

Dêrazor, Selemiyê, Bab, Halep kırsal kesimi ve Til Temir kırsal kesiminden göçmenlerin yaşadığı Mehmûdlî Kampı'nda bin 750 aile kalıyor. Tewahîniyê Kampı Hemayê ve Dêrazor kırsalları ile Suriye’nin diğer kentlerinden gelen göçmenler için kuruldu. Burada şuan göçmen aile sayısı 585. Eski Minbic Kampı ve yeni Minbic Kampı, Idlib ve kırsalından göç eden aileleri barındırıyor. Burada aile sayısı bin 79’a ulaştı. Ebû Xeşeb kampında ise, Dêrazor’dan gelen göçmenler kalıyor.  Buradaki aile sayısı da 2 bine ulaşmış durumda.

Efrîn Kampları

Efrîn kampları, Efrîn, Şêxmeqsûd ve Halep kırsalından göç edenleri içinde barınıyor. Berxwedan Kampı 677 aileyi, Serdem Kampı 763 aileyi, Şehba Kampı 103 aileyi, Avrîn Kampı 114 aileyi ve Veger Kampı 103 aileyi barındırmaktadır.

‘Göçmenler üzerinden pazarlık yapıyorlar’

Devletilerin göçmen politikalarına değinen Evîn Cûma, "Göçmenler üzerinden çok kirli plan ve politika yürütülmektedir. Hegemon devletler, göçmenlerin yaşam ve kaderi üzerine pazarlık yapmaktadır. Egemen güçler, bir ülkede kendi varlıklarını kalıcılaştırmak için çatışma çıkarıyor, oranın halkını göçe zorluyor ve insanları katliamlardan geçiriyor. Her ne kadar sözleşmelerinde kendilerini demokratik olarak gösterseler de; ancak uygulamada sözleşmeden geri kalıyorlar. İnsanları saldırı ve işgal ile göç ettirdikten sonra, göç yaşamlarına dair sözleşmeler yapıyorlar. Şuan Kuzey ve Doğu Suriye’deki kamplarda kalan göçmenler, zorluklarla karşı karşıya. Temel yaşam ihtiyaçlarından tutun psikolojik durumlarına, hastalıklara ve hatta yerinden edilmeye kadar bunların hepsi büyük bir korku yaratmaktadır. Bölgeye yönelik tehdit ve saldırılardan göçmenler de etkileniyor. Göçmenlerin konusu insani bir durumdur. Tüm insanlığın göçmenlerin durumundan kendini sorumlu tutmalı ve sorumluluğunu yerine getirmesi gerekmektedir” dedi.

‘Ambargo yaşamı zorlaştırıyor’

Evîn Cûma, “Halep, Til Rifat ve Şehba gibi bölgelerde ağırlıklı olarak Efrînli göçmenler kalıyor. Burada tehlikeli bir durum söz konusu.  Şam hükümetide bölgedeki göçmeneler üzerine katletme politikası yürütmektedir. Son süreçte rejim mazot, gaz gibi kışlık ihtiyaçların bölgeye gitmesine izin vermediği için çocukların soğuktan nasıl öldüklerine tanık olduk. Ayrıca hastalara sağlık malzemeleri ile ilaçların gitmesine izin vermiyorlar” diyerek bölgeye yönelik ambargonun yaşamı zorlaştırdığını ifade etti

Evîn Cûma, göçmenler konusunda tüm sorumluluğun Özerk Yönetime bırakıldığını belirterek, “İnsani yardımın az olması bölge yönetiminin göçmenlerin yaşam koşullarını iyileştirme konusunda yükünü artırıyor. Göçmenleri savunan uluslararası kararlar uygulanmıyor. Sadece Bab-El-Hewa Kapısını 6 ay açma kararı çıkardı. Bu kapıda Türk devleti ile ona bağlı çetelerin elinde. Bu kapıdan geçen yardımlar göçmenlere ulaşmıyor. Türk devleti ve çeteler tarafından el konuluyor. Bu yardımların bölgemize ulaşması zordur. Bunun için Til Koçer ile bölge arasındaki yardım kapısının açılması ekonomik duruma çözüm getirecektir. Göçmenler konusunda uluslararası meclisin bu konuda karar vermesi ve yardımların bu kapıdan geçmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

‘Tüm devletlerin sorumluluğunda’

Türk devletinin, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik işgal saldırılarına değinen  Evîn Cûma, “Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerine yönelik saldırıları, yaşamı zorlaştırıyor. Türk devleti, halkın yaşam kaynağı olan petrol istasyonları, gaz, elektirik ve buğday yerleri gibi yerleri hedef alıyor. Bu saldırılar, bölgenin ekonomik durumunun gerilemesine neden oluyor. Bu bölgede bugün sadece bizler yaşamıyoruz. DAİŞ ailelerinin kaldığı kamplar hariç bölge dışından da binlerce insan buraya gelmiş durumda. Bölge yönetimi tek başına bu göçmenlerin yükünü taşıyamaz. Kendi imkanlarına göre yardım edebiliyor. Bu durum tüm devletlerin sorumluluğundadır. İki üç kez göç ettirilen aileler var. Türk devletinin saldırıları bölgenin güvenliğini tehdit ediyor” diye belirtti.

‘Çözüm için bir şey yapmıyorlar’

Göçmenlerin korunması için uluslararası alanda kararların alınması gerektiğine işaret eden Evîn Cûma son olarak şunları söyledi: “Uluslararası ülkeler bölgemize garantör güç olarak yerleşmiş durumda ve mevcut durumu kendi gözleriyle görüyorlar. Mevcut durumu çözmek için hiçbir şey yapmıyorlar. Sadece kendi çıkarlarını korumak için çalışıyorlar. Ayrıca uluslararası bir kararla bölgede uluslararası bir koruma sağlanmalıdır.”