EŞİK: Dayanışmayı büyütmekten vazgeçmeyeceğiz

EŞİK, iyiliğe dair her şeyi yok etmeye çalışanlara karşı, toplumsal dayanışmayı büyütmekten ve hukuka sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceklerini belirterek, “Umudumuza ve geleceğimize sahip çıkacağız. Karanlıkta kalmayacağız!” dedi.

Haber merkezi- Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle “Depremin yerle bir ettiği kentleri de umudumuzu da kadın dayanışmasıyla yeşerteceğiz” başlığıyla yazılı açıklama yaptı. “8 Mart 2023 Dünya Kadınlar Günü’ne ruhlarımız ve kentlerimiz toz duman giriyoruz. Ama bu, hayallerimizden ve geleceğimizden vazgeçtiğimiz anlamına gelmiyor” denilen açıklamada, acıyı bal, sıratı yol eylemeyecekleri belirtildi.

‘Yaşanan yıkım önlenebilirdi’

Açıklamada, “Canlarımızdan haklarımıza, geçmişimizden geleceğimize, dayanışmamızdan mücadelemize” her şeye elini uzatanların, kendisi dışındakine yaşam hakkı vermeyenlerin hakimiyetine son verileceğinin belirtildiği açıklamada, “6 Şubat 2023 ve sonrasındaki depremler önlenemez doğa hareketleri. Ancak yaşanan yıkım önlenebilirdi” denildi.

‘İktidar tüm ülkenin üzerine yıkıldı’

Büyük-küçük, merkezi-yerel, türlü çeşit iktidarların rantı ve karı önceleyen, tarihi, kültürü ve doğayı talan eden politikaları, yolsuzluk ve usulsüzlüklerinin depremi bir katliama dönüştürdüğüne vurgu yapılan açıklamada, şöyle denildi:

“On binler belki de yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan iktidar bu katliama da kader dedi. Bir gece ansızın başka ülkelere savaşa gideceklerini söyleyenler, bir gece ansızın ülkesindeki savaş alanına dönen şehirlere bir bardak su bile götüremedi. Bir gece ansızın gelebilirim diye parmak sallayanlar, bir gece ansızın gelen depreme üç gün müdahale edemedi; gönüllü kurtarma ve acil müdahale çalışmalarını da kasten engelledi. Yirmi yıldır devletin içini boşaltan iktidar tüm ülkenin üzerine yıkıldı. AFAD, Kızılay, Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler, İçişleri, Sağlık, Milli Eğitim, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlıkları ve daha pek kurum, kuruluş tel tel döküldü.”

‘Devlet bürokrasinin suç işlemeye devam ettiğini gördük’

Görevinin gereklerini yerine getirmeyen, adı yolsuzluğa karışan, suça göz yuman, üstünü örten hatta teşvik eden kamu görevlilerinin yaptıklarının ortalığa döküldüğüne işaret edilen açıklamada, “Kızılay çadırlarının, yiyeceklerinin satıldığını, markalı kıyafetlere el konulduğunu, yağmayı engellemeye gidip kendisi yağmaya girişen emniyet müdürleri gibi devlet bürokrasinin ve yandaşlarının fütursuzca suç işlemeye devam ettiğini gördük.” denildi.

‘Kamuoyunun sesini kısmak için OHAL ilan edildi’

Toplumsal dayanışmayı baskı altına almak ve kamuoyunun sesini kısmak için OHAL ilan edildiğine işaret edilen açıklamada, “Her türlü ifade ve örgütlenme özgürlüğü kısıtlandığı gibi STK’ların yardım noktalarına bile kayyım atandı.” denildi.

‘Kadınlar ve kız çocukları ölüm, hastalık konusunda en riskli grup’

Afetlerin mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ayrımcılıkları daha da derinleştirdiğinin hatırlatıldığı açıklamada, “6 Şubat Depremleri de buna neden oldu. Kadınlar ve kız çocukları, sağlık hizmetlerine, yeterli besin ve suya, hijyen koşullarına, eğitim, teknoloji ve bilgiye erişimde yaşadıkları eşitsizliklerden dolayı; ölüm, hastalık ve hak ihlaline uğrama konusunda en riskli gruplardan biri. Deprem bölgesine yönelik tüm faaliyetler bu gerçek gözetilerek planlanmak zorunda.” diye kaydedildi.

‘Diyanet daha ne kadar yetkiyle donatılacak?’

“Enkaz altındakilere kendi selalarını dinleten Diyanet daha ne kadar yetkiyle donatılacak?” diye sorulan açıklamada, şunlar ifade edildi: “İktidar her kurumun içini boşaltırken, yıllardır başta kadın ve çocukların hayatları olmak üzere birçok konuda Anayasa’yı ve yasaları yok sayan bir politika izleyen Diyanet İşleri Başkanlığı’nı sonsuz yetki ile donatarak parlatmaya devam ediyor. 16 Şubat’ta yani deprem sonrasında yapılan yönetmelik değişikliğiyle yetkileri daha da artırılan Diyanet, son yıllarda devasa bir bütçe ve örgütlenmeyle ve neredeyse tüm bakanlıklarla yaptığı protokollerle adeta paralel bir devlet yapılanmasına dönüştü.”

‘Diyanet göçük altındaki insanlara kendi selasını dinletti’

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıkladığı fetvalarla fiili olarak paralel bir hukuk inşa etme çabasını da hız kesmeden sürdürdüğüne işaret edilen açıklamada, “Ülkeyi ikili hukuk sistemine doğru götürmeye çalışıyor. Göçük altındaki insanlara kendi selasını dinletmek, deprem nedeniyle refakatsiz kalan çocukların evlat edinilmesi halinde kendileriyle evlenilebileceğine dair yaptığı açıklamalar, deprem bölgesinde hala su yokken 04-06 yaş çocuklar için açtığı kuran kursu çadırları Diyanet’in söz konusu politikaya dair uygulamalarından sadece birkaçı.” denildi.

‘Anayasa imhası olan Anayasal değişikliği tekrar gündeme getirilecek’

Açıklamada,  deprem bölgesindeki kadınların iç çamaşırı ve içecek su bulamazken, iktidarın “başörtüsü özgürlüğü” diye pazarlamaya çalıştığı; ancak asıl amacı laiklik ilkesinin, kadın erkek eşitliğinin ve aile çeşitliliğinin Anayasal imhası olan Anayasa değişikliği teklifini tekrar gündeme getireceğini açıkladığına işaret edildi.

Muhalefete seçim güvenliği çağrısı

Tüm milletvekillerine seslenilen açıklamada, “Kadınların eşit temsil edildiği bir Meclis, özgür ve demokratik tartışma koşullarının sağlandığı bir toplumsal ortam oluşturuluncaya kadar Anayasa yapamazsınız. Anayasa’yı tartışmayın, tartıştırmayın.” denildi.

“Bizler yaralarımızı sarmaya çalışırken, iktidar kendi ikbali peşinde” denilen açıklamada, seçim tarihini erteleme ve bunu dini referanslara dayandırma çabasını görmezden gelmeyecekleri belirtildi. Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “Kadınlar olmadan bir gelecek kurmaya çalışanlar yasımızı, öfkemizi, mücadelemizi ve dayanışmamızı hafife alıyor. Medeni haklara göz dikenlere, anayasal eşitlik ve laiklik ilkesini yok sayanlara, kadınların ve çocukların nafakasına el uzatanlara, ayrımcılık yapanlara, istismarı affedenlere, kadın cinayetlerini görmezden gelenlere oy vermeyeceğiz. Hiç kimsenin demokratik, eşit, özgür ve şiddetsiz bir gelecek kurma mücadelemize ket vurmasına izin vermeyeceğiz. Herkesten, tüm muhalefetten aynı sorumlulukla ve bilinçle hareket etmesini ve özellikle seçim güvenliğini sağlama konusunda üzerine düşeni yerine getirmesini bekliyoruz.”

‘Yeni bir hayat kurmak için reislere ihtiyacımız yok’

Yeni bir hayat kurmak için reislere, kahramanlara ihtiyaçlarının olmadığının belirtildiği açıklamada, “Bugün artık kaçınılmaz olan; hep birlikte eşit, şiddetten ve ayrımcılıktan uzak hayatlar ve sürdürülebilir bir dünya için dayanışmak ve mücadele etmek.” denildi.

‘Sosyal devlete dönüşün yollarını bulmak zorundayız’

Yıllardır giderek uzaklaşılan sosyal devlete dönüşün yollarını bulmak zorunda olduklarının belirtildiği açıklamada, “Kamu kaynaklarının nereye harcandığı, devletin bakım hizmetlerinin sağlanmasına dair sorumluluklarının neler olduğu, bundan sonra kurulması gereken sosyal destek mekanizmaları ve bunlara herkesin erişmesinin sağlanması, çevre hakları gibi konuları ve soruları hepimiz takip etmeliyiz.” diye kaydedildi.

‘Dayanışmayı büyütmekten vazgeçmeyeceğiz’

Açıklamanın devamında şunlar ifade edildi: “Öldürülen kadınlara, katledilen doğaya, hak mücadelesi verenlere, kendimize, çocuklarımıza ve depremde kaybettiğimiz on binlere söz verdik. İyiliğe dair her şeyi yok etmeye çalışanlara karşı, toplumsal dayanışmayı büyütmekten ve hukuka sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğiz. 8 Mart 1857’de New York da yakılarak katledilen 129 dokuma işçisi kadını her yıl anmaktan vazgeçmediğimiz gibi.8 Mart haftası boyunca bulunduğumuz her yerde saat 9 da buluşup karanlığa ışık olacağız. Umudumuza ve geleceğimize sahip çıkacağız. Karanlıkta kalmayacağız!’