Dêrazorlu kadınlar yün eğirme sanatını geleceğe taşıyor

Unutulmaya yüz tutmuş yün eğirme sanatını koruyarak geleceğe taşımakta kararlı olan Dêrazorlu kadınlar, geleneksel sanatları korumanın, nesilleri birbirine bağlayan ve kültürel kimliğe ait olma hissini geliştiren bir köprü olduğunu belirtti.

ZEYNEB XELÎF

Dêrazor- Kuzey ve Doğu Suriye’nin Dêrazor kentindeki kadınlar, sanayileşme ve hazır ürünlere rağmen geleneksel el sanatları ürünlerini yaşatmaya devam ediyor. Yün yapımı, Dêrazor'da yaşayan halkın ilgilendiği geleneksel meslek ve el sanatlarından biri olarak kabul ediliyor.

Bahar aylarında koyun yününü makas ve biçme makinesi gibi özel aletlerle kırpan kadınlar, daha sonra elde ettikleri yünü ipe dönüştürüp nar ve kimyonla renklendiriyor.

Kadınlardan Hamda Al-Hussein Al-Saleh, “Koyunların yünlerini öncelikle kesiyoruz ve sonrasında yünleri yıkayarak üzerindeki kiri temizliyoruz. İp yapılacak olan yün tarak ismi verilen metal dikdörtgen düzlem üzerinde iğne veya ucu sivri metal çubuklardan geçirilerek taranıyor. Böylece yün daha yumuşak oluyor ve şekil alabiliyor. Taranan yünler daha sonra ince şeritler haline getiriliyor. Bu işlem beceri ve hassasiyet gerektirir. Ürünün kalitesini garantilemek için ipliklerin eşit kalınlıkta olması gerekir” dedi.

Yünlerden ip yapıyorlar

Bu işlemin genellikle zeytin veya selvi ağaçlarından iyi bir tahta parçası seçilerek yapıldığını kaydeden Hamda Al-Hussein Al-Saleh, “Ardından ahşap kullanılarak şekillendirme yapılıyor. Yünün iyice yıkanıp kir ve yabancı maddelerden arındırılması önemli bir aşama. Sonrasında top haline getirilerek eğrilebilen yün iplikler elde ediyoruz. Bundan sonra yünün kabartılması aşaması geliyor. Liflerin ayrıştırılıp bir sonraki aşamaya hazırlandığı bu işlem, yünün kalitesinin iyileştirilmesine katkı sağlıyor ve onu daha yumuşak hale getiriyor. Büküm aşamasında ise ipliğe dayanıklılık kazandırılıyor. Ardından yünün çeşitli şekillerde kullanıldığı dokuma kısmına geçiliyor” diye belirtti.

‘Kültürel mirasın bir parçası’

Yün bölgenin kültürel mirasının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve korunması gerektiğini vurgulayan Hamda Al-Hussein Al-Saleh, “Bu geleneksel zanaat toplum yaşamını yansıtan bir semboldür. Bu nedenle gelecek nesillere aktarılması gerekiyor. El emeği ürünlerini korumak bölgenin kültürel kimliğini de korumanın bir aracıdır.  Ayrıca kuşaklar arası aidiyetin güçlenmesine katkı sağlıyor. Bu zanaat sadece bir kazanç yolu değildir, nesilleri birleştiren, aidiyet duygusunu ve kültürel kimliğe duyulan gururu artıran bir köprüdür” sözlerine yer verdi.

Geleneksel sanatları korumanın, nesilleri birbirine bağlayan ve kültürel kimliğe ait olma hissini geliştiren bir köprüyü temsil ettiğini yineleyen Hamda Al-Hussein Al-Saleh, sözlerini şöyle tamamladı: “Çünkü yün örgü mirası sadece bir zanaat değil, hak eden zengin bir kimlik ve kültürün bir ifadesidir. Kadınların işbirliği ile yapılan tüm işlemlerde ortak birçok anı da biriktiriyoruz. Bu tür meslekleri gelecek nesillere aktararak bu mirasın devamını sağlayacağız. Böylece tarihimizi ve kimliğimizi geleceğe taşıyacağız. Yünden yapılan her parça anıları anlatan bir hikâyeye dönüşüyor ve gelecek nesiller tarafından korunmayı hak eden bir kültürü içinde taşıyor.”